Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '12

 
Kategori
Şiir
 

Dört kitap

                                                                    Dört kitap
 

-----------------------Dört kitabın kapak görüntüleri------------------------


           “ Kitaplar da dostlar gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdırlar.”  Jonerianna   

           20. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nda tanışıp görüştüğümüz şiir uğraşı içinde  olan dört dostl bana dört kitap imzalayıp verdiler. Kendilerine  teşekkür ederken onları ve yapıtlarını burada kısa kısa anmak isterim:

            1-Gülce edebiyat akımı GÜLDESTE…

            Mustafa Ceylan’ın verdiği yapıt. Kapakta Osman Öcal - Refika Doğan adları var. Gülce nedir? Ne değildir? Derken Ceylan şunları maddeliyor:

 1-GÜLCE, neredeyse bir asra yaklaşan edebi akım arayışhasretimizi vuslata dönüştürendir.

2-Türk Şiir tarihinin mükemmel mazisinden hız ve ilham alarak, bugünü dünle yoğurup geleceğe koşan bir akımdır.

3-Ana dilimiz Türkçe ile mısralarını nakış nakış dokuyan şairlerin gönül ve yürek birlikteliğini oluşturduğu, BEN demeyen BİZ diyenlerin çağdaş edebi hareketinin adıdır.

4-Aruz, Hece, Serbest vezinlerin üçü de bizimdir; bu bizim olan vezinleri, diğer kural ve ilkelerini yıkmadan, bozmadan, karşı çıkmadan; gerektiğinde bayram sabahında bir araya gelen aile bireyleri gibi, Gülce şiir bünyesinde toplayan, yeniden yeni edebiyat anlayışıdır.

5-Milli olmadan, evrensel olunamayacağını; içinde yaşadığı milletin-toplumun yürek dili olmadan dünya şiir platformuna çıkıp, öteki coğrafyadaki şiirlerle kucaklaşılamayacağını varsayan şiirsel bir bakıştır.

6-GÜLCE, denenmemişi deneyen, söylenmemişi söyleyen; ancak, bozmayan, güzel ve kaliteyi ileriye taşıyan, kalıcı şiir yolunda iz bırakmaya çalışan şairlerin edebi topluluğudur.

7-Okuyan, araştıran, tefekkür eden, düşünen, düşleyen, inanan, seven, gönül veren, saygı duyan; doğum yeri neresi olursa olsun, aynı dili konuşan, aynı vatana sevdalı, aynı bayrak altında yaşamanın huzurunu duyan, ülkenin bağımsızlığını savunan, Anadolu insanının yürek dili olan kalemlerin gülce mısralarından oluşan, şiirle başlayıp en kısa zamanda diğer edebi türlerde de fikrini örneklerle sunacak büyük ve cesaretli anlayıştır.

8-Vezin, kafiye, ölçü ve kurallar; asırların süzgecinden süzülerek günümüze kadar gelmiştir. Ancak, bütün bunlar sadece birer 'araçtırlar'. Esas olan, yüzyıllara yenilmeyecek kalıcı şiirdir. Araçlar kalıcı şiirimizin gövdeleridir. Araçlar, amacımız olamaz! Önerdiğimiz ve bundan sonra da önereceğimiz araçlar, kimilerini şaşırtabilir. Bunu gayet iyi anlamaktayız. Edebiyat şehrinin çöplüğü kendisine edebi akım adını vermiş nice çalışmalarla doludur. Bugün bize karşı çıkanlar, şunu iyi bilmeliler ki, bizi ve anlayışımızı, önerdiklerimizi, eserlerimizi içinde yaşadığımız Türk Halkı kabul etmez ise, biz de o çöplükte yer alacağız. O sebeple, dostlarımızın telaşa kapılmalarına gerek yoktur. Zaman ve edebiyat tarihi, şaşmaz ölçüsünü bir kere de Gülce'miz için kullanacaktır.

9-Fakat GÜLCE öncülerinin bilgi birikimi, yenilikçi anlayışı, hata yapılır ise özür dileyebilme ve vazgeçebilme erdemleri ile yüzyılların altın zincir halkası, GÜLCE' yi kendisine halkın uğurlu elleriyle kattığında, bizi anlamayanların, GÜLCE nazım türlerini deneyeceklerini de bilmekteyiz.

10-Şiirde birincilik münhaldır. Kelimeler, milletin ortak hafızasının ürünüdürler. Şiir ya da nesir, kelimelerden zamana yenilmez gökdelenler dikme sanatıdır. Şair, o sanatın çilesini çeken gönül emekçisidir.

11-Dil, kültür ve edebiyatımız; başta batı ve Arap kültür emperyalizminin amansız saldırısı altındadır. Ülkemiz, ekonomide, siyasette, ticarette, kültür ve sanatta zora sokulmak istenmekte, dış mihraklarla içerdeki gaflet erbaplarınca bağımsızlığına saldırılmaktadır. Çevremizde ateşten bir çember vardır. Dağlarımız bölücü ve kalleş bir örgüt tarafından işgal altındadır. Ülkemizin her köy ve kasabasına gün geçmiyor ki Mehmetçik tabutu gelmesin. Anadolu coğrafyası sancılar içindedir. Bu coğrafyada yaşayanların % 85'i kentlerin varoşlarına yerleşmiştir. Anadolu bir uçtan bir uca göç etmektedir. Toplumun % 65'i 30 yaşın altındadır. Madenlerimiz, fabrikalarımız, iletişimden limanlarımıza kadar özelleştirme ile yabancı tekellerin yönetimindedir. Basın ve medya belirli güç ve odakların idaresindedir. Yüce dinimiz tüccarların kazanç kapısı ve siyaset aracı haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Doğrular eğri, eğriler doğru gösterilmektedir. Bütün bunlardan daha büyük olaylarmı bekliyoruz ki, edebi bir akım doğmasın? İşte esas çıkış gerekçemiz budur.

                                                       Saygılarımızla.(07.02.2010 )

                                                                                     ***

                                                        2-AYNANIN GECE YÜZÜ

             Dursun Elmas’ın unuttuklarını hatırlamaya çalıştığı 112 sayfadaki şiirlerinin kitaplaştırılmış hali… Geliniz bir Dursun Elmas şiiriyle Türkçe dertleşelim:

       Türk'çe Dertleşmek

İlk duyduğum ninni, ağaç beşikte
Türkçe söyleşirdi, Türkçe gülerdi
Ay şafak gecede, ninem eşikte
Türkçe ağlaşırdı, Türkçe inlerdi.

Düğünde dernekte, çalınan sazlar
Aşığın dilinden, çıkan avazlar
Pınar başlarında, gelinler kızlar
Türkçe çağlaşırdı, Türkçe dinlerdi.

Çoban kavalında içli nağmeler
Yunus'tan duyduğum; ilk ilâhiler
Çevrede gördüğüm; tüm esamiler
Türkçe dertleşirdi, Türkçe derlerdi.

Sevda yüreklerin; yanık türküsü
Çelik bileklerin; Turan ülküsü
Şimşekte parlayan, gök gürültüsü
Türkçe konuşurdu, Türkçe gürlerdi.

Böyle değil idi, eskiden dostlar
Hep bizi söylerdi, dilde şarkılar
Bostanda sekiyen, kınalı kuşlar
Türkçe gülüşürdü, Türkçe ünlerdi.

              Dursun Elmas

                        ***

        3-CEMRE DÜŞÜNCE

 

           İhsan Nazik’in nazik bir yaklaşımla sundukları 84 sayfalık şiir kitabı… Nazik’in şiirlerinden birkaçını Milliyet Blog yazılarımda kullandım.  Diyarbakır ve Malatya’yı oldukça açık seçik antlattığı, öyle ki o illerimizi gezdirdiği şiirlerini aktarıyorum:

     

                                                                           Diyarbakır

 

                                                         Tarihe mühründür uzun surların,

Emsalsiz müzesin bil Diyarbakır

Nakış nakış içli koca burçların

Gözlere hep merhem ol Diyarbakır

 

Bak Dicle nehrine yanından akar

Hevsel bahçeleri gül nergiz kokar

O meşhur karpuzun oradan çıkar

Toprağında hasat bol Diyarbakır

 

On gözlü köprüden gelip geçene

Kırklar dağında da eller açana

Az mı şahit oldu hülle göçüne

Kadrini bilene kul Diyarbakır

 

Haramsu nerede izini ara

Değirmen şakşakı gelmez nazara

Aşefçiler yok ki çıksın pazara

İçimdeki özlem sel Diyarbakır

 

Taştan zeminlidir o dar sokaklar

Havuzlarla süslü evler konaklar

Geçmişten bu güne ne sırlar saklar

Mimari dokunla kal Diyarbakır

 

Zemzem tadındadır içilen suyun

Fis kaya üstünde huzura doyun

Govend başlayınca başkadır toyun

Özünden nağmeler çal Diyarbakır

 

Sahabeler yatar Saray kapında

Güzellikler saklı her bir yapında

Nice medeniyet senin tapunda

Namını dünyaya sal Diyarbakır

 

İki usta, Bube, Celal Güzelses

Maya,gazellerin hepside enfes

Şimdiki nesilde gördün mü heves

Bana da bir haber tel Diyarbakır

 

Hala aynı ahenk şen çarşıların

Say desen sayamam şair yazarın

Sanatta bilimde çok iftiharın

Kültürün yurduma şal Diyarbakır

 

Harem-i Şerifin o beşincisi

Sütunlarla süslü Ulu Camisi

Dolup da boşalır daha nicesi

Cennete adımda yol Diyarbakır

 

Kemerli çeşmeler, hamamlar hanlar

Nasıl ihtişamlı görenler anlar

Ofis’te ömrüne ömür katanlar

Beni de söyleten dil Diyarbakır

 

Şöyle bir gidersen Gazi köşküne

Gam keder uğramaz gönül meşkine

Seyrine dalanlar döner şaşkına

Her gece uykumu böl Diyarbakır

 

Tehcire uğrayan kalmış ırakta

Oyup bitenlerin takdiri Hak’ta

Kiliseler durur dimdik ayakta

Kıyamete benle gel Diyarbakır

 

Ciğer kebabıyla kaburga dolma

Kibe mumbar ile paçasız olma

Burma kadayıftan uzakta kalma

Lezzette mevkini bul Diyarbakır

 

Seni anlatmaya kelime yetmez

Nefesim yettikçe bu sevdam bitmez

Senden ayrılırsam ocağım tütmez

Bu yürek o anda çöl Diyarbakır

 

Sultan Melekşeh’la tanıdın bizi

Adalet çarkına dönüktü yüzü

Çift başlı kartal ki soyumun izi

Gerçekten payını al Diyarbakır.

 

             İhsan Nazik

    :                                                                 *

                                                       Güzel Malatya

Bütün görkemiyle işte Beydağı
Sırtlamış varlığın güzel Malatya
Nice kavimlerle gördün her çağı
Şarka, garba kapı güzel Malatya

Seyit Battal Gazi, Türk-İslam mührün
Bağrında erenler, varıp yüz sürün
Kıyamete kadar sürecek ömrün
Şanlı bir mazin var, güzel Malatya

Yemyeşil vadiler. Fırat kıyısı
Seninle özdeşmiş eşsiz kayısı
Bağ ve bahçelerin çoktur sayısı
Cennetten köşesin, güzel Malatya

Bereket bolluktur, havası, suyu
Şehirli köylünün yumuşak huyu
İnsana şevk verir, türküsü toyu
Bir eşin bulunmaz, güzel Malatya

Orduzu, Horata, Gündüzbey’in şık
Kanalboyu, Kernek, kim olmaz âşık
Eski konakların tarihe ışık
Her şeyinle övün, güzel Malatya

Sultansuyu’ndadır en yağız atlar
Pehlivan erlerin başarı kutlar
Senden ayrı düşen derdini katlar
Hasrete değersin, güzel Malatya

Sofra başlarında kurulur bağdaş
Bildik dolma, kömbe, kaburgadır aş
Gerdan tatlısıyla sürer bu telaş
Damakta lezzetsin, güzel Malatya

Sende vücut bulmuş kültür ve ilim
Sanat’ta baş tacın halı’yla kilim
Mutlak takdir eder her akl-ı selim
Gönüllerde yerin, güzel Malatya

Apaçık benliğin müthiş bir sihir
Sana yâr olanın rüyasına gir
Naçiz hediyemdir yazdığım şiir
Şaire ilhamsın, güzel Malatya.  

                 İhsan NAZİK

                           **

4-Sen Benim Öbür Yanımsın…

                    Talat Ülker’in 96 sayfalık şiir kitabının adı… Talat Ülker'in "kavşak" şiirinde buluşalım:

Kavşak

yüreği avucunda
ve korkunun tetiğinde parmağı
bir adam şehre varır
heybesinde kurutulmuş kelimeler vardır
cebinde geçmiş zaman siparişleri

ve adam
gölgeden askerleriyle gelir şehre
ki bir anlık
tereddüttür ikramı kalabalıkların
o gün gece
utanır sakladıklarından
çığlıklara boğulur karanlık

bir düş avcısıdır adam
aklı geleceğe tutkulu
gönlü dündedir
şaşırır kalır adam şehrin orta yerinde
dün bilinendir
akıl korkar dünde kalıp çürümekten
gönlü ürkütür bilinmezliği yarının
İşte bu yüzden ey şehir
düne dönmek daha kolaydır
yarına yürümekten

şehri kuşatır düşleriyle
sukutla işgal eder sokakları
ve ruhsuz betonlara dayayıp kulağını
dünün tınısını
yarının uğultusunu dinler adam
yadırgar çığlığını yarının
ahengi yitiktir dünün
ve adam
ayaz vurmasın düşleri diye
sımsıkı sarar ayrılığı

 Talat Ülker

 

                      *

  

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..