- Kategori
- Şiir
Dört kitap
-----------------------Dört kitabın kapak görüntüleri------------------------
“ Kitaplar da dostlar gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdırlar.” Jonerianna
20. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nda tanışıp görüştüğümüz şiir uğraşı içinde olan dört dostl bana dört kitap imzalayıp verdiler. Kendilerine teşekkür ederken onları ve yapıtlarını burada kısa kısa anmak isterim:
1-Gülce edebiyat akımı GÜLDESTE…
Mustafa Ceylan’ın verdiği yapıt. Kapakta Osman Öcal - Refika Doğan adları var. Gülce nedir? Ne değildir? Derken Ceylan şunları maddeliyor:
1-GÜLCE, neredeyse bir asra yaklaşan edebi akım arayışhasretimizi vuslata dönüştürendir.
2-Türk Şiir tarihinin mükemmel mazisinden hız ve ilham alarak, bugünü dünle yoğurup geleceğe koşan bir akımdır.
3-Ana dilimiz Türkçe ile mısralarını nakış nakış dokuyan şairlerin gönül ve yürek birlikteliğini oluşturduğu, BEN demeyen BİZ diyenlerin çağdaş edebi hareketinin adıdır.
4-Aruz, Hece, Serbest vezinlerin üçü de bizimdir; bu bizim olan vezinleri, diğer kural ve ilkelerini yıkmadan, bozmadan, karşı çıkmadan; gerektiğinde bayram sabahında bir araya gelen aile bireyleri gibi, Gülce şiir bünyesinde toplayan, yeniden yeni edebiyat anlayışıdır.
5-Milli olmadan, evrensel olunamayacağını; içinde yaşadığı milletin-toplumun yürek dili olmadan dünya şiir platformuna çıkıp, öteki coğrafyadaki şiirlerle kucaklaşılamayacağını varsayan şiirsel bir bakıştır.
6-GÜLCE, denenmemişi deneyen, söylenmemişi söyleyen; ancak, bozmayan, güzel ve kaliteyi ileriye taşıyan, kalıcı şiir yolunda iz bırakmaya çalışan şairlerin edebi topluluğudur.
7-Okuyan, araştıran, tefekkür eden, düşünen, düşleyen, inanan, seven, gönül veren, saygı duyan; doğum yeri neresi olursa olsun, aynı dili konuşan, aynı vatana sevdalı, aynı bayrak altında yaşamanın huzurunu duyan, ülkenin bağımsızlığını savunan, Anadolu insanının yürek dili olan kalemlerin gülce mısralarından oluşan, şiirle başlayıp en kısa zamanda diğer edebi türlerde de fikrini örneklerle sunacak büyük ve cesaretli anlayıştır.
8-Vezin, kafiye, ölçü ve kurallar; asırların süzgecinden süzülerek günümüze kadar gelmiştir. Ancak, bütün bunlar sadece birer 'araçtırlar'. Esas olan, yüzyıllara yenilmeyecek kalıcı şiirdir. Araçlar kalıcı şiirimizin gövdeleridir. Araçlar, amacımız olamaz! Önerdiğimiz ve bundan sonra da önereceğimiz araçlar, kimilerini şaşırtabilir. Bunu gayet iyi anlamaktayız. Edebiyat şehrinin çöplüğü kendisine edebi akım adını vermiş nice çalışmalarla doludur. Bugün bize karşı çıkanlar, şunu iyi bilmeliler ki, bizi ve anlayışımızı, önerdiklerimizi, eserlerimizi içinde yaşadığımız Türk Halkı kabul etmez ise, biz de o çöplükte yer alacağız. O sebeple, dostlarımızın telaşa kapılmalarına gerek yoktur. Zaman ve edebiyat tarihi, şaşmaz ölçüsünü bir kere de Gülce'miz için kullanacaktır.
9-Fakat GÜLCE öncülerinin bilgi birikimi, yenilikçi anlayışı, hata yapılır ise özür dileyebilme ve vazgeçebilme erdemleri ile yüzyılların altın zincir halkası, GÜLCE' yi kendisine halkın uğurlu elleriyle kattığında, bizi anlamayanların, GÜLCE nazım türlerini deneyeceklerini de bilmekteyiz.
10-Şiirde birincilik münhaldır. Kelimeler, milletin ortak hafızasının ürünüdürler. Şiir ya da nesir, kelimelerden zamana yenilmez gökdelenler dikme sanatıdır. Şair, o sanatın çilesini çeken gönül emekçisidir.
11-Dil, kültür ve edebiyatımız; başta batı ve Arap kültür emperyalizminin amansız saldırısı altındadır. Ülkemiz, ekonomide, siyasette, ticarette, kültür ve sanatta zora sokulmak istenmekte, dış mihraklarla içerdeki gaflet erbaplarınca bağımsızlığına saldırılmaktadır. Çevremizde ateşten bir çember vardır. Dağlarımız bölücü ve kalleş bir örgüt tarafından işgal altındadır. Ülkemizin her köy ve kasabasına gün geçmiyor ki Mehmetçik tabutu gelmesin. Anadolu coğrafyası sancılar içindedir. Bu coğrafyada yaşayanların % 85'i kentlerin varoşlarına yerleşmiştir. Anadolu bir uçtan bir uca göç etmektedir. Toplumun % 65'i 30 yaşın altındadır. Madenlerimiz, fabrikalarımız, iletişimden limanlarımıza kadar özelleştirme ile yabancı tekellerin yönetimindedir. Basın ve medya belirli güç ve odakların idaresindedir. Yüce dinimiz tüccarların kazanç kapısı ve siyaset aracı haline dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Doğrular eğri, eğriler doğru gösterilmektedir. Bütün bunlardan daha büyük olaylarmı bekliyoruz ki, edebi bir akım doğmasın? İşte esas çıkış gerekçemiz budur.
Saygılarımızla.(07.02.2010 )
***
2-AYNANIN GECE YÜZÜ…
Dursun Elmas’ın unuttuklarını hatırlamaya çalıştığı 112 sayfadaki şiirlerinin kitaplaştırılmış hali… Geliniz bir Dursun Elmas şiiriyle Türkçe dertleşelim:
Türk'çe Dertleşmek
İlk duyduğum ninni, ağaç beşikte
Türkçe söyleşirdi, Türkçe gülerdi
Ay şafak gecede, ninem eşikte
Türkçe ağlaşırdı, Türkçe inlerdi.
Düğünde dernekte, çalınan sazlar
Aşığın dilinden, çıkan avazlar
Pınar başlarında, gelinler kızlar
Türkçe çağlaşırdı, Türkçe dinlerdi.
Çoban kavalında içli nağmeler
Yunus'tan duyduğum; ilk ilâhiler
Çevrede gördüğüm; tüm esamiler
Türkçe dertleşirdi, Türkçe derlerdi.
Sevda yüreklerin; yanık türküsü
Çelik bileklerin; Turan ülküsü
Şimşekte parlayan, gök gürültüsü
Türkçe konuşurdu, Türkçe gürlerdi.
Böyle değil idi, eskiden dostlar
Hep bizi söylerdi, dilde şarkılar
Bostanda sekiyen, kınalı kuşlar
Türkçe gülüşürdü, Türkçe ünlerdi.
Dursun Elmas
***
3-CEMRE DÜŞÜNCE
İhsan Nazik’in nazik bir yaklaşımla sundukları 84 sayfalık şiir kitabı… Nazik’in şiirlerinden birkaçını Milliyet Blog yazılarımda kullandım. Diyarbakır ve Malatya’yı oldukça açık seçik antlattığı, öyle ki o illerimizi gezdirdiği şiirlerini aktarıyorum:
Diyarbakır
Tarihe mühründür uzun surların,
Emsalsiz müzesin bil Diyarbakır
Nakış nakış içli koca burçların
Gözlere hep merhem ol Diyarbakır
Bak Dicle nehrine yanından akar
Hevsel bahçeleri gül nergiz kokar
O meşhur karpuzun oradan çıkar
Toprağında hasat bol Diyarbakır
On gözlü köprüden gelip geçene
Kırklar dağında da eller açana
Az mı şahit oldu hülle göçüne
Kadrini bilene kul Diyarbakır
Haramsu nerede izini ara
Değirmen şakşakı gelmez nazara
Aşefçiler yok ki çıksın pazara
İçimdeki özlem sel Diyarbakır
Taştan zeminlidir o dar sokaklar
Havuzlarla süslü evler konaklar
Geçmişten bu güne ne sırlar saklar
Mimari dokunla kal Diyarbakır
Zemzem tadındadır içilen suyun
Fis kaya üstünde huzura doyun
Govend başlayınca başkadır toyun
Özünden nağmeler çal Diyarbakır
Sahabeler yatar Saray kapında
Güzellikler saklı her bir yapında
Nice medeniyet senin tapunda
Namını dünyaya sal Diyarbakır
İki usta, Bube, Celal Güzelses
Maya,gazellerin hepside enfes
Şimdiki nesilde gördün mü heves
Bana da bir haber tel Diyarbakır
Hala aynı ahenk şen çarşıların
Say desen sayamam şair yazarın
Sanatta bilimde çok iftiharın
Kültürün yurduma şal Diyarbakır
Harem-i Şerifin o beşincisi
Sütunlarla süslü Ulu Camisi
Dolup da boşalır daha nicesi
Cennete adımda yol Diyarbakır
Kemerli çeşmeler, hamamlar hanlar
Nasıl ihtişamlı görenler anlar
Ofis’te ömrüne ömür katanlar
Beni de söyleten dil Diyarbakır
Şöyle bir gidersen Gazi köşküne
Gam keder uğramaz gönül meşkine
Seyrine dalanlar döner şaşkına
Her gece uykumu böl Diyarbakır
Tehcire uğrayan kalmış ırakta
Oyup bitenlerin takdiri Hak’ta
Kiliseler durur dimdik ayakta
Kıyamete benle gel Diyarbakır
Ciğer kebabıyla kaburga dolma
Kibe mumbar ile paçasız olma
Burma kadayıftan uzakta kalma
Lezzette mevkini bul Diyarbakır
Seni anlatmaya kelime yetmez
Nefesim yettikçe bu sevdam bitmez
Senden ayrılırsam ocağım tütmez
Bu yürek o anda çöl Diyarbakır
Sultan Melekşeh’la tanıdın bizi
Adalet çarkına dönüktü yüzü
Çift başlı kartal ki soyumun izi
Gerçekten payını al Diyarbakır.
İhsan Nazik
: *
Güzel Malatya
Bütün görkemiyle işte Beydağı
Sırtlamış varlığın güzel Malatya
Nice kavimlerle gördün her çağı
Şarka, garba kapı güzel Malatya
Seyit Battal Gazi, Türk-İslam mührün
Bağrında erenler, varıp yüz sürün
Kıyamete kadar sürecek ömrün
Şanlı bir mazin var, güzel Malatya
Yemyeşil vadiler. Fırat kıyısı
Seninle özdeşmiş eşsiz kayısı
Bağ ve bahçelerin çoktur sayısı
Cennetten köşesin, güzel Malatya
Bereket bolluktur, havası, suyu
Şehirli köylünün yumuşak huyu
İnsana şevk verir, türküsü toyu
Bir eşin bulunmaz, güzel Malatya
Orduzu, Horata, Gündüzbey’in şık
Kanalboyu, Kernek, kim olmaz âşık
Eski konakların tarihe ışık
Her şeyinle övün, güzel Malatya
Sultansuyu’ndadır en yağız atlar
Pehlivan erlerin başarı kutlar
Senden ayrı düşen derdini katlar
Hasrete değersin, güzel Malatya
Sofra başlarında kurulur bağdaş
Bildik dolma, kömbe, kaburgadır aş
Gerdan tatlısıyla sürer bu telaş
Damakta lezzetsin, güzel Malatya
Sende vücut bulmuş kültür ve ilim
Sanat’ta baş tacın halı’yla kilim
Mutlak takdir eder her akl-ı selim
Gönüllerde yerin, güzel Malatya
Apaçık benliğin müthiş bir sihir
Sana yâr olanın rüyasına gir
Naçiz hediyemdir yazdığım şiir
Şaire ilhamsın, güzel Malatya.
İhsan NAZİK
**
4-Sen Benim Öbür Yanımsın…
Talat Ülker’in 96 sayfalık şiir kitabının adı… Talat Ülker'in "kavşak" şiirinde buluşalım:
Kavşak
yüreği avucunda
ve korkunun tetiğinde parmağı
bir adam şehre varır
heybesinde kurutulmuş kelimeler vardır
cebinde geçmiş zaman siparişleri
ve adam
gölgeden askerleriyle gelir şehre
ki bir anlık
tereddüttür ikramı kalabalıkların
o gün gece
utanır sakladıklarından
çığlıklara boğulur karanlık
bir düş avcısıdır adam
aklı geleceğe tutkulu
gönlü dündedir
şaşırır kalır adam şehrin orta yerinde
dün bilinendir
akıl korkar dünde kalıp çürümekten
gönlü ürkütür bilinmezliği yarının
İşte bu yüzden ey şehir
düne dönmek daha kolaydır
yarına yürümekten
şehri kuşatır düşleriyle
sukutla işgal eder sokakları
ve ruhsuz betonlara dayayıp kulağını
dünün tınısını
yarının uğultusunu dinler adam
yadırgar çığlığını yarının
ahengi yitiktir dünün
ve adam
ayaz vurmasın düşleri diye
sımsıkı sarar ayrılığı
Talat Ülker
*