Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Güncel
 

Kabir Azabı

                                    Kabir Azabı
 

Bilmiyor muyuz? Resim alıntı


Bilenimiz var mı?

Nasıl bir şeydir? Beden mi ruh mu işkenceye maruz kalır; vicdan mı hesap verir yoksa kötülükleri uygulayan ellerin tırnakları mı sökülür?

Dünya ile öteki dünya arasında bekleme istasyonunda neler yaşandığını bilemediğimiz için bildiğimiz, çektiğimiz çektirdiğimiz azapları konuşalım istedim.

Regaip Kandilini ihya edenlerin eli boş kalmaz. Çekecekleri varsa bile Kabir azabından muaf tutulurlarmış.

Beni çocukluğumdan bu yana Mevlit Kandili ilgilendirmişti.

Kadir gecesi kadar kıymetli

Yüce Peygamber Hz. Muhammed’in doğduğu o mübarek gece…

Yıllar önce; Mevlit Kandiline denk gelen 24 Eylülde bir erkek kardeşim

 (Mevlit Serhat) dünyaya gelmiş; annemi kaybetmiştim.

“Lohusa: Böyle bir gecede Hakkın rahmetine kavuşursa şehit mertebesine yükselir” Sözleri pek de teselli etmemişti.

Yıl boyunca; kabir azabı çektiren konu komşu; uzak yakın akraba, uzaklarda Fizan’da; yanı başımda; doğayı katleden seksen yıllık ağaçları sorgusuz sualsiz; beton konutlar dikebilmek uğruna kesen müteahhit: Regaip Kandilini ihya ederlerse azaptan kurtulurlar mı?

Öyle midir? Bu kadar kolay mıdır?

Yap et; kır dök.

Bir geceyi; postunu kurtarmak uğruna, ibadete ayır.

Kendine hayrın dokunsun; ertesi gün kaldığın yerden çirkinliklerine devam et; nasıl olsa yine Regaip Kandili gelecek ve seni azaplardan azat edecek.

Olamaz! Hiçbir kutsal kitap ve Yüce sistem böylesi bir hınzırlığı destekleyemez.

Tekrarı olmayan-olmayacak- günahların affı için Yüce’nin şefaatine sığınmak ile kirlenip kirlenip; nasıl olsa mübarek gecelerde; iki rekât bir oruçla; temizlenirim düşüncesi arasında fark olmalı.

Bilenler bilir; bilmezden gelenlere hatırlatmak insanlık görevidir.

Belediyenin kısırlaştırıp sokaklara salıverdiği garibanları kalın sopalarla kırıp geçiren seksenini çoktan aşmış muallim komşumu: Ben sevsem sevmesem ne yazar.

Çok şey yazar.

Musallat olur çevreyi kışkırtır.

Önüne gelene şikâyet eder mağduru oynar.

Çektiğim resimleri internete vereceğim endişesi taşır.

Halbuki, böyle bir düşüncem yoktur; o kötü örnek olabilecek resimleri kendime saklarım.

Eli sopalılar: Mübarek günlerde gecelerde hayır dağıtıp duaya durduklarında; tutundukları kuru dalları yeşermiyor; nasırlı yürekleri yumuşamıyorsa; bundan büyük ceza bundan büyük azap olur mu?

Yüce: Farkı görebileyim diye bana Melek bir komşu da ihsan eylemiş.

Altı dikiş atılmış ayağımla seke seke alış verişe çıktığımı görmüş.

İş güç dükkân sahibi Melek Hanım Komşum yardımıma yetişmiş.

Değinmeden nasıl geçerim; dünyevi sıkıntıları çekilir kılan Yüce’nin bir bildiği vardır elbet; kandilleriyle karanlıklara ışık tutana şükürler olsun.

Kullar kul oldukları için kanarlar.

Yüce’yi kandırmaya cüret edenlere…

Söylenecek söz yoktur.

Kandilimiz mübarek olsun.

24 Mayıs 2012 Perşembe

Alev Meisel/ İzmir     

 

 

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..