Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '09

 
Kategori
Tiyatro
 

'' Eğitimde Yaratıcı Drama ve Nasrettin Hoca ''

'' Eğitimde Yaratıcı Drama ve Nasrettin Hoca ''
 


Yaratıcı Drama , kişilerin kendi yeti'lerinin hayal dünyasında harmanlanmasıyla , '' Yaşama dair oyunlar '' sergilemesidir.

Yaşamın kendisi, bir dramadır. Kimileri,rollerinin bilincindedir; kimileri ise farkında olmadan oynar.

Ülkemizde, ısrarla sürdürülen sözel ve ezberci sistem, çocuklarda var olan yetenekleri de köreltmektedir.

Okul öncesinden, fakülte son sınıfa kadar dramasız bir eğitim düşünülemez.

Her öğrenci, yaparak ve yaşayarak eğitilmek ister.

Aliağa Halk Eğitim Merkezi'nde, sürdürmüş olduğum ,'' Yaratıcı Drama '' ve '' Tiyatro '' derslerimi duyup da koşup gelen öğrencilerin aşırı ilgisi, beni son derece duygulandırmaktadır.

Çocuklarımızın oyuna, eğlenceye susamışlıkları ;yeteneklerini ortaya dökmek için birbirleriyle yarışmaları, eğitim sistemimizdeki acı gerçeği bir kez daha, ortaya çıkarmıştır.

Öğrenciler, çarpık eğitim sistemimizdeki '' Kısır döngü ''den yılmışlardır.

ÖSS,OKS,SBS gibi neye hizmet ettiği halen anlaşılamayan;fakat gençlerimizi yaşama karşı umutsuz hale getiren bu tablo, içimizi burkmaktadır.

Yaratıcı Drama Atölye çalışmalarımızda uyguladığımız, demokratik ve paylaşımcı yöntemle, çoğu içine kapanık çocuklarda kısa sürede ''Öz güvenin '' geliştiğine tanık olmaktayım.

Çocuklar ve gençler, kendi yeteneklerinin farkına varmış ve değerli bir birey olduklarını algılamışlardır.Özürlü çocukların bile 'kendilerini bir kuş gibi hissettiklerini ' söylemeleri çok manidardır.

İşin en acı tarafı da çoğu rehberlerin ve eğitimcilerin ;yöneticilerin , bu çocuklar karşısında ''Deve kuşu'' nu oynamalarıdır.

Boş zamanlarını ,kahvehanede pineklemeyi tercih eden öğretmenlerin sayısı gittikçe artmaktadır.

Çocuklar için birşeyler üretmek isteyen öğretmenlerin sayısı, parmakla sayılacak kadar azdır.

Hatta, ne yazık ki bu tür etkinliklerin yapılmasını - dar kafalarında- ''anlamsız '' bulan ve çocuklara engel olan eğitim yöneticilerinin de varlığına tanık olmaktayız.

Mayıs sonunda sahneleyeceğimiz, ''Merdiven '' oyununda rol alan gençler, çocuklara ''Drama liderliği '' yapacak seviyeye gelmişlerdir.

Tema olarak seçtiğimiz ''Kurnazlık '' la ilgili üretilen ''Yaratıcı Drama '' oyunları, hepimizi, Nasrettin Hoca'mızın fıkralarına yöneltmiştir.

Çıkış noktası olarak aldığımız öykülere benzer dramalar sergilenmiştir.

Çocukların çok sevdiği Nasrettin Hoca 'mızın fıkralarına benzer yaratıcı dramalar hazırlamalarını istediğimde, olağanüstü bir başarısıyla karşılaştım. Ve bu yaşamsal drama kurgularından oluşan oyunları birleştirdiğimizde, 30 tabloluk bir tiyatro eseri ortaya çıktı.

Oyunun adını da şimdilik '' Hoca Nasrettin'in Kurnazlığı '' olarak belirledik.

Alağa ,Tüpraş Rafineri Müdürlüğü 'nün yetkililerinden gelen sponsorluk öneri üzerisi üzerine oyunumuzu, 23 Nisan'da tüm kent çocuklarına sahneleme kararı aldık.
. . . . . . . . . .

Yaratıcı Drama'nın çocuk üzerindeki olumlu etkileri neler olabilir ?..

Çocuk, kendine özgü özellikleriyle yoğun bir düş gücüne sahiptir. Bu zengin düş gücü sayesinde bütün dünyayı kendi ayakları altına alır, dünyayı kendi etrafında görür; hiçbir nesnelliğe ve nedenselliğe bağlı kalmadan bu düş dünyasında olabildiğince özgür ve kendince yaşar.

Çocuğun kendini en rahat ifade ettiği ya da gerçekleştirdiği alanlardan biri de oyundur. Oynarken izlediğimiz çoğu çocuk, kendi düşünde kurguladığı öznel dünyayı, nesnel dünyanın araçlarıyla özdeşleştirir.

Eğitim sürecinde çocukları oyundan ayırma ya da uygulanan eğitim yöntem ve tekniklerinde oyunu yadsıma, okulların çocuklar için sıkıcı bir kimliğe bürünmesine neden olmaktadır.

Çoğu çocuk kendilerini kelimelerle ifade etmeye ihtiyaç duyan bir mirasla okula, yazmaya doğal bir ilgi duyarak başlar. Çocukların hikayelere ve çocuk şiirlerine olan sevgileri ile öğrenciler için yaratıcı yazmayı başlatan ve kapsayan temeller arasında bir bağ kurulmalıdır.

Oysa eğitim sistemimizde böyle bir bağ yerine öğrencileri, basmakalıp yazma düzenine sokmaya çalışan bir yapı söz konusudur. Öğrencilerle yapılan yazma çalışmaları öncesi, öğrencilerin düşünceleri alınmamakta ya da ne yazmak istedikleri sorulmamaktadır.

Daha da önemlisi öğrencileri yazmaya motive edecek ya da onları yazmaya itecek neden yoktur. Oysa ,bilinçli bir eğitimcinin gözetiminde yapılan drama etkinliklerinde, öğrencilerin oyun oynaması sağlanmış, bu sâyede ,öğrenciler isteyerek ve zevk alarak sürece katılmıştır .

Ardından yapılan canlandırma aşamalarında öğrenciler, kurgusal yaşama geçiş sağlamış ve kurgusal yaşamdan çıktıklarında yazma için gerekli donanıma ve yazma isteğine hazır hale gelmişlerdir .


Prof.Dr.İnci San’ın da belirttiği gibi, “Eğitimin başlıca amaçlarından olan yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almak üzere hazırlanmaları ve bunun için gerekli bilgi, beceri ve davranışları geliştirmeleri, kazanmaları eğitimde drama çalışmalarında da başlıca amaçtır.”


Eğitimde sözel ve sembolik ağırlıklı öğretimin yerini görsel ve yaşantılara dayalı öğretim almaktadır. Çünkü bireyde kalıcı öğrenmenin olabilmesi için etkin katılım gerekmektedir.

Sözel ağırlıklı öğretimde %10 olan hatırlama ve kalıcılık görselde %30, yaşantılara dayalı öğretimde %90’a ulaşmaktadır.

Bu gerçeğin insanlığın kültürel mirası olarak benimsenmesi gerektiğini eski Çin atasözü de göstermektedir;

“Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam anlar ve öğrenirim.”

“Oyun oynamak çocuklar için yaşamlarındaki en değerli şeydir. Çocuklar oyun oynayarak; sosyal ilişkileri geliştirmeyi, insanlarla iletişim kurabilmeyi, kendilerini tanımayı, yani yaşamı öğrenirler.”

Yukarıdaki genel ilkeler göz önüne alındığında artık meslek rehberliğinin sadece klasik yöntemlerle (sözel ağırlıklı) yapılmasının uygunluğunun olmadığı görülecektir.

Hem evrensel, hem de ülkeler bağlamında yetişmiş ve eğitimli insan kaynağı en önemli amaç olmuştur. Bu bağlamda artık gerek bireysel, gerekse gruplarla yapılan çalışmalarda tüm gelişime yönelik ve kalıcı öğrenmeyi artıracak yöntem ve tekniklerin kullanılması gerekli ve zorunludur.

Bu iki alanın bir arada kullanılabilmesine olanak veren altyapı, her iki alanda da mevcuttur.

Şöyle ki, her iki alan da gönüllülük ilkesini temel alır, her iki alan da grup etkileşimini önemser, özellikle drama çalışmaları için bu olmazsa olmaz bir kuraldır, her iki alan da öğrenmedeki temel kurallardan olan yaparak, yaşayarak ilkesinin öğrenmedeki kalıcılığı artırdığını alan olarak benimser.

Geleceğin yetişkini ve toplumun belirleyicisi olan çocuklar, okulöncesi dönemde, gelişimlerinin en hızlı olduğu, kişilik gelişimini büyük ölçüde tamamladıkları bir süreç yaşarlar.

Bu sürecin sağlıklı geçirilmesi, yaratıcı, özgüvenli, erdemli, sorgulayan bireylerin yetişmesini ve bu bireylerin oluşturacağı toplumsal yapıyı da doğrudan etkilemektedir. Bunun için çocuğun gelişim özelliklerinin tam olarak anlaşılması gerekmektedir.

Günümüzde çocuklar; anne baba, eğitim kurumları ve yakın çevresinin yaklaşımları nedeniyle davranışları, alışkanlıkları, giyimleri, kendilerini ifade biçimleri ve değerleri ile yetişkinlere/ büyüklere benzemeye ve çocukların doğasında olan özelliklerini kaybetmeye başlamıştır.

Bunun nedenleri arasında ,çocuğun gerçek anlamıyla birey olarak kabul görmemesi, koruyucu anne baba
yaklaşımı, çocuklara rehberlik etme yerine yaşamını belirleme isteği, medyadan aktarılan kültür ve toplumsal değişim nedeniyle tüketim dünyasının öznesi haline gelmesi, “çocuk” ve “çocukluk” kavramlarının gösterdiği değişimden dolayı çocukluğun yok olması sayılabilir.

Çocukluk kavramının giderek yok olduğu ülkemizde ,okulöncesi kurumları başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarının anne baba, çocuğun yakın çevresi ve toplumla işbirliğine gidilerek bu sorun ile ilgili çalışma yapması zorunludur. ''

. . . . . . .


Acemi doktor candan;câhil imam dinden eder !..

Bilgisiz eğitimci ise ülkeyi , parlak geleceğinden eder !..

Ağaçlar , ülkeyi erozyondan; eğitimli gençler ise, sömürge olmaktan kurtarır.

. . . . . . . . .

Bilgi kaynağı :http://www.yaraticidrama.org/content/category/39/124/124/


 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..