Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '15

 
Kategori
Blog
 

''Acımadı ki'' ile Soma'daydık

''Acımadı ki'' ile Soma'daydık
 

objektifimden ve internetten kolajlanmış fotoğraf...


Olmuyor!

 Bazen istesen de kelimeler yolu bulmuyor!

Keder denizinin derinliklerinde kayboluyor!

Su yüzüne çıkmıyor!

Günler geçti, Soma’ya gideli. Maden kazasından sonra, Soma Kaymakamlığı, Soma Belediye Başkanlığınca ilk kez düzenlenen etkinliğe ‘’Acımadı ki’’ ile katıldığımız günün üstünden, günler geçti.

Yazamadım!

Orada zapt etmeye çalıştığım gözyaşlarım, klavyenin başına geçince söz dinlemez oldular.

Oysa öyle güzellerdi ki çocuklar. Görmenizi isterdim. Kimi saatler boyu satranç tahtalarının başında galibiyet için ter döktüler. Kimi pembe kuğular olup sahnede süzüldüler. Kimileri koroda en güzel şarkıları seslendirdiler.

Çocukluk anılarımızı bir araya getirdiğimiz kitabımız ‘’Acımadı ki’’nin, yazarlara düşen telif hakkını da Soma Çocuk Gelişim Merkezine bağışlamakla da en isabetli bir karara imza attığımıza; çocukların eğitimine gösterilen özeni görünce daha da bir sevinçle kanaat getirdim. Umutlandım. Mutlandım.

Yolumuz uzun ama yolumuz aydınlık ve yolumuz güzelliklere doğru ilerlemekte…

&&&

Delişmen rüzgârların kol gezdiği, yağmurların vakitli vakitsiz bereket yağdırdığı, güllerin renk renk birbiri ile yarıştığı bahar mevsimiydi.

Bir toz bulutu yükseldi, yerin dibinden gökyüzüne.

Karaydı… Kapkara… Kömür karası…

Acıyla karıldı yürekler. Delişmen rüzgârlar daha bir delirdi. Yağan yağmur zifir oldu, yağdı Soma’nın üstüne. Damla damla katran karası!

Umut, bariyerlerin ardındaydı artık!

Güller soldu!

Ümitli bekleyişler, 301 canın yitirilmesiyle, son buldu!

Giden gitti! Konuşan konuştu! Tüm yürekler yangın yeri oldu, ülkenin her bir yakası yangın yeri misali, yandı tutuştu!

Nafile!

Biçare!

Unutuldu mu?

Unutulmadı!

Unutulmayacak!

Unutulmamalı!

&&&

Gri bir sis vardı gözlerinin derinliklerinde. Yüzündeki kederin tarifsiz izleri. Sadece geride kalanlardan biriydi. Mezarın üstündeki kıpkırmızı çiçeklerin üstüne dökülüyordu dalga dalga üzüntüsünün izleri. İki buçuk yaşlarında bir erkek çocuğu yanında, dua kitabı da çantasında. Mezarın mermerlerini temizliyordu, usul usul solgun elleriyle… Ne bir teselli, ne bir kelime azalmayacaktı içindeki acıyı besbelli. Yavaşça uzaklaştık yanından. Acısıyla, yitirdiği ile kaldı baş başa.

&&&      

Aniden açılan kapının önünde, bir kadın belirdi. Gözlerinden akan sicim gibi gözyaşları soluk tişörtüne dökülüyordu umarsızca. Doludizgin sel misali. Kucağında bir bebek, eteğinin ucunda minicik bir bebe ile.

‘’Kaymakam Bey, yalvarırım kocama bir iş bulun!’’

‘’Bebeğin altını naylon torba ile bağladım, bu sübyan desen aç! Bir simit bile alamadım!’’

Bir lokma ekmek parası uğruna, başka bir şehirden gelmişlerdi. Madende çalışmak için. Tıpkı diğerleri gibi... Bir çoğu gibi...

&&&

Maden faciasından sonra, denetimler sıklaştırılmış ve birçok maden ocağı işverenlerce kapatılmıştı. Halen de birkaç maden ocağı dışında çalışan işletme olmadığı için de geçimlerini madenlerde çalışarak sağlayan binlercesi şu an işsizdi.

Soma’da bulunduğumuz süre zarfında kâh mutlu olduk çocuklarla, kâh hüzünlendik yaşananlarla. Her ne kadar anlatmaya çalışsam da gitmek, görmek lazım. Yaşamak ve hissetmek. Acıyı, hüznü, sevinci.

Yanar mısın? Geride kalanların haline ağlar mısın?

Sevgiyle kalın…

Ay Şen…

https://www.youtube.com/watch?v=VOJLknqp_uE

Not: Video kayıtları değerli yazarımız İlyas Bayram tarafından kayda alınmış ve düzenlenmiştir.

Fotoğraflar da tarafından çekilmiştir.

 

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..