Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Ankara
 

''Ankara'da sokağımı arıyorum !..''

''Ankara'da sokağımı arıyorum !..''
 

Mehmet Akif'in evi...Benim sokağım !..


İki gündür, Ankara'dayım. Bir işim dolayısıyla Kızılay'da gezerken hemen köşe başında, öbek öbek polisler olduğunu görmüştüm.

Güven Parkında buluştuğum arkadaşlarım; liseli aşklarım aklıma gelmişti.

Aşıklar, maşuklar; her zaman olduğu gibi Karamürsel'in önünde randevulaşıyorlardı... O klasik ve güzel gelenek devam ediyordu... Şu köşede buluşurduk... Hatta şu ağacın altında bir bank vardı... İlk orada elinden tutmuştum !.. Heyecanlandım yine işte !.. Bir şarkı tutturmuştum...

''Her gören ağladı, kalbini bağladı... Ankara kızlarına!..''

Günlerden Cumartesiydi... Kızılay'da, yoğun bir insan kalabalığı vardı... ''İğne atsanız yere düşmez.'' misali... Gökdelen'e doğru bakmıştım.... ''Set Kafeterya'' vardı bir zamanlar...Y erini bakımsız bir taraçaya bırakmıştı.

Her taraf beton yığınıydı... Kaldırımlar bakımsız; Güven Park'ın yeşili adeta yok edilmişti... Halbuki şimdilerde her tarafı akasya kokusu sarmış olurdu. ''İşsizler Güruhu'' oralarda oturuyorlardı... Bir kaç kirli ve bakımsız havuz öylece fokurdayıp duruyordu. ''Vah Ankaram !.. Bu hale mi gelecektin ?..'' Diye söylenmiştim.

Polis kalabalığına baktığımda eski günler gelivermişti aklıma... '' Kızılay'da 10 Eylül... 1980... Saat:15.00... Aniden karşı benzinlikte saatli bombalar patlıyordu... Gökdelenin ve çevredeki pasajların tüm camları üzerimize gelmişti... Kötü günlerdi... Çok kötü!..''

Yürüyordum... Tiyatroya gitmek istemiştim. Yüksel Caddesine yönelmiştim. Yeni Sahne'yi arıyordum...

Tiyatro binası yıkılmıştı. Yerine mağazalar ve birahaneler yapılmıştı... Tiyatronun arsa sahibi olan, ''Orman Bakanlığı ''tarafından -yerle yeksan- olduğunu öğrenmiştim. Bakanlık yetkilileri, ticareti sanata yeğlemişlerdi sanırım...

Havuzlu meydandaki kalabalıktan canlı müzik sesleri geliyordu. O tarafa yönelmiştim.

TRT Sanatçıları eylem yapıyordu... TRT'yi kapatmak isteyen hükümeti protesto ediyorlardı... Bir şarkı ve iki slogan... Bir türkü... İki slogan !.. Gençliğime coşku getiren sanatçıları canlı izliyordum...

Hepsi de nasıl da bakımlı ve kibarlardı!.. Onlara şarkı çok yakışıyordu... Slogan değil !.. Demek ki canlarını sıkan birşeyler vardı!..

''Kulaklarımın pası açılıyordu...'' Şef: Erkan Sürmen... Ve onlarca güzel ses !.. Saatlerce onları izlerken kendimi eylemin içinde buluvermiştim... Bir de ''Çökertme'' oynuyorlar ki... ''Sormayın gitsin...'' Mükemmeldi !..

Ömrümü verdiğim kentti, ANKARA... İkamet ettiğim yer ise: EGE kıyılarıydı. Denizin ve yeşilin kucaklaştığı, ovalarından bal ;dağlarından yağ akan cennet yerlerdi. Buraları da kirletmeye başlamışlardı...

İçim, burkuluvermişti... Başkentte yaşamak ve gezmek meğer ne kadar zorlaşmıştı.... Hatıralarımın katilini arıyordum; hesap soracaktım!..

Hacettepeye, eski mahalleme yönelmiştim. Çocukluğumun geçtiği taş zeminli; leylak kokulu sokaklarımı arıyordum... Merhum, Mehmet Akif Ersoy'un bir zamanlar, dedelerime komşu olan evini arıyordum...

Taceddin Dergahına karşıdan baktığımda çevrenin perişan olduğuna tanık olmuştum. Sokaklar da devasa hastane duvarları ve kara renkli 'Heyula'' apartmanların arasında kaybolmuştu...

Çıngıraklı yoğurtçular... Horoz şekerciler... Pos bıyıklı ''Macuncu '' Amcalar... Atlarının nallarının zil gibi şıkırdadığı ''At arabalı sütçümüzü'' arıyordum... Dilimin döndüğünce, çocuklara, o günleri anlatmaya çalışmıştım... Onlar gülüp kaçmışlardı....

Kendimi mahallenin bunamış ''Delisi'' gibi hissedivermiştim... O çocuklar, kaybolmuş bir mekanı nereden bilebilirlerdi ki !.. ?.. Yok edilen sokaklar ve koca bir tarih değil; o çocukların geleceği değil miydi ?..

Küçük Tiyatro'ya gitmiş ve W.Shakespeare'in ''Kısasa Kısas'' oyununu izlemiştim. Oyunun konusu: ''Ahlaki ilkelerin yozlaştığı düşünülen bir yerde, yasalar ve kurallar sertlikle uygulanmaya başlanırsa adalet ve merhamet kavramları nerede buluşabilirdi?..''

Ankara'mı yeniden bulmuştum. '' İyi ki varsın tiyatro''diyordum... Ya o da kapatılırsa ?.. Adalet ve merhamet.. Nerede buluşabilir ki ?..

Cansın Erol'un şarkısı aklıma gelivermişti. ''Hüzün, zaman zaman deli dalgalarla gelir !..'' Şarkılar söyleyerek yürüyordum... Gençlik Parkına girmiştim. Her köşesi, anılarımla dolu olan güzelim park adeta bir viraneyi andırıyordu. Gençlik Parkı'' Ayyaş Parkına '' dönmüştü. Şimdilerde, Orada, beyaz kadın ve uyuşturucu ticareti yapılıyormuş!..

Her tarafı pislik içindeydi. Bir zamanlar Ankara'nın sembolü olan Gençlik Parkı'na kimler ihanet etmişti ?.. Renkli neonlarından sular akan; akasya kokulu, aşıklar parkı neden bu hale gelmişti ?.. Üzerine sevgilimin adını yazdığım ağaç kanepeler yok olmuştu !.. Hergele Meydanına yürürken mezunu olmakla onur duyduğum, Gazi Lisesi'ne doğru yürürken

Aynı lisede okumuş olmaktan onur duyduğum, Ankara'lı Koca Şair, Orhan Veli aklıma geliyordu...

''Hava bedava... Su bedava... Bedava yaşıyoruz... Bedavaaa...''

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..