Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Eğitim
 

" Çemişgezek' ten su içirmek "

Dilimize yerleşmiş "Çemişgezek'ten su içirmek" diye bir deyim vardır. Genellikle siyasiler memurları tehdit etmek için bu deyimi kullanırlar.

Çemişgezek Tunceli'nin merkeze uzak ilçelerinden birisidir. Elazığ'a daha yakındır ama arada Keban Barajı vardır. Elazığ'a gitmek için feribota binmek zorundasınız. Çemişgezek'in arkaya açılan kapısı yoktur. Bu ilçede alevi ve Sünni vatandaşlarımız bir arada yaşarlar. Siyaset bu farklılığa göre yapılanmıştır. O nedenle dengeler son derece hassastır.

Çemişgezek yine o günlerde hararetlenmişti. Özellikle Yibo ile ilgili sürekli şikayetler geliyordu. Okulda pek çok yatağın, battaniyenin, kaşığın, çatalın, tabağın kayıp olduğu hatta bunları okul müdürünün dağdakilere gönderdiği iddia ediliyordu. Okul müdürü ise terörün yoğun olduğu günlerde önemli sayıda askerin okulda konuşlandığı, bu malzemeleri onların kullandığı yönünde kendini savunuyordu. Bütün bu iddiaları soruşturup aydınlatabilecek düzeyde soruşturmacımız yoktu. Aslında böylesi ortamlarda duygusallığın ve yapıdaki gizemliliğin olayları objektif olarak değerlendirebilme şansını düşürdüğü kanaatindeyim. Çok fazla bilgi bombardımanı olur ve siz şaşırıp kalırsınız. Gerçek bir giz olarak ortada kalır.

Memurlar mı siyasetçileri, siyasetçiler mi memurları kullanıyordu? Bilmiyorum. Ne yazık ki ilçede her memur bir grup siyasetçinin safında ya da karşısında gözüküyordu. İlçe milli eğitim müdür vekili Çemişkezekli idi ve 30 yıllık hizmeti olan bir bayandı. Milli Eğitim Bakanlığının bağlı olduğu iktidar partisinin ilçe başkanı ile her nedense arası açılmıştı. İlçe başkanı bana her hafta geliyor, neredeyse her gün telefon ediyor, ilçe milli eğitim müdürünü görevden almamı istiyordu. İlçe milli eğitim müdürü olan bayan en kötü şartlarda ilçenin kahrını çekmiş, bu memlekete otuz yıl hizmet vermişti. Bu kadar hizmetten sonra onu paçavra gibi bir kenara koymak insanlık anlayışıma ters düşüyordu. Ama ilçe başkanı ısrarcıydı. "Senden tek istediğim, o bayanı görevden al, yerine kimi atarsan ata." diyordu. Zaman kazanmak için "ilçeye geleceğimi, durumu yerinde inceleyeceğimi" söylüyor, ilçe başkanını yatıştırmaya çalışıyordum.

Nitekim ilçeye de gittim. İlçe milli eğitim müdürüyle görüştüm. İlçe milli eğitim müdürü "artık bıktığını, eylül gibi emekliliğini isteyeceğini" söyledi. Bu makul bir çözüm olurdu. Hem eğitimci bir arkadaşımızı onurlandırarak emekli eder hem de ilçedeki rahatsızlığı ortadan kaldırabilirdik. İlçe milli eğitim müdürüyle görüşmemden sonra ilçe başkanına "eylüle kadar sabret, eylülde emekli olacakmış." dedim. "Hayır, ona inanmıyorum, o emekli olmaz." dedi.

Bu defa Ankara'nın yollarını aşındırmaya başlamıştı. Ama ilçe milli eğitim müdürü vekil olduğu için asıl işlemi yapacak olan bizdik. İktidar partisinden bir dostum bir gün bana: "Dikkat et müdür bey. Bu iş senin başını ağrıtacak. İlçe başkanı bu durumu onur meselesi haline getirdi." dedi.

Ne yapabilirdim ki? Yaşam felsefemde esnemek vardı ama asla temel anlayışımdan vazgeçmek yoktu.

 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..