Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '11

 
Kategori
Siyaset
 

''Çerkes Sorunu'' ve Çerkesler'in de, anadilde eğitim talepleri var!... / ''Türkiye Defteri''

''Çerkes Sorunu'' ve Çerkesler'in de, anadilde eğitim talepleri var!... / ''Türkiye Defteri''
 

''Örtülü Çerkez Güzeli'' / Jean- Léon Gérome(1824-1904)


Şimdi de ülkenin gündemine, Türkiye'nin ''Çerkes Sorunu'' geldi... Hem de bu kez iyice geldi!... Ve bu sorunun yanında da Çerkesler'in kim ve nice oldukları?... 

Çerkesler Kuzeybatı Kafkasya'nın müslüman yerli halkları... Kafkasya'da 5000 yıllık bir tarihe sahipler!.. 

Bu gün, o büyük kırım ve sürgünden geride kalanları Çerkesya olarak tanımlanan bölgede ve Kafkasya ve Rusya'nın bazı bölgelerinde diğer Kafkas ve Rus halklarıyla karışmış bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar... Ve ''Büyük Sürgün'' de gelen milyonlarcası da Türkiye'de!... 

Osmanlı'nın farklı yüzyıllarda da olsa, biri kolay biri zor olan ve güçlenme ve de savunmayla ilgili, iki stratejik işi yapamaması, Ruslar'ın XIX. yüzyılda Balkanlar'da ve Kafkasya'da ki dengeleri değiştirmesinde önemli bir rol oynamıştı!... 

Bunlardan birincisi Sultan II. Selim' in Volga ve Don nehirlerini birleştirecek 6 millik bir kanalı açıp, Osmanlı donanmasının Hazar denizine inme şansını bulamamasıydı!... Kırım hanı Giray Han , ihbar ve provakasyonlarla bu süreci baltalamış; iş yarı yolda kalmıştı!... Yoksa Osmanlı, Hazar'daki askeri güçle Kafkaslar ve İran'ı, denetim altında tutulabilecekti!... 

İkincisi de, büyük Osmanlı-Rus savaşında, kuzeyden Balkanlara tek geçiş yolu olan Romanya sınırında ki stratejik Barbosi Köprüsü' nün basiretsiz kurmaylarca tahribinin tereddüt edilip, savsaklanmasıydı!... Bu iki büyük başarısızlık, Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşayan müslüman halkların daha kolayca kırımını sağladı ve bu coğrafyadaki iskan ve demografik hareketlerin de Osmanlı denetimi içinde şekillenmesine, ciddi zararlar verdil!... 

Rus milliyetçiliğinin, Kafkasyadaki halklar üzerinde yaptıkları etnik temizlik sonucunda, bölgede yaşayan; ilk kadim halk olan Adıgeler ve Abazalar, Asetinler, Kabardeyler, Ubıhlar, Oset, Çeçen ve Dağıstanlılar' ın köyleri yakılıp yıkılmış ve yerlerine kademe kademe silahlı Kazak köylüleri ve emekli Rus subay aileleri yerleştirilmişti!... Ve bu yerleşim politikasının ilerki zamanlarda Doğu Anadolu bölgesine kadar uzanması planlanmıştı!... Ve müslüman bölge halklarına yapılan bu soy kırımından sonra 1864'deki büyük Çerkes sürgününde, bir milyondan fazla Çerkes (Adıge) nüfüsu Osmanlıya sürülmüştü!... 

Bu büyük sürgünde Osmanlı ülkesine, yani; Anadolu, Mezopotamya ve Klikya'ya göç eden, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Mısır'a kadar soyları uzanan Çerkeslerin günümüze ulaşan milyonlarca çocuğu bu gün, bu coğrafyada yaşamlarını sürdürmekte!... 

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Çerkeslerin, varolan gerçek nüfuslarını bilmediği de bir başka gerçek!... Çünkü, ''Çerkes Edhem Olayı'' ının etkisi ve vesilesiyle ankara tarafından, İç ve Doğu Anadolu'ya tehcir edilen Çerkeslerin ve Çerkes köylerinin boşaltılmasının Çerkes bilincinde yarattığı etki kadar, ''Vatandaş Türkçe Konuş'' kampanyalarının gölgesinde, fişlenmekten kaçan Çerkesler'in sayım beyanları da, bu konuda önemli bir faktör olmuş!... Onlar da bunca sürgünün ardından ve üstelik Kurtuluş Savaşı'na diğerlerinden farklı olarak fiilen ve en önlerde katılmalarına rağmen, kimlik sorununda aynı yazgıyı paylaşmışlar!... 

Bu günlere sarkan Ankara politikaları, onların, etnik bir güç olarak nicel ve nitel varlıklarının gündem yaratmasını istemediği için, Çerkeslerin varlığı da, hep karartılmış!... 

Misyonerlik geleneğinden gelen (USCWM) gibi Amerikan vakıfları araştırmalarında Çerkes nüfusunun 910 bin ile 2, 5 milyon arasında olduğunu belirtiyorlar!... Ancak kendini bir nedenle, Çerkes olarak tanımlamayan ya da asimile olmuş Çerkesler de dahil olmak üzere bu sayının çok çok fazla olması gerektiği de ayrı bir gerçek!... 

Neden mi?... Nedeni şu: 1927 yılı sayımında nüfusu 13 milyon olan Türkiye'nin, günümüzde ki nüfusu, yaklaşık 6 kat artmış ve 75 milyonu bulmuş!...O yıllarda sınırlarımız içinde kalan nüfusları bu Kafkas sürgünleriyle hemen hemen aynı olan Kürt ve Zazalar'ın bu gün toplam nüfusları 15, 5 milyon civarında!... Türkiye'nin en münbit toprakları ve en bereketli ovaları ve deltalarına yerleşen Çerkesler'in de, Kürtler kadar nüfus artış hızları yüksek olmasa da, bu artıştan yakın bir oranda pay almaları gerekmez mi?... 

Tarih bilimcisi Prof.Kemal Karpat sürgünde gelen nüfusun 2-2, 5 milyon olduğunu belirtiyor!... 

Rusların resmi kayıtlarına göre de, Taman, Tuapse, Anapa, Tsemez, Soçi, Adler, Sohum, Poti, Batum limanlarından gemilerle Köstence, Burgaz, Varna , İstanbul, Sinop, Samsun ve Trabzon limanlarına indirilen müslümanların sayısı da 600 bin civarında!... 

Ayrıca halifenin ülkesine karadan giden, örneğin;1864 sürgünüyle ve ''1877 Osmanlı – Rus Harbi (93 Harbi)'' sonrasında, 1878 sürgününde karayoluyla gizlice kaçarak gelenler ise Çeçen, Dağıstanlı, Asetin ve Kabardey halkları!.. Bunların da toplam sayıları, şimdilik belirlenemiyor!... 

Şimdi Türkiye'de yurttaş olarak yaşayan, yeni kuşak Çerkesler, anadilimizi öğretin bize sloganlarıyla, haklı bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar... Ve Ankara fa ilk kez, topluca demokratik bir eylem yapıyorlar!... 

Daha önce, Ankara’da düzenlenen Çok Dilli Eğitim Sempozyumunda da 'Çerkesce'nin eğitim dili olarak kullanılması’ ile ‘24 saat yayın yapan Çerkes televizyon ve radyo kanalı’ talepleri dile getirilmişti... 

Ve şubat ayında yayınladıkları bildiride de şunları söylüyorlardı: 

''Çerkes Hakları İnisiyatifi Çağrısı 

Saygıdeğer Çerkesler ! Sevgili kardeşlerimiz ! 

Türkiye topyekün bir değişim sürecinden geçiyor ve bütün toplumsal katmanlar farklı boyutlarda da olsa bu değişim sürecinden etkileniyor. Meselelerine sahip çıkan kesimler bu değişimden kazançlı çıkarken, ilgisiz kalanlar elindekileri de yitiriyor. 

2009 yılında start verilen, kimliklerin özgürce ifade edilmesi ve korunmasını öngören “demokratik açılım paketi”ni bu sürecin en önemli parçası olarak heyecan ve ilgiyle karşıladık. 

Bugüne kadar inkar edilen kimliklerin devlet yöneticilerince telaffuz edilir olmasını, hepsinin saygıya değer olduğunun ifade edilmesini devlet ve halk arasındaki kopukluğun onarılması için önemli bir adım olarak değerlendirdik. 

Değişik kültür grupları için bakanlık düzeyinde katılımlarla yapılan çalıştayları memnuniyetle izledik. 

...Ve sıranın biz Çerkeslere de geleceği o günü sabırsızlıkla bekledik. 

Ne zaman açılımdan söz açılsa “Kürt, Çerkes, Laz..“ diye başlayan nakaratları duymak ümidimizi artırdı. 

... 

Bu arada zaman akıp gitti... 

Bugün artık görüyoruz ki boşuna ümitlenmişiz. 

Bugüne kadar hiçbir devlet temsilcisi sorunlarımızı dinlemek için kapımızı çalmadı. 

Mekanlarımıza misafir olarak gelen siyasiler yaldızlı laflar ettikten sonra ortalıktan kayboldu. 

Kimliğimizi koruyup geliştirecek hiçbir somut adıma şahit olmadık. 

...Ve işte sabrımızın bittiği noktaya geldik. 

İçine düşürüldüğümüz bu yok oluş batağında daha ne kadar beklemeliydik? 

İşte bu sorunun yanıtını artık nerede arayacağımızı biliyoruz. 

Bu oyalama ve görmezden gelme politikalarını reddetmek için,  

Toplumsal haklarımızı elde etmek için,  

Çerkes kalma kararlılığımızı güçlü bir iradeyle ilan etmek için artık meydanlara iniyoruz. 

*** 

Kafkasyalılar,  

Çerkes kardeşlerimiz,  

“Çerkes Hakları İnisiyatifi” bu maksatla oluşturuldu. Halkını seven hiç kimse “bu oluşumun arkasında kim var?” diye sormasın. Bu inisiyatife emek verenler isimleri üzerinden spekülasyon yapılmasını istemiyor. Merakını yenemeyenler şunu bilsinler ki bu oluşumun arkasında sadece Çerkesler var; iyi niyetli ve yürekli Çerkesler... 

*** 

Çerkes Kardeşlerimiz,  

Kafkasyalılar! 

“Çerkes Hakları İnisiyatifi” hiçbir grubun, hiçbir kurumun, hiç bir ideolojinin tekelinde veya emrinde değildir. 

Ama “Çerkes Hakları İnisiyatifi” bütün kurumlardan, bütün ideolojilerden, bütün gruplardan katılımcıları içinde barındıran demokratik bir yapıdır. 

Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin hedefi nedense Ankara'nın devlet binalarından görülemeyen Çerkes halkını artık “görünür kılmaktır.” 

Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin misyonu “demokratik kitlesel eylemler” düzenlemektir. 

Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin vizyonu devlet eliyle anadili eğitim ve öğretimi ile 7/24 anadilde radyo ve TV yayını yapıldığını”görmektir. 

*** 

Çerkesler! 

Hemşehrilerimiz! 

Çerkes Hakları İnisiyatifi bu hedef doğrultusundaki ilk eylemini 13 Mart 2011 Tarihinde Ankara'da gerçekleştirecektir. Saat 14.00'de Sıhhiye'den başlayacak yürüyüşümüz Kızılay güzergahından devam edip, Güvenpark'ta yapılacak bir basın açıklamasıyla sona erecektir. 

Tek gündem maddesi Çerkeslerin anadili eğitim ve öğretimi ile anadilde yayın hakkı talepleri olan yürüyüş ve mitingde, devletten ve hükümetten bu konuda somut adımlar atması istenecektir. 

Çerkes Kardeşlerimiz,  

Gün bugündür. 

Çerkesler için hayati talepler içeren bu ilk eylemi güçlü bir katılımla gerçekleştirmemiz gelecekte de var olma irademizi ortaya koyacaktır. 

Gelin 13 Mart'ta Ankara'da meydanları dolduralım ve taleplerimizi gür bir sesle dile getirelim. 

Gelin artık görünür olalım ki, kimse bizi görmezlikten gelemesin. 

Ve hep birlikte haykıralım: 

Yaşasın dilimiz! 

Yaşasın kültürümüz! 

Yaşasın Çerkes Kalma Mücadelemiz! 

ÇERKES HAKLARI İNİSİYATİFİ'' 

Geçen hafta sonu Ankara'daki yürüyüşde, Çerkezler; ''Kimliğimizi korumamız için bir yerden başlamamız gerek!...'' diyorlardı... 

''Asimile olma, Çerkezce konuş!...', ''Anadilim onurum, savaşırım, korurum!...'', ''Her zaman heryerde ana dilim, Çerkezce!...'', ''Anadilde eğitim, ana dilde yayın!...'' sloganlarıyla yürüyorlardı... Miting meydanında, Çerkezler, çeşitli şarkılar ve Zafax Dansı eşliğinde, Çerkes dilleri olan Adigece ve Asetince ve de Türkçe olarak ortak bir metini paylaşılıyordu... 

''Çerkes Hakları İnisiyatifi'' adına söz alan Kenan Kaplan, özetle şorunlarını şöyle topluyordu: 

''Türkiye’nin insan hakları ve özgürlükleri temeline dayalı, yüksek demokrasi standardına erişen bir ülke olması için mücadele ediyoruz. Demokratik açılım süreci ile hep birlikte umutlandık, ancak hayal kırıklığı da yaşadık...'' 

Ve Kaplan, Çerkes halkının artık görmezden gelinmeye, yok sayılmaya tahammülü kalmadığını belirtiyordu...

Kaplan, anadillerinin doğuştan hakları olduğunu vurguluyor, çok kültürlülüğün ve çok dilliliğin bir zenginlik olduğunu yeniden hatırlatarak, ''Çerkes onuruyla bekliyor ve sessizliğimizdeki o çığlığın duyulmasını istiyoruz.'' diyordu.. Devam ederek; '' Bu ülkede sadece sesi çok çıkanların değil, diğer unsurların da haklarının olduğunun artık fark edilmesini istiyoruz” diyordu... Son söz olarak Kaplan; artık çocuklarının anadilini konuşabilmesi talebini belirterek, dillerini, kültürlerini ve kimliklerini kaybetmek istemediklerini vurguluyordu!... 

Gündemi ve günceli İbrahim Tatlıses suikastı işgal etse de, bu ilk kitlesel eylemle, Çerkesler adına, artık önemli bir start verilmişti!... 

Bu ileri demokrasi hamlesinde, bu yeni sürecin oluşum dinamikleri tarafımızdan net olarak bilinmese de, bu kez haklı ve artık kaçınılmaz (!) olarak Çerkes Sorunu' da, gerçek demokratik bir talep şeklinde, artık yeni siyasi gündemdeki yerini alıyordu!... 

15.mart.2011 / Tarabya 

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..