Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '07

 
Kategori
Felsefe
 

" Derin " sorgu " sığ " bakış

Sığ bakış açısı, olayları, onların gerçek nedenlerini, neden-sonuç ilişkilerini örtme çabasının bir yöntemi olarak kimi yazar ve siyasetçi tarafından bilinçli olarak kullanılan bir tekniktir. Belli bir olayın varması muhtemel sansasyonel sonuçlarının önünü kesmek, kitleleri bilgiden yoksun bırakmak ve dezenformasyona mümkün mertebe işlerlik kazandırmak için bu yola başvurulduğuna hepimiz tanık olmaktayız.

Fakat; diğer yanıyla bu bakış, kitlelerin bilincinde bir bulanıklığa, bir önemsizleştirmeye ve bir “aman-sendeciliğe” neden olmaktadır ki; benzer olayları tekrarlamak isteyenlere esaslı ölçüde cesaret vermektedir.

Son, Hirant Dink cinayetini bu eksende değerlendirecek olursak şaşırtıcı sonuçlara varabiliriz…

Cinayeti işleyen, tetiği çeken ellerle uğraşmak, suçu işleme tekniğini, suçlunun psikolojik durumunu, saikini, hedefini, suç ortaklarını anlama ve bulup çıkarma adına ve bu işleri koğuşturan kurum ve kişilerin birikim sağlamaları anlamında kuşkusuz gereklidir. Ne yazık ki; çoğu kez, bu safahatta, delillerin can alıcılarının üstü kalın bir örtü ile örtülmekte, gerek su istimallerin, gerek dolaylı ve dolaysız yataklıkların ve gerekse cürmün daha rahat işlenebilmesi için gerekli “derin”desteklerin varlığı bin dereden su getirilerek inkar edilmeye çalışılmaktadır.

Katil zanlısının yakalanışı, Samsun Garajı’ndaki ilk sorgusu, vatan kurtaran aslan misali güvenlik güçleri sorumlu ve elemanlarının fotoğraf çektirme yarışının kafalarda oluşturduğu soru işaretlerinden önce, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın daha sorgulamanın üçüncü gününde, “cinayet, bireysel milliyetçi duygularla işlenmiştir, arkasında her hangi bir örgüt yoktur” biçimindeki açıklaması ve bu açıklamanın hemen anında İstanbul Valisi tarafından alel acele ifna edilmesi, bir koordinasyon eksikliğinden çok burada tartışmakta olduğumuz konu bağlamında değerlendirilmelidir.

Keza; bu günkü gazete haberlerinde yer alan ve faillerden birinin, desteğini aldığını ikrar ettiği istihbarat elemanı için; “……...isminde bir kişi bünyemizde bulunmamaktadır” biçimindeki istihbarat teşkilatının açıklaması bu minvalde değerlendirmeye muhtaç olmasının ötesinde komiktir.

Hiç kimse, teşkilatın böyle bir kişinin varlığını doğrulamasını beklememektedir. Aklı başında herkes bilir ki; bu tür zamanlarda, hedef şaşırtmak, dezenforme etmek, sulandırmak ve elden geldiğince yığınların dikkatini dağıtmak için ortalıkta isim ve yorumdan geçilmez. Kendilerini, “terör uzmanı” olarak öne süren bir çok kişi TV kanallarında kerameti kendinden menkul yorumlarda bulunur , olayın etrafında dolaşıp dururlar. Ama asla esasa ilişkin bir tespit yapmazlar, yapamazlar.

Hem sonra; nedir bu “terör uzman”lığı!....

Uzman deyince aklımıza; o işin sadece nazari bilgisine sahip olan değil, pratik birikimi de olan, işin ehli kimseler gelmez mi.. Ben mi yanlış düşünüyorum… Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı deyince ne anlaşılıyorsa, bu terimden de, “terör uzmanı” teriminden, teknik anlamda onu anlamış olmam benim değil Tür Dil Kurumu’nun sorunu olmalı.

Neyse, konuyu dağıtmayalım.

Hirant Dink cinayetinin faillerinin araştırılması safhasında, aklıma en çok takılan, eşi Rakel Dink’in feryadı idi: “On yedi yaşında bir çocuğu karşıma katil diye getirmeyin.”

Bayan Dink, soruşturmanın, sığ bakış açısının “derin” liklerinde yitip gideceği ihtimalini daha ilk dakikalarda anlamıştı, kanımca öyle de oluyor.

Cinayetin işlendiği dönem, işlendiği andaki iç ve dış olaylar, bölgesel koşullar, Fransa’nın Ermeni meselesi üzerine çıkardığı yasa, çeşitli ülkelerdeki Ermeni toplumundaki hareketlilik, ülkede yükselmekte olan linç kültürü, hamasetin beslediği kafatasçılık, tahammülsüzlük, tersine kışkırtmalar, tarihsel gerçekliğin çarpıtılmış karikatürünün yutturulmasının yarattığı kaos ortamı, hatta Nobel ödülü ve daha bir dizi etken tek başına ve birbirleriyle ilişkilendirilerek ele alınmadıkça Dink cinayetinin tetiği çeken esas elinin bulunup ortaya getirilmesi mümkün değildir.

Kasetler birbirini kovalaya dursun.. Katillerin, bu yazının yazıldığı saatlerde bile, yeni katliamlarının planlarını yapmakta olduğunu söylemek hiç te abartılı bir tahmin değildir..

Nice cinayetler oldu ve hala faili “meçhul”..…

Ama, “hafıza-ı beşer nisyan ile malül” müş!...

Neyleyim!....

 
Toplam blog
: 36
: 668
Kayıt tarihi
: 25.01.07
 
 

54 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanıyla ilgileniyorum. Çünkü düşünen ve yaşayan bir adamım. Esm..