''Gönül''lü yolculuk

Kıymetli Okuyucu!

Bilmiş ol ki, burada çok zor olan ve bir o kadar sarmal olan bir konuyu ele alıyorum.

Gönül kelimesinin sözlük anlamı , sevgi, istek, aşk ve arzudur. İnsanın yaratılışında var olan bazı cevherler mevcuttur. Bu cevherlerden biriside GÖNÜL dür. (Kalp tir.). Her şey burada başlar. Bütün niyetler, arzular, istekler, iyilik ve kötülüklerin menbaaı burasıdır. Diyeceksiniz! Akıl denen bir nimet te var.

Evet, doğrudur. Lakin, akıl bütün bu istekleri açığa çıkarma kuvvetine ve becerisine sahip değildir. Bütün hareketelerimiz, konuşma , arzu , istek, iyilik ve kötülük, GÖNÜL den çıkar. Bu, istekler, AKIL süzgecinden geçerek, fiiliyata dönüştürülür. Esasen, bedene hükmeden AKIL dır.Lakin, eyelemlere oluşturan GÖNÜL dür.Burada çok ince bir çizgi olmak ile beraber, konuyu iyi idrak etmelidir. Biyolojik araştırmalar göstermiştir ki, bedenin hayatına devam ettirmesini sağlayan organ KALP tir. Beyin (DİMAK) dediğimiz bölgede buradan bütün istekleri inceler, ve süzgecinden geçirmiş doluğu bazı istekleri, komut vererek , NÖRONLAR vasıtasıyla, en uçtaki sinirlere bildirir. Böylece, elimiz, kolumuz, ayağımız, v.s. uzuvlarımız harekete geçer.

Örneğin; çok kızdığımız, öfkelendiğimiz anlardan bir tanesini hatırlıyalım. Bu bazen toplantıda, bazen komşumuzda, bazen de ailemizde olur.İşte , gönülden doğan o eylem kaynağı beynimize gelir. Biz orada, toplantıda isek, kendimizi tutmaya çalışırız. Çünki içimizden gelen arzu ve istek AKIL tarafından süzgeçten geçirilmiş olup , yapacağımız hareketin iyi olmadığını, komut ederek, essasen içimizden gelen fiilleri yapmayız.

İşte, bu örnekten yola çıkarak diyebiliriz ki , insanlık burada başlar. Çünki yaratılış itibariyle , insan,  Adem-i İnsan ve Adem-i Hayvan olarak yaratılmıştır. Burada , Adem-i Hayvan dediğimiz, bedenimizdir. Vakti zamanı geldiğinde  ölecek ve yok olacak olan budur.

Adem-i İnsan , gönülü keşfetmek ile başlar. Son bulmaz. İşte burada başlanan yolculuk, yaratıcıda yok olmaya kadar gider.

O halde, KALP dediğimiz, gönlü keşfetmek zorundayız. Keşfettikten sonra, onu besleyip büyütüp, içerisinde kötülüğe sebep olan hastlıkları tedavi etmek durumundayız. Çok ender insanlar hariç, hepimizin GÖNLÜ hastadır. Eğer olmasaydı. Kötülükler, Fenalıklar doğmayacak olup, çağımızda ve dünyamızda yaşadığımız sıkıntıların hiç birisi olamaycaktı. Zaten, Evrenin yaratılış amacıda budur. Terbiye olmak. Hepimiz insanız, zahiren hastalıklarımız olduğu gibi, batınende, hastalıklarımız mevcuttur. Örneğin; Yalan Söylemek, Söz verdiğimizde yapmamak, Ön yargılarımız, v.s.

Değerli okuyucu. Peki bu hastalıkları nasıl tedavi edeceğiz. Malumunuz, TIP ta ilk dersitir. Her hastalık, ZIDDI ile tedavi edilir. (Özellikler manevi hastalıklarda). Burada, GÖNLÜMÜZÜ manevi ''iyi'' askerler ile güçlendirmek durumundayız. Maddi ve Manevi olarak buna yönelmeliyiz.

Örneğin, çok cimri bir kişi isek, sık sık ihtiyaç sahiplerine yardım etmeliyiz. Yalan söylemeye son vermeliyiz. Fitne, Fesat gibi kavramları iyi öğrenip , bütün bu manevi hastalıklardan kurtulmalıyız. Bütün dinlerde nefis terbiyesi mevcuttur. Zaten dinlerin amacıda budur. Nefsi iyi tanıyıp , onun hastalıklarını tedavi edip, HAKKA kavuşmaktır. Bunun için çok mücadele etmelidir.

Diğer yandan beynimizi kullanmalı, insanlığa faydalı olmalıyız. Beşeri ilimlerde, çok yükselmeleyiz.

Matematik, Fen ve diğer alanlarda kendimizi sürekli yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Böyle olur ise, hem madden hemde manen 2 kanatlı olamakla beraber , beşeriyetin uçmasıdır. Tek kanat ile uçulmaz.

Kainatın yaratılış sırrını ancak bu yolla yakalıyabiliriz. Şimdi Biliminde dediği gibi,   BİG BANG sonucu oluşmuş olan evrenin( Her ÇARPIŞMA-PATLAMANIN sonucu yıkım ve felaket olurken, bu nasıl mükemmel bir PATLAMA ki böylesine mükemmel bir evren var.) sırrını , hakikatini anlamalıyız.

Sevgiyle kalın,

Ercan Hatipoğlu