Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '09

 
Kategori
Sinema
 

''Hanımın Çiftliği '' keşke dizi olmasaydı...

''Hanımın Çiftliği '' keşke dizi olmasaydı...
 

Bu ülkenin sanatçıları , film yapımcıları dünyaya sesimizi duyuruyorlar...

Sinema dünyasında artık biz de varız...

Çok güzel şeyler de oluyor...Yeter ki takozlar olmasın !..

Adana, tarihimizin her döneminde, ülkemizin sanat ve siyaset yaşamına damgasını vurmuş olan bir kentimiz.

Hanımın Çiftliği'ne plâto oluşuyla da bizi eski ve renkli yıllara götürüyor...

Kanal D, yeni yayın dönemini , yepyeni ve iddialı bir yapımla karşılıyor.

Orhan Kemal’in romanından uyarlanan “Hanımın Çiftliği”, kadrosu kadar setiyle de görkemli...

50’li yılların atmosferini yansıtabilmek için özel olarak hazırlanan çiftlik evi, çırçır fabrikası ve teneke mahallesi, Hollywood platolarını aratmıyor.

Yeni ve gelişmiş lensleri olan kameralarla yapılan çekimler, bir başka güzel ve canlı oluyor.

Gerçeğinden daha renkli ve daha canlı...Kırmızı daha kırmızı;mavi daha mavi...

Fragmanları çıkar çıkmaz olay olan, 1950’leri günümüze taşıyan bu klasiğin başrollerinde ise Mehmet Aslantuğ, Özgü Namal ve Caner Cindoruk var.

İlk bölümü dün akşam yayınlanan başarılı yapıtın, çok ses getireceği belli...

Aşk, ihtiras, ağa, zulüm, kabadayı, kavga, paragöz kadın, hırslı erkek, üçkağıtçı, sömürücü...Her şey var burada !..

''Keşke tek oturumda izleyeceğimiz bir film olsaydı !..'' dedirtiyorlar...

Çekimler , sıcak ve rutubete rağmen bir film plâtosu ciddiyetinde yapılmış.

Dizinin çekimlerinin yapıldığı dört ana mekândan birisi olan ve Muzaffer Bey'in evi olarak kullanılan konak, Adana'ya 25 km. uzaklıkta bulunan Karataş İlçesi'nin Karaahmetli Köyü'nde inşa edilmiş.

Toplam 10 bin metrekarelik bir alan içerisinde yer alan konak 800 metrekare yer tutuyor. İki kat ve 12 odadan oluşan konak yapılmadan önce, aynı yerde ahşaptan yapılmış eski bir ev varmış ve bu dizide kullanılacak konağın yapımı için bu ev yıkılmış.

Yıkım işlemi tamamlanmasının ardından 33 gün içerisinde yeni bir konak inşa edilmiş.

Her bir katı 3, 5 m. yükseklikte olan konağın inşaatında her gün 50 ila 100 kişi çalışmış.

Otomobiller, kostümler, saçları o dönemin modasına göre yapılmış kızlar ve dekorlar sahiden götürüyor bizleri o döneme...1800 figüran oynamış...

Aslantuğ, bu kez farklı bir kimlikle çıkıyor karşımıza...

Bir yanı, geniş maddi olanaklarla büyümüş, feodal yapı içinde kendi sınıfının özel temsilcisi Muzaffer Ağa...

Mesafeli, dokunulamaz, sert... Bir diğer Muzaffer, eğitimli, görgülü, siyasi duruşunda bir derinlik taşıyan, esprili bir sohbet erbabı...

Üçüncüsü, uzun süren yolculukları kaçış gibi gören ve o yolculuklarda temsil etmek zorunda olduğu birçok şeyden kaçmayı deneyen, kadınlarla kısa süreli ilişkileri seven maceraperest Muzaffer...

Ve son olarak saklanmış bir tutkunun adamı!..

Güllü 19 yaşında, çırçır fabrikasında çalışan, asi, emeğine sahip çıkan, kadının mal gibi alınıp satıldığı bir dönemde gerçekten çok âşık olduğu Kemal’e varmak için her şeyi göze alan bir kız.

Özgü Namal da rolünün hakkını yeterince veriyor...Bu güzel kıza da yakışmış hani...

Tüm oyuncular, Orhan Kemal’in “Vukuat Var”, “Hanımın Çiftliği” ve “Kaçak” romanlarını okuyup incelemişler.

Daha sonra karakterle ilgili olarak önce yönetmen, Faruk Teber’le sonra da senarist, Zülküf Yücel’le çalışmalar yapılmış. Ardından da kostüm ve saç denemeleriyle karakterleri oluşturmaya başlamışlar.

Çırçır fabrikası için ayrı bir bina inşa edildi. Dönemin makineleri bulunmuş.

Başarılı oyuncu, Caner Cindoruk :'' İçeriye girdiğiniz zaman pamuklar uçuşuyor, boynunuza kadar yapışıyor. ıki günde zor temizledik. Zaten babam uyardı, -Dikkat et, deden ince hastalığa yakalandı. Çok nefes alma-dedi. Çekim aralarında bol su ve ayran içtik. '' diyor.

En büyük rolden en küçüğüne kadar herkes özenle seçilmiş.

Romandan müthiş bir şekilde uyarlanmış olması... 13 bölümün hazır olması... Diyalogların ve hikâyenin doğallığı...

Özlemle beklediğimiz, kaliteli oyuncu, mütevazı insan, Mehmet Aslantuğ'un baş rolde oluşu diziye ayrı bir değer katıyor.

Sevişme sahneleri eleştiriliyormuş...Sanki gerçekte yokmuş gibi !..Eleştirenler, sanki kendileri, fırsat bulduklarında aynı eylemi yapmıyorlarmış gibi...

Sadede gelelim ve bu başyapıt olduğuna inandığımız eserleri ve oyuncuları yıpratmadan sanatı ayakta alkışlayalım.








 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..