Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

''Kırk yılın başı bir kitap okuyalım'' dedik

''Kırk yılın başı bir kitap okuyalım'' dedik
 

Kumların üstünde çekmek vardı ya:)


Sevdiğim kalabalıklar arasında geçirdiğim, hareketli bir haftanın sonundayım...

Hava sıcaklığı 18 dereceyi gösteriyor ( Ne güzel!)

Öğleden sonraki saatlerde nefeslenmek üzere plâja gidiyorum...

Henüz açılmamış bir tesisin derme çatma gölgeliklerinden birinin ayağına sırtımı dayayıp, kumlara oturuyorum...

Hafif dalgalı deniz, yakmayan güneş, üşütmeyen rüzgâr ve bir de ben varım kocaman sahilde...

Ha... Bir de beyaz bulutlar ve birkaç martı...

Bir sigara yakıyorum, benden önce rüzgâr çekiyor derin bir nefes, yarılanıyor sigaram...

''Hop!'' diyorum rüzgara, ''Ne oluyoruz?''

Termosumdan çayımı da dolduruyorum duman duman...Oh...Keyf benim!

(Ama yanıma şeker almayı unutmuşum iyi mi!? )

''Ziyanı yok, bugün de şekersiz içiveririm ne olacak!?'' diyorum...

''Keyfimi hiç bir şey bozamaz
!''

...

Günlerdir elimde sürünen kitabı, bugün okuyup bitireceğim...

Her gittiğim yere taşıyorum onu; sanki ''aklımdasın, unutmadım, okuyacağım seni'' dercesine yanımdan
ayırmıyorum ama yine de bitiremiyorum:) Nedense ?

30-40 sayfa okuyorum... AAA! Bakıyorum, aklımda birşey yok...Haydi dön başa!

Çok fena suçluluk hissediyorum; çünkü sırada, okunmayı bekleyen kitaplarım var!

Ve işaretli yeri açıyorum, başlayacağım nihayet...

...

İşte tam da bu sırada! Konuşmadan çok, cıyaklamayı andıran sesler geliyor kulağıma, sağ arkamdan..

Elinde oltası olan bir adam, yanındaysa, iki kocaman torbayı taşımaktan adeta kolları uzamış, ufak tefek bir
kadıncağız... Yine de kıkırdayarak konuşabiliyor yanındaki adamla(?)

Benim olduğum tarafa doğru geliyorlar ( Oldu mu şimdi?)...

Adam geriye dönüp bağırıyor:

-Gız Songül! Ordaki büyük kutuyu getir...Yemler orda! ( Kendisi niye almamışsa? Bir tek oltayı almış ha!)

İç sesim soruyor: ''Yoksa balık tutan adamlar hep böyle mi oluyor acep ?
!
Dönüp bende bakıyorum Songül'den yana...

O da ne? 5-6 kişi gürûh halinde aynı yöne geliyorlar...

Ellerinde kilimler, küçük bir tüp ve azık torbaları belli ki...

Kıyıya ulaşmış oltalı adam, geriye dönüp bakıyor ve tekrar bağırıyor:

-Gız eşş....eşek...Hani kutu? Hani yemler?

(Hay kutuna! Hay yemine!)

Gidip o kutuyu bizzat alarak, adamın başından aşağı çeviresim geliyor...

Bir de ''alçak sesle konuşta çevre kirlenmesin!''diyeceğim...

Sabır çekiyorum; ''Sana ne kadın! Dön işine bak, otur kitabını oku!''

...

''Koskoca ve bomboş sahilde, üstelik piknik yapacak onca alan, bank, barbekü vs. varken, gelip benim dibimde pikniğe durmaları, benim kötü talihimden başka ne olabilir?'' diye söyleniyorum...

Dağılıyorum, tadım kaçıyor...

Çaresiz, pılımı pırtımı topluyorum.

Rüzgar daha hızlı esiyor sanki, daha soğuk...(Ya da bana öyle geliyor!)

Kitabı yine bitiremiyorum,

Vicdanım sızlıyor...

Talihi kötü olan, kitap mı, ben miyim? Karar veremiyorum...
...

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..