Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Mizah
 

''Komik bir blog hikayesi...''

''Komik bir blog hikayesi...''
 

Dün gece... Blog'da ne yazayım diye düşünürken bilgisayarda şunları karalamaya başlamıştım:

''Her yerde yakışıklı olduğum söylenir. Evet, ben yakışıklıyım... Aynı zamanda atletik yapım var. Sporcuyum. İyi yüzerim. Çok iyi espriler üretirim. Yıldız falına, kahve falına da çok iyi bakarım. Arabam, katım, yazlığım var... Çokça da param var sayılır... Fazla yaşlı da sayılmam canım... Boyum da: 1.80... Birçok yurtdışı seyahatlerim oldu... Hatta bir ara kotra almayı da düşündüm... Gözlerimin ''Yeşil'' olduğunu da yazayım. (Tam bu sırada hanım geldi, yazıyı okudu) Kafama ufak bir sille akşederek:

''-Ne o kendine arkadaş arıyorsun herhalde...! Seni hınzır seniiii...!''

''-Yok hanım valla... Mizahi bir yazıya başlamıştım. Kötü bir niyetim yok...!''

''-Adam... Bana bak... Sende orta yaş sendromu başladı... Bir psikoloğa falan gitsek... Ha... Ne dersin...?''

''-Sevgili karıcığım... Ben çok sağlıklıyım... Öyle olmasaydı hiç bu yazıları yazabilir miydim...?''

''-Ben seni biliriiiimmm....! Sen zamanında az çapkın değildin... Seni... seniiii!''

''-Sen , az sabret güzelim... Bak şu yazının bir sonunu getireyim; o zaman bana hak vereceksin...''

''-Kalk oradan bakiiiimmm....! Yazılarının tamamını yorumlara kadar okuyacağım...''

Bendenizde yazacak takat mı kaldı.''-Buyur otur hanım... Buyur... Dükkan senin'' dedim.

Eşim, bilgisayarın başına oturdu. Ben de terasa çıkıp bir sigara yaktım ve denize bakarak yeni ilham perilerimin gelmesini beklemeye başladım ki cep telefonum çaldı. Arayan karşı komşum , emekli vali muavini Selahattin Abiydi. Terasta olduğumu görmüş, viskisini alıp yanıma gelmek istiyordu.

Selahattin Abi, zamanında çok üst makamlarda bulunmuştu... Benden de 14 yaş büyüktü... Dünya güzeli eşini kaybedeli de yıllar olmuştu. Çapkınlıkları nedeniyle de ''Tenzil-i Rütbelere uğramış'' en son görevinde sekreteriyle adı çıktığından emeklisi istenmişti. Adamcağız, ' zamanında , 'Tan''gazetesinin iyi bir abonesiydi. Hani ne demişler: ''Tilkinin dokuz hikayesi vardır... Sekizi tavuklar üzerine...
Selahattin Abinin de sohbetlerinin çoğu ''Bayanlar''üzerineydi. ''Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmıştım.''

Ne yapayım...? Adam gelmek istiyor. Hemen davet ettim... Eşim, dalgın dalgın bigisayar başında ''Teftiş görevini icra ediyor...'' Bir taraftan da kafasını sallıyordu. Ben sessizce masayı donattım. Kırk yılda bir Vali Beyi liyakatınca ağırlamak istiyordum.

Hanım, '' Has misafirimin '' geleceğini duyar duymaz bilgisayarı bırakıp dolaptaki ''Aynalı Sazanları'' kızartmaya başladı. Sazanlar da kuzu gibiydi maaşallah...!
Başladık yemeye, içmeye...Selahattin Abi'nin ''Sohbetine''doyum olmuyordu. 1935 yılında Doğu'da kaymakamlığa nasıl başladığını anlatıyor, bir taraftan da bugünkü idarecilere ver yansın ediyordu. Tam Deniz Baykal'a kızgınlığını dile getiriyordu ki... Öksürmeye başladı... Adam boğuluyor gibiydi... Kıpkırmızı olmuştu... Bir yandan ben bir yandan hanım sırtına vuruyoruz... Nafile... Adam resmen ''Gidiyor...! ''

''-Kılçık...'' Dedi... ''-Kılçık takıldı nefes boruma...''

Eyvah...! Gecenin bir yarısı... Nereden doktor bulacaktık....? Hemen aklıma briç arkadaşım, ''Deli Cihat''geldi...

Cihat'ın, ''Kafasında bir tahtası eksikti. ''Ama olsun, iyi bir kulak-burun doktordu ...canım. Hemen telefon ettim. Biraz uykulu...Biraz öfkeli...Hafif küfürlü konuştu.Fakat muayenesine gelmemizi söylemeyi de ihmal etmedi.

Vali Bey'i süklüm püklüm, emektar ''Buick ''arabama bindirdim. Deli Cihat çoktan gelmişti. Üzerinde çizgili pijaması vardı; olabilir canım , adam, Hipokrat yeminine sadıktı.

''-Açın ağzınızı... Tamam bakın koca bir kılçık... Komando bıçağı gibi kerata... Kih...kih...kiiihh...''

Cihat , saniyeler içinde kılçığı almış, adamı kurtarmıştı... Vali Bey derin bir nefes aldıktan sonra, teşekkür etti.Ve..

''Doktor Bey, sizi bu saatte yorduk... Özür dileriz.... Borcumuz var mı ki acaba....?

Adama bakın;yahu bu saatte yataktan kalkmış gelmiş doktora sorulacak soru mu bu...? Elbette bir kaç kuruş verecektik... Hem karşımızdaki kişi:''Deli Cihat...!''Valla kızdırmaya hiç gelmez. Sille tokat atar ikimizi de....

''-Borcunuz 200 kağıt... O da hocamın hatırına...'' Valinin gözleri fal taşı gibi açıldı.... Ve konuştu:

''-Nee....200 kağıt mı...Yani hem de YTL...Dalga mı geçiyorsun be adam...''demez mi ? Yandııık...dedim içimden

Hayret... Deli Cihat, çok sakindi ve konuştu...

''-Beyefendi... Bir komplikasyon olmasın tekrar açar mısınız ağzınızı...! Kih...Kihh...''

Vali ağzını açtı... Aman yarabbi...! Deli Cihat kılçığı alıp adamın boğazına tekrar taktı ve...

''-Haydi şimdi yaylanın sizi mendeburlar....! '' Vali , boğuluyor gibi...Yine aynı terane... Adam ölecek.
Ben hemen müdahale ettim tabi...

''-Cihat... Kurbanın olayım... Tek , ben vereyim parayı... Adamı kurtar... Kılçıklık etme ...Al şu kılçığı...''

Doktor, ağır hareketlerle kılçığı yeriden aldı; ama ''Anamdan emdiğim süt de burnumdan geldi''
Olamaz böyle bir şey kardeşim. Tıp tarihine geçtik...!

Vali Bey, rahatlamıştı...Evine getirdiğimde halen kaymakamlık günlerini anlatıyordu. Olan bizim'' 200 kağıta'' olmuştu.

Eşim, ''Keşke elim kırılsaydı da senin ''Blog''işine karışmasaydım. Bunlar başımıza gelmeyecekti...''dediyse de
ben, cevap vermeden sessizce yatağıma uzandım. ''Yarım kalan öykümü nasıl tamamlamam gerekirdi diye düşünürken dalıp gitmişim.

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..