Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

''Lozan Antlaşması bir diplomasi zaferidir''

''Lozan Antlaşması bir diplomasi zaferidir''
 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL


"Lozan Antlaşması bir diplomasi zaferidir"

Bugün Lozan Antlaşması'nın İsviçre'nin Lozan kentinde 24 Temmuz 1923 günü imzalanışının 87'nci yıldönümü.

O gün Kurtuluş Savaşı'nın muzaffer devleti genç Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık (İngiltere) Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ile Yugoslavya arasında imzalanan antlaşmanın adı Lozan Antlaşması. Bizim nesil ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında ''devletimizin kuruluş belgesi'' olarak da nitelendirilen Lozan Antlaşması ile büyütüldük.

Ne ki 1969'da Kadir MISIROĞLU'nca yazılan Lozan Zafer mi Hezimet mi adlı yaklaşık dört yüz sayfalık kitabını okuyunca anladım ki: Çok zor geçen ve zaferlerle bitirilen Milli Mücadele'ye rağmen Lozan Antlaşması Osmanlı mirasının ''han-ı yağması'' imiş! Özellikle Ege Adaları'nın kaybedilişi ile İslâm dünyasının Hilâfet yönünden başsız bırakılmış olması yanında İsmet İNÖNÜ'nün, kısaca ''teslimiyetçi'' davranışları yüzünden Lozan Antlaşması'nın yıllarca öğretile geldiği gibi bir ''zafer'' değil bir ''hezimet'' olduğu düşüncesi de yayılmaya başlamıştı kamuoyunda.

Oysa aralarında Osmanlı Devleti'nin Düvel-i Muazzama arasında zikrettiği İngiltere, Fransa ile İtalya'nın da bulunduğu yukarıda adlarını gördüğümüz SSCB yerine geçen Rusya Federasyonu dâhil bütün devletler ne o zaman ne de bugün, hiçbir bakımdan aşık atabileceğimiz devletler değildir. Oysa bu devletlerinin bütün dayatmalarına rağmen, Batı'nın 1800'lerin başından beri parçalara ayırarak kendisine uydu devletçikler kurmayı tasarlamış olduğu Osmanlı Devletimiz ne yazık ki Keçecizade Fuat Paşa'nın ''üç yüz senedir siz dışarıdan, biz de içeriden'' benzetmesinde ifadesini bulmuş olduğu gibi, sonunda türlü desiseler ve savaşlar ile parçalanmıştır.

1915 yılındaki Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları ile Kut-ül Ammare Savaşı'ndaki yenilmişlik ezikliğini Ortadoğu'nun bütün cephelerinde kendi lehine çeviren ve Osmanlı Payitahtı İstanbul yanında ülkemizin on on ikisi dışındaki bütün şehirlerini işgal etmeyi başaran İngiltere, Fransa, İtalya ile Yunanistan'a karşı verilen Milli Mücadele, her türlü takdire şayandır. İçimizde ne yazık ki bu direniş hamlelerini hafife alan, bazı sinsi propagandalar ile kamuoyunun kafasına kimi şüpheleri sokmaya çalışanlara rağmen sokak direnişlerinde ve şehir savunmaları ile bazı meydan savaşlarında elde edilen zaferlerimiz; hiç de öyle üstü çizilip atılabilecek türden eylemler değildir. Bu konudaki en sağlam belgelerimiz, birçoğunu gezip gördüğüm o alanlarda ve sözleri bize kadar gelen kahraman gazilerimizin anılarında gizlidir.

İşte bu açıdan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün içinde: İstiklal mücadelemizi taçlandıran Lozan Antlaşması, aynı zamanda köklü diplomasi tarihimizin kilometre taşlarından biridir, açıklamasını da taşıyan kutlamasını, kimi yanlışları izale edebileceği düşüncesi ile buraya almakta yarar görüyorum:

“Bugün, modern Türkiye’nin temel taşlarından biri olan Lozan Barış Antlaşması’nın 87. yıldönümünü kutluyoruz.

Lozan Barış Antlaşması, Türkiye’ye Birinci Dünya Savaşı’nın mağlubu gözüyle bakanlara karşı ve dönemin tüm olumsuz koşullarına rağmen kazandığımız bir diplomasi zaferidir. Bu Antlaşmayla atılan temel üzerinde, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan modern Türkiye Cumhuriyeti yükselmiştir.

Lozan Barışı’nın arka planında, aziz milletimizin canıyla, kanıyla, emeğiyle ve kararlılığıyla fedakârca zafere taşıdığı milli kurtuluş mücadelemiz bulunmaktadır. İstiklal mücadelemizi taçlandıran Lozan Antlaşması, aynı zamanda köklü diplomasi tarihimizin kilometre taşlarından biridir. Bu Antlaşmanın imzalanmasını takiben Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Türkiye, bir yandan, kalkınma ve ilerleme yönünde tarihi hamleler yapmaya, diğer yandan, Aziz Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi temelinde çağının ilerisinde, barış odaklı bir dış politika uygulamaya başlamıştır.

Bu anlayış temelinde ve yılmadan ilerlediğimiz muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma yolunda, 87 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca çok önemli mesafeler kat ettik. Bugün Türkiye pek çok alanda ulaştığı yüksek yeteneği ve ileri düzeyiyle uluslararası camianın saygın ve önde gelen üyelerinden biri olmuştur. Şüphesiz, hedefimiz her zaman daha iyisi, daha ilerisidir.

Lozan Barış Antlaşması, ülkemizin çok boyutlu coğrafyasında barış, huzur, güvenlik ve refah içinde yaşama arzusunun tarihi bir vesikasıdır. Milli Kurtuluş Mücadelesini verdiği güçlerle Lozan’da attığı imza ile barışan ülkemiz, Lozan’ı takiben Batı ülkeleriyle müttefiklik ilişkisi kurmuş ve ortak değerler temelinde Batı’nın ayrılmaz bir üyesi haline gelmiştir. Bugün ülkemizin ve milletimizin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde sergilediği tutum ve kararlılık bu tarihi yönelim çerçevesinde değerlendirilmelidir. Türkiye, Lozan ruhunu gerek bölgesel gerek küresel barış ve refaha net katkıda bulunmak suretiyle devam ettirmektedir.
Millet olarak, hoşgörü ve dayanışma içinde, kaynağı ne olursa olsun husumet ve ayrışmayı reddederek, tarihin karanlıklarına saplanıp kalmadan ancak tarihten gerekli dersleri çıkararak geleceğe yönelmek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Genç nesillerimizi daha iyi yetiştirmek, vatanımızı ve devletimizi onlara daha iyi bir şekilde devredebilmek gayretinde olduğumuz sürece ülkemizin yolu açık, geleceği aydınlık olacaktır.

Siyasi ve iktisadi bağımsızlığımızın tescilini sağlayan, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 87. yıldönümünü yürekten kutluyor; tarihimizin bu önemli dönüm noktasını mümkün kılan Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini, Lozan görüşmelerini yürüten kıymetli devlet adamı İsmet İnönü’yü ve başkanlığındaki heyetin değerli üyelerini saygı ve rahmetle anıyorum.”

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..