Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '09

 
Kategori
Tiyatro
 

''Merdiven Oyununu '' sahneliyoruz ...

''Merdiven Oyununu '' sahneliyoruz ...
 

Merdiven Oyunu'ndan...Final...


''Ağaçlar ayakta ölür.'' demişler ya !..Eğitimcinin kaderi de bu !..

Emekli olmuşsunuz...Çekilip köşenize eskileri yâdederek;torunlarınızla cilveleşerek yaşamak...

Kahvehanelerde,ömrünüzün kalan yıllarını pasif bir biçimde geçirmek !..Kimine göre mantıklı ...

Ancak,yıllarca sanatın her dalıyla uğraşmış bir eğitimci için bu pasiflik ölüme eşdeğer...

Yeniden doğmak için resim yapmak, müzik icra etmek, tiyatro oyunu yazmak ve yönetmek...

Ebru dersleri vermek...Sergiler yapmak...Gençlere mesleki formasyon kazandırmak ve diploma vermek !..

Bir çocuğun gözlerindeki ışığı ve sevinci farkederek daha da gençleşmek...

Benim de hobilerim bunlar...

Sanatsal etkinliklerimiz hızla sürüyor...

Şimdi yine inadına, ''tiyatro ''yapıyoruz...

Her türlü ''köstek kafalara'' ve cehalete rağmen !..

Çalışan, boşgezen; okuyan ,okumayan, Aliağa Halk Eğitim Merkezi'mizdeki deneme sahnemize koşuyor...

Önce ''Yaratıcı Drama Atölye'' çalışmalarıyla başlıyoruz...

Sonra,vücut dili ve diksiyon çalışmaları...

Arkasından masabaşı replik çalışmaları çok güzel...

Bu hafta,sahne çalışmalarına geçtik...

Gençlerle sanat uğraşıları içerisinde olmak,insana ayrı bir dinamizm kazandırıyor...

Çok heyecan duyuyoruz...

Bu coşkumuz, dayanaktan yoksun bir duygusallıktan kaynaklanmıyor...

Sergilemeye çalıştığımız oyunların hemen hepsi, zorlama akla uydurmalarla savunulan esnafça hesapları değil, mesleğin ön koşulu ciddiyet, içtenlik ve tazelik kokan amatörlük ruhunu koruyan sanatçıların, emek - yürek birliğini yansıtıyor.

Öğrenci ve halk bütünleşmesiyle oluşan bu grup;sanat aşkıyla ''zoru başarma '' yarışındalar...

Ülkedeki aylaklar didişirken ,bunlar boş durmuyorlar...

Mayıs sonunda ,muhteşem HEM Tiyatro Salonumuzda, seyirciyle buluşacağımız oyunumuzun adı ve yazarı :

Nazım Kurşunlu’nun, 1964'te yazdığı ,"Merdiven" isimli dram...

Kurşunlu, 1950’li yıllardan ölümüne kadar (1980) pek çok eser veren üretken bir yazar...

Hemen aklımıza gelen oyunları: "Dumanlı’da Telâki Var", "Yatık Emine", "Branda Bezi"...

Oyunları genelde, Türkiye’de 1950 sonrasında, "evlere şenlik" biçimde sistemleşen demokrasimizin kişiler ve toplum üzerindeki ekonomik, kültürel, ahlâksal yansımalarını ele alıyor...

"Merdiven", çizgili pijamasıyla, kiracı olduğu evde gözü gibi baktığı çiçeklerini sularken, bahçeli bir ev düşü kuran onurlu - emekli memur Hamdi Bey ve eşi Sacide’nin, "önlenemez düşüşü"nü öykülüyor...

Oldukça yalın bir anlatımla, ağırbaşlı bir tevazu içinde...

45 yıl önce,Merdiven 'in başrolünü oynadığı ünlü sanatçı, Maral Üner'in ; 12 yıl aralıksız ve tekbaşına oynadığı, "Hüzzam''daki başarısını unutmaya imkân var mı ?..

Geçen aylarda, yine aynı oyunla sahnelere dönmüştü...

Merdiven oyunundaki rol arkadaşları da birbirinden ünlü tiyatrocular:Tekin Akmansoy, Nurhan Damcıoğlu, Ergun Uçucu, Ali Cengiz Çelenk'ti...

Bu güzel oyunu, 45 yıl sonra , Aliağa HEM Tiyatrosu olarak sahnelemekten ve yönetmekten dolayı onur duyuyorum...

Şimdi,Merdiven'leri ağır,ağır çıkıyoruz...

Oyuncularımın yaş ortalaması: 24...Aralarında 52 ve 55 yaşlarında, üç esnaf tiyatrocumuz da var...

13-15 yaşındaki çocuklar, oynamak için can atıyor ...

Emekliler,ev hanımları aramızda...Torunlarım da rol alacak...(Aşağıdaki resimlerdeki minik oyuncular.)

''Tiyatro yaşamın aynasıdır...'' diyerek...''Lak-lak'la geçecek'' zamanımızın olmadığı bilinciyle...

Bölgelere hizmet ve sanat götürmenin, çoğu sanatçı için "yaşamsal külfet" algılandığı günümüzde, böylesi bir gençlik idealizminin oluşması , insanı hem şaşırtıyor hem de buruk bir sevinç yaratıyor.

Merdiven Oyunu'nun ilk sahneleniş biçimine, müziğine ve dekoruna kadar sadık kalmaya çalıştım...

Günümüzdeki bazı olaylara ''gönderme yapmaya '' gerek kalmadı; çünkü senaryodaki gerçekler halen yaşamda...

Hortumculuk, rüşvet, çıkarı için herşeyini satanlar;ahlâkın,erdemin ayaklar altında kalışı, tıpkı 50 yıl öncesi gibi...

Başlangıçta, metin - yönetim olarak biraz "eski" bir yapım ile karşı karşıya olduğunuz düşüncesine kapılıyorsunuz.

Fakat izlendiğinde görülecektir ki ''Garp cephesinde Değişen Bir Şey Yoktur !..''

Ezilenlerin yaşadıkları acılar artarak devam etmiş !..

Başını sokacak bir ev sahipliği düşü, bu uğurda verilen canhıraş çaba, değişmez bir kadermişcesine bugün de Türkiye halkının çoğunun ortak problemi değil mi ?..

Gecekondularını kaybetme çaresizliğini yaşayan insanların medyadaki görüntüleri bunun en canlı kanıtı...

Önceki oyunlarımda da tiyatroyu dolduran seyircinin, sağır - dilsiz düzenin yok saydığı, kendi gerçekleriyle "sanat" aracılığıyla yüzleşmeyi, " tiyatroda sağalma "yı seçişinden çok iyi anlıyoruz...

Yeter ki "gerçek sanat", amacını aşan bir iddiaya teslim olmayıp, Aliağa HEM Tiyatrosu oyuncuları gibi halkının elinden, "gönül indirerek", sevgiyle tutsun...

Sorun üreticisi değil ;sorun çözücü olarak...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..