Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '06

 
Kategori
İlişkiler
 

“ Sen ” mi, “ siz ” mi?

“ Sen ” mi, “ siz ” mi?
 

Günlük hayatta bu kararsızlığa kolay kolay düşmem. Kime, ne zaman “ siz ”, kime “ sen ” diye hitap edeceğimi bilirim. Öyle kırk yıllık eşlerin birbirlerine filanca hanım, falanca bey diye seslendiği damıtılmış bir kültürden de gelmiyorum; “ siz ”in sadece çoğula hitap etmek için kullanıldığı cıvık “ emmioğlu ” kültüründen de... İnsanlara karşı genelde mesafeliyimdir. Herkesle hemen yüz göz olmam. Eğer “ siz” den “ sen” e geçilecekse bunun belli bir aşamadan sonra, karşılıklı ve aynı anda olmasını beklerim. Sanırım bu konuda herkesin düsturu da aşağı yukarı budur.

Olağan günlük hayatta hangi zamiri nerede kullanacağımı biliyorum da şu sanal ortamdaki ilişkilerde biraz pusulamı şaşırıyorum. “Sanal ortam” derken sadece Milliyet Blog’u, “ilişki” derken de yalnızca öteki yazar arkadaşlarla yazışmalarımızı kastediyorum. Yoksa öyle sıkıcı msn sohbetleriyle, arkadaşlık siteleriyle falan işim olmaz. İşte burada birine yorum ya da mesaj yazarken veya onların yorum ve mesajlarına cevap verirken hep bu, “sen” mi, siz mi?” ikilemine düşüyorum.

Günlük hayatta “siz”den “sen”e geçişi çoğu zaman farkına varmadan gerçekleştiririz. Ama burada neyi, hangi gelişmeyi ölçüt alıp da daha samimi bir hitap şekline geçeceğiz? İlk adımı kim atacak? Geçiş aynı cinsler arasında biraz daha kolay ve sorunsuz gerçekleşebilir ama farklı cinsler söz konusu olduğunda iş biraz karmaşık bir hal alıyor. Karşımdakine direkt “sen” desem ayıp kaçar mı? Onun bloglarını ve yazışmalarını okuyan eşi, kız/erkek arkadaşı, sevgilisi, annesi/babası, kardeşi vs alınır mı? Kişi gerçekte kendisine “sen” diye hitap edilmesini istemekte midir? Bu hitaptan rahatsızdır da karşıdaki kırılır diye açıkça söylemekten -yani yazmaktan- çekinmekte midir? Bunlar önemsiz gibi görünse de bazen sıkıntılara yol açabilir.

İki hitap şekli de yerine göre sorun yaratabilir. Durumdan duruma, kişiden kişiye biri yılışık ve patavatsızca öteki soğuk ve resmi kaçabilir. Zamanla “siz” “sen”e dönüşebilir ama önce “sen” dediğin birine sonradan “siz” diye hitap edemezsin. Böyle bir dolu karmaşık sorun var. Yorum ya da cevap yazarken çoğu zaman kararsızlığa düşüp “sen”i “siz”e veya “siz”i “sen”e dönüştürüyorum. Ama aslında hangisini kullansam içim tam da rahat etmiyor.

Bir de isimlerin önüne konması gereken sevgi, saygı ifadeleri sorunu var. Erkek erkeğe yazışırken işimiz zamirlerde olduğu gibi yine kolay; sevgili bilmem kim, sayın üstadım, azizim, mirim (!) sayın abim vs gibi bi dolu seçenek var. Ancak karşı cins söz konusu olduğunda aşınmış bir “sevgili nokta nokta”dan başka söz bulamıyoruz.

Sonuçta herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Kimi sen’li kimi siz’li... Ben normal hayatta epey mesafeli olmama rağmen buradaki yazışmalarda biraz daha rahat davranıyorum. Aslında mesafeli olmam da sadece ilk adımlar için söz konusu. Yoksa öyle soğuk nevale değilimdir. Blog arkadaşlarıma hitap biçimini bazen ruh halime, bazen karşımdakinin tahmin ettiğim yaşına, bazen de yazılardan yansıyan duygulara göre tamamen subjektif olarak belirliyorum. Doğru mu yapıyorum, bilmiyorum.

Kendilerine sormadan pattadanak “sen” diye hitap ettiğim sevgili blog arkadaşlarım, Başak Altın, Ebru Gül, Eylül, Fulya, Hoşsada, S.Uslu, Serap İnce, Sibel Önal, Tervedus ve Tuğba (sıralama alfabetiktir), lütfen bunu bir yılışıklık ya da saygısızlık olarak değerlendirmesinler. Umarım bu tavrımla kimseyi rahatsız etmemişimdir.

"Siz"li ya da "sen"li tüm blog arkadaşlarıma çok selam...

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..