''Suçumuz ne ki?! Netekim!...''

12 eylül darbecilerine ve diğer darbecilere artık yargı yolu, fiilen açılmış oldu.
Bu iş, ne kadar hakkı ile yapılabilecek, onu şimdiden kestirebilmek çok zor.
Çünkü BU KADAR DERİN ve GÜÇLÜ DARBELERİ yapanların da, boş durmayacakları âşikâr. Her ne kadar eski güçlerinin var olduğunu söylemek zor olsa da; DARBE yapabilmek için, ''Darbe'nin tamâmen olgunlaşması için binlerce can(ın), kanının biraz daha fazla akması için türlü dolaplar çevirmiş bir grûh ve onların maşası olan zevat'ın'' boş duracağını sanmak, biraz da saftiriklik olsa gerek. 

Hem, memleketimizi her seferinde en az 20-30 yıl geriye götürmüş olan bu karanlık DARBE rezâleti ve ihânetinin hesabı sorulmazsa şayet; bu gürûh daha da cesâretlenmiş bir şekilde, eski darbelerden bile daha dehşetlilerini yapmak için, yeni yeni oyunlar ve ihanetler içine girmelerine hiçbir engel kalmamış olur. 

Onun için, şimdiye kadar yapılmış; (Başbakan ve Bakan kellesi götürmüş olan) 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül Darbeleri ile 28 Şubat ''Postmodern Darbesi'' ve 27 Nisan ''E Muhtıralarını'' yapanlar ve arkasındakiler, büyük bir cesaretle ortaya çıkarılmalı. 

Bu kişilerin ölenlerine ve yaşayanlarına, en azından gıyaplarında veya yüzlerine; işlemiş oldukları ihânetin cezâsı verilerek, kamu vicdanı rahatlatılmalıdır. 

Öyle bir olmalı ki; memlekete ve millete karşı işlenmiş olan bu âdi suçları irtikap edenlerin, hak ettikleri cezayı almaları ile; böyle bir ihanete tevessül etme isteği ve arzusu içinde olan şahsiyyetler, bir daha bu fikirleri akıllarından bile geçirememeliler. 

Kimseye karşı hiçbir kin içerisinde değiliz, kimsenin cezâ alması bizi sevindirmez ama benim memleketime kast'ederek, on yıllarca geriye gitmesinde hiçbir beis görmemiş olanlara da, herhâlde acıyacak değiliz!.. 

Hak ettkleri cezâları, mutlaka almalılar... 

Sağlık ve Muhabbetle 

03.06.2011, cuma
Bektaş Azizoğlu
İSTANBUL