Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '07

 
Kategori
Kitap
 

" Suskun Sesler "

" Suskun Sesler "
 

"Seçilmiş ve dingince söylenmiş,

Güçbelâ anlamına vardığın

İnciten sözcüklerimiz bizim,

Gömersin onları çekip gittiklerinde."

Constanta Buzea’nın Dünyanın Sonu adlı şiirinden.

Romanya tarihinde edebiyat alanına girecek eserlere pek rastlanmamıştır. İlk Romen yazını kiliselerde ve Bizans etkisinde gelişmiştir. Romenler Batı edebiyatıyla Yunanca aracılığıyla ilişki kurmuşlardır.

Romen edebiyatı 19. yüzyılın ortalarına doğru rönesans, klasik ve romantik dönemleri yaşamadan çağdaş oluşum evresine girerek Batı’dan gelen tüm etkilere kapılarını açmıştır. Bu yüzyılın sonlarına doğru Romen yazını toplumcu düşüncenin etkisine girmeye başlar ve ulusalcı anlayış yaygınlaşır. Aynı zamanda pastoral ve kırsalcı bir eğilim görülür. Bu eğilimlere karşın Romanyalı şairlerin çoğu evrensel kültürün bir parçası olurlar, simgeci akıma bağlanırlar. Bu akımların dışında kalan Tudor Arghezi (1880-1967) gibi şairler Romen şiirine getirdikleri özgünlükle, Romen şiirin oluşmasında önemli paya sahiptir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan yeni Romen toplumunda toplumcu gerçekçi sanat görüşü ağırlığını gittikçe arttırır. Son dönem Romen şiiri daha çok bir bir sentez şiiridir. Yeni şair kuşağından sayılabilecek İon Carion, Angela Marinescu, Grete Tartler, Geo Rumitrescu, Stefan Augustin Doinas, Liliana Ursu gibi şairler çağdaş Romen şiirine getirdikleri yenilik ve deneysel çalışmalarıyla Romen şiirinin önde gelen isimleri arasında sayılabilirler.

İşte bu şairlerden bazılarını Kemal Özer ve Engin Koparan'ın çevirisiyle yayımlanan Suskun Sesler adlı kitapta görmek mümkün... Türk şiirinin ustalarından Kemal Özer kitabın önsözünde şöyle diyor: "Derlememizde, çağdaş Romen şiirinde önemli yerleri olanlardan (M. Banuş, N. Cassian vb) en genç ve yeteneklilerine dek (M. Marin vb) 17 ozan yer alıyor. Çoğu Türkçe'ye ilk kez çevrilen bu ozanlara topluca baktığımızda ilk göze çarpan, hepsinin de yaşama ve çağdaş dünyaya gösterdikleri ilgi oluyor. Bu ilginin nasıl dışavurduğunu saptamak istersek, ilkin içinde bulundukları koşulların göz önünde tutulması gerekir. 'zaman zaman karabasana dönüşen yoğun bir baskı’ olarak nitelenebilir bu koşullar. (...) Ama hepsinde, değişmeyen bir şey var: Direniş. Suskun ama susturulamamış bir ses, hepsinin şiirinin altında gizli bir ırmak gibi. 'Çağdaşlık', 'sorumluluk', 'duyarlılık' bu şiirlerde yeni yeni sınavlar vermiş ve aklanmış olarak karşımızda. Yurtseverliği, insancıllığı, adalet isteğini, yaşama hakkını, daha birçok kavramı da gündeme getirerek."

Sevgili Kemal Özer’in de çok güzel belirttiği gibi sessiz değil ama susan, bu susuşları ise şiirle haykıran şiirler toplamı Suskun Sesler!

Seçki Maria Banuş’un (1914) şiirleri ile açılıyor. Lirik bir anlatımın hakim olduğu şiirini zamanla dönüştürerek cümleye yakın, anlatımcı, yalın ve aydınlık bir şiire çeviren Banuş’un seçkideki şiirleri de böyle. Zaman'a kulak verelim: "Yumruklarını sık kadın/ yapamıyorum/ yapabileceğin bir şey yok senin/ zaman/ geçiyor usulca/ ben ilerliyorum/ görkemli açısı altında/ leyleklerin/ Ekim’in kadifesinden geçen/ hafifçe yaslanıyorum/ tutuk parmaklarımla/ omuzuna/ ayartıcı katilimin". İzlenimci ayrınları ve duyarlı bir sesi var Banuş’un. Konuşur gibi bir tonlamayı görürüz Doğal’da: "Sen şu yana çek, ben bu yana/ sen baştan aşağı çılgın bir tufan/ bense mantık ve melankoli tepeden tırnağa// nasıl bir çiftiz biz – ey tanrım/ ne kadar doğadışı müstehcen bir beraberlik/ bir korku ve kahkaha tablosu// yine de nasıl bir görkem/ nasıl çılgınca bir sanatla/ işlenmiş ayrıntıları".

1924 tarihli Nina Cassian Romen şiirinin önde gelen isimlerinden olması yanında bir piyanist ve besteci aynı zamanda. Zaten şiirlerinde yoğun şekilde hissediliyor müzik: "Girmiştim seninle bir zamanlar/ bir aşk evine/ ve bırakıp gitmiştim orayı/ anlayışsızlık yüzünden, / nefret ederek uzun sokaktan da/ yıldızsız gökten de/ Sonra ilk taş düşüverdi yüreğime/ yapı bitti şimdi/ Soluk alınıp verilmiyor içinde." Şairin bırakıp gitmekle kastı, ülkesinden ayrılmak zorunda kalması ve ABD'ye gitmesidir. Ayrıca burada Ana, bir Romen söylencesindeki yapı ustasının karıdır. Söylenceye göre ustanın elinden çıkan yapının sağlam olabilmesi için Ana'nın kendini kurban etmesi gerekmektedir! Yine de Cassian’ın şiirlerinde daha çok dolaysız bir anlatım hakimdir.

Florenta Albu, 'Viata Româneasca' adlı derginin editörlüğünü de yapmış bir şair. Daha çok emir kipleri kullanan, sesi tok, yalın bir şiiri var: "Akşamları/ kenti dinle/ yaşamı / sesleri/ araçların seslerini ıslak yollarda/ ordan burdan bağrışlarını saksağanların –/ ve acıyı!/ Senin acını dinlemek/ burada ve şu anda: o acıyı"

Modern Romen şiirinin önde gelen kadın şairlerinden biri İliena Malanciou. Seçkideki şiirlerinde klasik dörtlük anlayışıyla özgün bir anlatımı birleştirdiği görülüyor: "Kendi adı yazılı üstünde taşının/ Toprağın yeşiline dikip bırakacak/ Yeni satın aldığı o taşı/ Sanki yitirmekten korkarak"

1949 doğumlu Angela Marinescu, 1980’de "Gecenin Yapısı" kitabına verilen Romanya Yazarlar Birliği ödülünü geri çevirmiş bir şair. Aynı zamanda psikoloji eğitimi alan şairin şiirleri izlenimci bir lirizmin ürünleri: "Bu karanlık çöl. Tutam tutam/ donmuş çimenle dolu göğüs kafesinin boşluğu/ dönüyor tapınağa./ Dinsel akşamlarda, bakıyor melekler/ Bulutsuz bakışlarla.// Adam koşuyor umutsuzluğa doğru/ kadının. Kadın dışarı atıyor kendini/ Kendi benliğinden./ Mor nesneler titriyor, asılı/ taşlı gecede."

Dergiciliğin içinden gelen Constanta Buzea şiirlerinde kadının sorunlarına eğilirken, cesur ve güçlü bir söyleme de sahip: "Çayıra atılmış pelerin/ koruyor bağlılıkla/ sıcaklığını bir başka bedenin// ak çarşaf// yavaşça giriyorum senin içine/ sanki inandığım bir/ ölüm–sonrasına girer gibi."

Romen dili eğitimi alan ve çeşitli dergilerde editör olarak çalışan Ana Blandiana'nın şiirlerinde zaman zaman düzyazıya yakın, bütünsel ve temalı, ilginç ayrıntıları olan bir şiir: "Bin yılda mı olur, ikibin yılda mı/ Kaya kuma dönüşecek/ Demir incecik toza/ kemiklerimse suda çözülmüş/ Kalsiyum moleküllerine/ Hiç acı çekmeyecekler artık."

Almanca'dan ve Arapça'dan yaptığı çevirilerle Romen Yazarlar Birliği’nden ödüller de kazanan Grete Tartler düzyazıya yakın duran şiirini daha çok sorular ve tanımlamalarla ateşliyor: "Topluyor kağıtları öğretmen:/ 1.İyi nedir? 2.Kötü nedir/ 3.Zor nedir? 4.Kolay nedir?/ İyi özgürlüktür. Yaşam. Dondurmalı şeftali/ Temiz bir şey. Yardım etmek bir dosta/ Olabildiğince güzel yaşamaktır iyi/Kötü cam kırmaktır. Çelme takmak birine/ Yaşamamak. Savaş. Unutmak/ Taş atmak. Tehlikeye sokmak yaşamı." Çeviride Moda Tanrıçası, Playback gibi şiirleri öne çıkıyor.

Modern Romen şiirinin önde gelen kadın şairlerinden Liliana Ursu, aynı zamanda şiir çevirileri yapmıştır. Sert, keskin, betimlemeleri güçlü, lirizmle de birleşen şiirlerinden on ikisi yer alıyor seçkide. İstediğin Başlığı Koy adlı şiirine bakalım, istediğimiz başlığı koyalım: "Güzel bir kadından/ beklersin de her şeyi/ şiir yazmasını beklemezsin/ Çirkindir kadın ozanlar geleneğe göre/ İnandırıcı olamazlar yoksa/ Kendini düşünmeyi gerektirir sanat, yalnızlığı, bunalımı/ ve kompleksleri/ Kalın camlı gözlükleri ve elbet/ Arınmışlığın simgesi ergenlik sivilcelerini/ bir de oturup derin düşler kurmayı dört duvar arasında" Aynasız Portre, Yüzün Yoktu adlı şiirler seçkinin en iyi şiirleri arasında...

Doina Uricariu, 1950 doğumlu. Şiirlerinde Liliana Ursu’ya benzerlik gözleniyor: "Yabanıl haz/ hiçbir şey alınmadı senin acı dilinden/ Kesilmemiş sayfaları gibi ipek bir kitabın – öyle güzel/ ve pek çok şey gibi de – kuşkulu/ Kuşatıyorum çepeçevre/ her yanı fısıltılarla dolu bir çocuğun tenini/ ve durmadan büyüyen şu göğüsleri de/ sütlü pınarın altında."

Ünlü bir tiyatro ve sinema sanatçısı olan Ioana Craciunescu, görsel bir şölene çevirdiği sözcüklerle çekiyor film gibi güzel şiirlerini: "Belik öğleden sonra/ kahverengi ipekliğimi giyeceğim/ tırmanırken kenti görmek için yukarılara/ ve çok güzel olacak görünüşüm/ aşağıya atarken kendimi."

Birçok çocuk kitabı da yayımlayan Daniela Crasnaru, doğrudan ve güçlü anlatımıyla öne çıkmakta: "Ne kadar doğa dışı, ne kadar soluk, yazan bu el/ dokunuyor bir zamanlar sevdiğim şeylere/ zaman parçacıklarına// Bedeninin üst yanı/ gölgem hiyeroglifler çiziyor üstünde/ durmaksızın// Onları okuyalım, haydi okuyalım/ diye bağırıyor sayıklamalar içinde kanım/ neler olduğunu öğrenelim orda/ keşfedelim oraya dek/ son sonuçlara dek, der ya insanlar/ ama biz ikimiz –/ şu yazan el ve onun biçimlendirdiği harf –/ ne kadar da korkuyoruz"

İlk şiir kitabı olan "Bir Yıldız Gibi Boyun Eğmeyen"i 1974 yılında yayımlayan, çeviriler yapan, felsefe eğitimi de almış olan Carolina Ilıca’nın seçkide yer alan üç şiiri biçim açısından da dikkat çekiyor. Görerek oluşturulan, izlenimin ağır bastığı şiirler: "Oturduğum bloğun tam karşısında, kestirebileceğin gibi/ bir başka blok var; açık bırakıyorum pencereyi / yaz olduğu için/ ve beğendiğim için/ karşıdan gelen müziği/ bir anı kadar eski olan/ ve onun kadar da hüzün verici."

Romence ve İngilizce öğrenimi gören Denisa Comanescu’nun ilk şiir kitabı ise 1979 yılında "Cennetten Kovulma" adıyla yayımlanmıştır. Kadınlığın odağa alındığı, sorgulayıcı, kırık dizelerle oluşturulmuş bir şiir: "İki–lokma hüzün ısırıyor kadının dilini/ Yanaklarını çimdikliyorsun/ erken süslenip püslenmiş bir genç kızı çimdikler gibi/ Bir park sırasında yapayalnız sevdalı/ tokatlıyor durmadan yüzünü kadının/ canına kıymış birini nasıl/ yaşatmak için uğraşırsa doktor."

1954 doğumlu Romen kadın şair Cornelia Maria Savu, ülkesinde önemli yayınevlerinde editörlük yapmış bir şair. Duygu ile düşüncenin bir dengeye oturduğu şiirler: "fincanlarca çay zekice cümleler/ ateşle arındırılmış/ ellerin geceler boyu/ şimdi/ bakışlarının altında ben/ yanıyorum hâlâ, yelpazelenerek rüzgârla/ şiddetli bir kışta"

Seçkideki en güçlü şiirlerden birinin de sahibi olan Ioana Ieronim’in şiirlerinde simgeci ve yalın bir anlatım hakim. Tekrar eden dizelerle müzik ön plana çıkıyor: "Yalnızca kucakla beni. Ben bir askılık olabilirdim/ bir metres bir çiçeklik birinin teyzesi bir kasımpatı/ iyi ya da kötü birinin kızı/ bırakılmış okyanus benzeri kollarında/ bir bakış açısının/ Yalnızca kucakla beni. Yararsız olmama karşın/ Bana huzur adını tak/ Varolan dünyada/ varolmadığı gibidir varolan"

Seçkide yer alan son şair Mariana Marin. Bükreş Üniversitesi’nde Romen Dili ve Edebiyatı’nı bitiren şairin şiirlerinde karamsarlık yoğun şekilde yer almakta: "Yüce, baş döndüren çağı şiirin/ geçip gitti çoktan/ En kara düşünceler ve dikenli teller/ bir tek bu ağıtları anımsayacak/ bir de o yabanıl yalnızlığı/ baş döndüren, yüce..."

Şairler şiirlerini ancak başka coğrafyaların şiirlerini tanıyarak geliştirebilirler. Zaten bugün usta olarak kabul edilen birçok şair ya yurtdışında yaşamış ya da yabancı dil öğrenerek dünya şiirini takip etmiştir! Burada bir de kadın şairler söz konusu! Bu da bu seçkilerin önemini kat be kat arttırıyor! Şiirle biraz olsun ilgileniyorsanız bu sese kulak verin! Bu ses, bizi çağırıyor...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..