''Yığınlar, Ergenekon'un üzerine gidilmesini istiyor...''

Bugün Gazetesi yazarı Gülay Göktürk bâzı kesimlerin, ''Ergenekon Dâvâsını'' hafife alarak, ''Darbe aklama denemeri'' yaptıklarını ifâde ettiği, dünkü (11.07.2008, cuma) yazısı'nda;

''Ben bu çabaların hiçbirinin kamuoyunun sağduyu süzgecinden geçebileceğini ve etkili olabileceğini sanmıyorum. Geniş yığınlar ne olup bittiğinin çok iyi farkında ve parçalar bir araya geldikçe gözlerinin önünde oluşan resim her geçen gün daha da netleşiyor. Dolayısıyla, darbecilerin ve kaderini darbeye bağlamış kesimlerin yürüttükleri propagandanın bu davaya zarar verme şansı pek yok.'' demiş.

Bugün, Türkiye'nin her tarafında inanın bu mes'ele konuşulmakta. Ve aynen Sayın Gülay Göktürk'ün ifâde ettiği gibi, büyük halk kitleleri; sağcısı, solcusu ve İslâm'cısı ile herkes, olay'ın mutlaka çok dikkatle tâkip edilip aydınlığa çıkartılmasını istemekte. Bu olaylara bulaşmış herkesin de, ciddî mânâda araştırılıp, gereken cezâlan verilmesini arzu etmekte bu millet.

''Hattâ öyle olmalı ki; bırakın ' Darbe teşebbüsünde bulunmayı ', bir daha hiç bir kimse Darbe'yi, aklının ucundan dahi geçirememeli!..'' diyor herkes.

Evet!..

Birçok yazar-çizer, aydın takımından ve yıllardır iktidar yüzü görememiş, hep darbelerden medet uman, bazı siyâsîlerimizden, Demokrasi konusunda, çok çok önde gidiyor bu geniş halk yığınları...

Yıllardan beri tanıştığımız, sağ-sol kavgalarının en yoğun yapıldığı, 1973-76 arası, lisedeki öğrencilik yıllarımızda bile, kavga etmeden sâdece fikir tartışması yaptığımız, o zamanların Mao'cu, Lenin'ci takımından olan bir çok sol fikirli arkadaşım; bugün CHP lideri Deniz Baykal ve ekibinin, bir ''fasit dâirenin'' içine sıkışıp kalmasına hayli içerlemekteler. CHP'yi, halkla bütünleşmiş bir parti konumuna getirememelerinden şikâyet ediyorler hep. Üstüne üstlük, şimdiki bu, ''Darbe Savunuculuğunu'' hiç hazm'edemiyorlar...

Şu an'ki CHP yöneticileri, halkın oyları ile iktidara gelmekten tamâmen umutlarını kesmiş olmalılar ki; ''bir, 'ara rejim formülasyonuyla' iktidar olabiliriz belki'' diye, Demokratik batı toplumlarının ve Milletimizin hiç hoş karşılamadığı, Darbe Şakşakçılığı'ndan medet ummaktalar.

Hangi Kurum ve Kuruluş olursa olsun, onların içinden çıkmış-her kim olursa olsun, makâmı, mevkîsi ne olursa olsun- yargılanma süresi içerisinde, suçu ispatlanırsa eğer onlara en ağır cezâ verilmeli.

Bu cezalar, o kurumların hiçbirisine zarar vermez, aksine saygınlığını daha da artırır.

Darbelerin, bu memleketi nasıl geriye götürdüğü, artık herkesin mâlumu...

Siyâsî irâde de; bu konu'ya el atmış bulunan Yargı'nın arkasında kararlı bir şekilde, sapasağlam durmalı.

Hiç bir gevşeklik göstermeden hem de...

Taraf'ta 09.07.2008, çarşamba günü yayınlanan, Orhan Miroğlu'nun, ''Ya Fırat'ın Ötesi'ndeki Ergenekon'' başlıklı yazısında; "Geçmişte ifadeleri bile alınamayan şimdinin Ergenekon sanıklarının fiili görev yıllarında işledikleri suçlardan dolayı mağdur olanların bilgisine ve tanıklığına da başvurulacak mı?

Osman Gürbüz'ün Yeşil'le olan kader ortaklığı ve bu ortaklık sonucu gerçekleşen 250 cinayetin dosyaları tozlu raflardan indirilip yeniden sorgulanacak mı?" Davanın sınırlı tutulması, karanlıkların "dibine" kadar gidilmemesi tehlikesi Fırat'ın ötesiyle de sınırlı değil. Biz şimdiye kadar birçok iktidarın - buna Refahyol da dahil- derin devletle hesaplaşmanın bir noktasında işi pazarlığa döktüklerini ve geçmişle hesaplaşmanın "belli bir noktadan ileri gitmemesi" noktasında "konsensüs" sağlandığına tanık olduk. Bu uzlaşma çoğu kez "devletin yüce çıkarlarının gereği" ya da "değerli kurumlarımızı yıpratmamak" adına yapıldı.'' şeklindeki ifâde etmiş, Ergenekon soruşturmasına ilişkin endişelerini.

Gülay Göktürk te; Bugün Gazetesi'nde yayınlanan ''Ergenekon Davasını bekleyen tehlikeler'' başlıklı yazısına, Orhan Miroğlu'ndan bu alıntıyı yaptıktan sonra, bu konudaki kendi endişelerini de dile getirmiş.

Bu endişeler, çok kişide mevcut şu an.

Bir çok kimsenin;

'' AKP Hükümeti bu kararlılığı gösteremezse eğer, Türkiye'nin Tam Demokratikleşmesi adına, böyle bir fırsat bir daha yakalanamayabilir...'' diyerek, kaygılarını dile getiriyor bu insanlar. Bunda haksız da değiller bana göre.

Bunun sebebi de, yine AKP...

O da, ÖDP Başkanı Ufuk Uras'ın TBMM'deki girişimine, AKP'liler'in kayıtsız kalması.

Gülay Göktürk'ün ifadesine ve basından öğrendiğimize göre:
ÖDP Başkanı Ufuk Uras'ın hazırladığı önerge'ye; ''Darbe günlükleri'nin'' Mecliste bir Komisyon kurularak araştırılması maksadı ile, TBMM Başkanlığına sunulabilmesi için, içtüzük gereği 20 milletvekilinin imzası gerekiyormuş. Bu önergeyi, AKP'den sâdece Hüsrev Kutlu imzalamış.

İşte bu da haklı olarak, ''Acaba AKP iktidârı bu mes'elede geri adım mı atacak?'' diye, Gülay Göktürk gibi bir çok kişinin kafasını kurcalıyor.

Bakalım bu kararlığı, AK Parti iktidarı sonuna kadar gösterebilecek mi?..

Gösterirse eğer, bundan, hem kendileri hem de bu memleket kârlı çıkacaktır.

Ve Orhan Miroğlu'nun yazısı'nda; "Eğer Şemdinli ve Susurluk'ta olduğu gibi derin bir hayal kırıklığı yaşamayacaksak Ergenekon Davası yüzyılın davası olabilir, Ergenekon iddianamesi Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesini sağlayacak yeni bir dönemin miladı haline gelebilir."(Taraf, 09.07.2008, çarşamba) dediği gibi, bu dâvâ, Türkiye için bir dönüm noktası olacaktır.

Aksi takdirde bu, milletimiz ve memleketimiz için, daha kotü sonuçların başlangıcı olacaktır...

''Geniş halk yığınları'', gerçekten ''ne olup bittiğinin çok iyi farkında'' beyler!..

Bunun farkında olarak davranmak, bu Memleket ve bu Millet'in yararına olacaktır.

Zâten siz, bu geniş halk yığınlarının hizmetine talip olup gelmiyor musunuz iktidara?..

O halde;

Sizden sâdece, kararlılıkla siyâsî irâdenizi göstermenizi istiyorlar.

O irâde'den rucû etmek, bu milleti tekrar, yeni yeni mâcerâ arıyanların kucaklarına atmak olacaktır.

İnşaAllah bu İktidar, büyük bir iktidarsızlık sayılabilecek böyle bir yanlışlığa düşmez...

Sağlık ve Muhabbetle...