Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '07

 
Kategori
Felsefe
 

(1)Secret'ı (Çekim yasasını) isteklerimizi gerçekleştirecek yönde niçin çalıştıramıyoruz?

(1)Secret'ı (Çekim yasasını) isteklerimizi gerçekleştirecek yönde niçin çalıştıramıyoruz?
 

Çekim yasası, Okült (gizli) öğretilerde, müride/öğrenciye ilk öğretilen bilgiler arasında yer almaz. İlerleyen zaman içinde öğrencinin nefsini terbiyede mesafe alması, durumunda öğretilir. Erken öğretilmesi Tekamue hizmete değil egoya hizmete sebep olur. Bu nedenle bir yanlış anlamanın, yanlış uygulamanın yapılmaması için eğer aşağıya iliştirdiğm “Hasat Yasası ve İlkeler" başlıklı yazımı okumadıysanız, önce onu okumanızı ve sonra bu yazıya devam etmenizi öneririm.

Konuya dönersem; maddenin maddeyi çekmesini engelleyebilir miyiz?

Nasıl Kütle Çekimi (Yer Çekimi) yasasını iptal edemez, gorevini ifa etmesine mani olamazsak, ayni sekilde Çekim Yasasının calismasina da mani olamayiz.

Peki yer cekimi yasasi veya gunes enerjisi, katile ve maktule farkli farkli davranir mi? HAYIR.

Çünkü Yasalar ve enerjiler, insan derecesinde, akilli varliklar degillerdir. Yaratilirken iclerine ne bilgi konmussa, ne icin yaratilmislarsa, sadece ve sadece onu ifa ederler. Muhataplarinin kim olduguyla ilgilenmezler. Bizim onlardan ve sahip olduklari niteliklerden haberdar olup, olmamamizin da, onlar icin bir onemi yoktur. Torpil, rüşvet kabul etmezler. Tipki bir Tabanca gibi, kim tetigine basarsa bassin, sartlar yerine getirildiginde gorevlerini yapmaktan bir an bile geri durmazlar.

O halde Çekim yasasi, insanlarin, ona ait proseduru, isteyerek veya kazara(Nazar degmesi gibi) yerine getirdigi her durumda calisan ve iyilige de kotuluge hizmet eden bir yasadir. (Bu nedenle, Cekim yasasını, hem AK büyü hem de Kara Büyü yapmaya uygundur. Kara Buyunun ne oldugunun ogrenilmesi icin asagidaki “Büyü ve Nazar Üzerine” baslikli yazimin okunmasini oneririm.)

Sevgilerimle.

Tuncay Erciyes

Not: Bu konu devam edecek olup, atifta bulundugum yazilarim, eski bolglarim olup, asagida sunulmustur.

HASAT YASASI VE iLKELER
(Determinizm’in doğada, toplumda ve insanda işleyişi)

“Mutluluğumuzu, dış dünyayı ve kendimizle ilgili şeyleri kontrol altında tutarak sağlayabilir miyiz?
“EVET” cevabı pek çoğumuza inandırıcı gelir. Ancak seçimlerimizi denetim altında tutsak dahi, oluşturacakları sonuçlar yine de tam istediğimiz gibi olmayabilir. Çünkü sonuçları Evrensel yasalar ve ilkeler belirler. İlkelere dayalı bir yaşam, insana, hem iç huzuru verir hem de onu güçlendirerek çarpıcı sonuçlara ulaşmasını sağlar. Olduğumuz gibi görünmenin konforu ise hiç bir şeye değişilmez”. Dışımızda, bize bağlı olmayan yasaların/ilkelerin, olayları ve bizleri nasıl etkilediklerini anlayabilmek için, bir an için kendimizi tarımla uğraşan bir köylü gibi düşünelim. Bir köy çocuğu doğumundan itibaren doğal yasa ve ilkelerin, hasat üzerinde nasıl bir etkileri olduğunu öğrenir. Örneğin, mart ayında, toprağı sürüp, tohumu ekmezse, Temmuz ayına kadar yan gelip yatarsa, Ağustos ayında, hem toprağı sürmek, hem tohumu ekmek hem de sulamak, gübrelemek, bakım yapmak gibi işleri tamamlayıp, bir ay içinde ürün elde edemeyeceğini çok iyi bilir. Bilir ki “Gök kubbenin altında her işin bir zamanı vardır ve ne ekildiyse, zamanı geldiğinde o biçilecektir”

Çoğumuz hasat yasasının yaşamımızda nasıl işlediğinin farkına varmayız.
Eğer, öğrenciliğinizde, bir ders dönemi boyunca dalga geçip, dönem sonu sınavından bir gün önce, tüm kitabın bilgisini öğrenebilmek için, sabahlamak zorunda kaldıysanız, bu yasanın doğruluğunu daha kolay anlayabilirsiniz. Yaptığınız, çiftçinin, bir mevsimi bir geceye sığdırmaya çalışması gibi bir şeydir. Belki diploma alabilirsiniz, fakat eğitim almış sayılır mısınız? Analitik ve yaratıcı düşünmeyi, problem çözme becerisini, sözel ve yazılı iletişim kurmayı, kendine disiplin uygulamayı ve yükümlülüklerini yerine getirmeyi, yani okulun, sizi hayatta başarılı yapacak eğitimini, bir gecede alabilir misiniz?

Eğer yetmiş senedir “Atam izindeyiz” deyip, bir türlü izinden dönmemişsek, evdeki Ata yadigarı varlıklarımızı satarak, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilir miyiz?

Peki, bir gecede karakterimizi değiştirip, dürüst, yürekli, şefkatli, yardımsever, doğaya saygılı ve çevreyi koruyan bir insan haline gelebilir misiniz?

Veya abur cubur düşkünlüğünüzün ve hiç idman yapmadan geçirdiğiniz yılların hediyesi olan şişman, hantal vücudunuzu bir gecede ince, enerjik ve sağlıklı bir hale getirebilir misiniz?

Cevaplar hep “HAYIR” dır.

O halde, 'Hasat Yasası'nın gerek bireysel yaşamımızda gerekse Ulusumuzun çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırılmasında, nasıl işlediğini düşünmemizin ve olumlu sonuçlar elde etmeye yönelik sebepleri oluşturmak için duygu, düşünce ve davranışlarımızı yeniden düzenlememizin vakti gelmiştir.

Sevgilerimle.

Tuncay Erciyes

Not-1:Nedensellik/Kozalite ilkesi/yasasi: Her olayin bir nedeni oldugunu dile getiren yasadir. Nedensellik ilkesi: Nedenle etki/sonuc arasindaki baglantinin zorunlulugunu dile getirir.

Not-2:Determinizm/(Belirlenimcilik, Gerekircilik) ilkesi/Yasasi: Evrende butun olup biten her seyin, nedensellik baglantisi icinde belirlendigini kabul eder. Bu yasanin temeli, Sir Isac Newton’un "Her etki kendisine eşit ve zıt yönde bir tepki oluşturur” Fizik kuralına dayanır ve halk arasında, "Ne ekersen onu biçersin" yasası olarak bilinir. “Her şey kendinden önce cereyan eden olay veya olaylar tarafından hazırlanmıştır" der ve olayların bir sebep-sonuç zincirinden ibaret olduğunu ileri sürer. Evrenin şu anı tam olarak bilinebilirse, gelecekteki durumunun da bilinebileceğini varsayar.

Determinizm terimi ilk defa Kant tarafından kullanılmıştır. Laplace 1812 de "Olasılıkların çözümsel kuramı" isimli eserinde bu varsayımı benimsemiş ve Evrenin ideal bilgisine ulaşılabileceğini ileri sürmüştür.

Bu yasa, insan davranışlarının ve ilişkilerinin açıklanmasında da kullanılmakta olup, Toplum psikologlarınca “Karşılık Verme/ Karşılıkta Bulunma yasası” olarak isimlendirilmiştir

Not 3: Bu yazı http://groups.yahoo.com/group/ilkeler/ ilkeler grubunun "Files" bölümüne word belgesi olarak yüklenmiştir.

BÜYÜ VE NAZAR ÜZERİNE

Bugün sizlerle Büyü ve Nazar hakkındaki bilgilerimi, inançlarımı paylaşmak istiyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ki bu konu kişisel inanışla yakından alakalı olup, bir bakıma herkes kendi doğrusunu oluşturmaktadır.

Bu bakımdan yazacaklarımla hem fikir olunması zorunlu değildir.

Önce "Büyü" ve "Nazar" deyince ne anlamalıyız ve bunlar nasıl bir mekanizma ile görevlerini yerine getirirler, açıklamakta fayda görüyorum.

Büyü ve Nazar, özünde aynı olup, Fizik evren ve üzerindeki varlıklar üzerinde etkileri olan enerjisel bir faaliyettir.

Diğer yandan "Enerji, iş yapabilme kabiliyetidir" ve pek çoğumuzun kabul ettiği gibi, evrende her şey ya doğrudan doğruya enerjinin bir çeşididir

veya enerjiyi yönlendiren bir şeydir. Ki bence, bu şey de yine enerjiden başka bir şey olamaz. Bu tanımlamalardan yola çıkarak,

düşüncelerimizin de bir iş yapabilme kabiliyeti olduğunu ve dolayısıyla bir enerjisel değeri olduğunu, söylemek doğru olacaktır.

Bu durumda, "Evren ve üzerindeki varlıklar üzerinde değişimler meydana getiren ve uygulayıcısı tarafından bilerek/isteyerek oluşturulan her düşünme, hayal kurma, imgeleme faaliyeti, bir Büyücülük faaliyetidir, diyebiliriz.

Nazar'ı, Büyü'den ayıran özellik ise, büyüde, enerjiyi kullanan birey, bunu niyetli/amaçlı/bilinçli olarak yaparken,

Nazar'ı değen kişi her zaman niyetli/amaçlı/bilinçli değildir. Hatta bazen farkında bile olmayabilir.

Spritüel literatürde, enerji çalışmalarına "Maji uygulamaları" ve bunları yapanlara da "Majisyen" denir.

Diğer yandan Evrendeki her türlü düşünsel, sözel ve eylemsel faaliyet, bir enerjisel faaliyettir.

Düşüncelerimizi hiçbir zaman durduramadığımız (ancak yavaşlatabiliriz) için de Evrene devamlı olarak enerji yaymaktayız. Bu durumda hiç birimiz Majisyen/Büyücü olmaktan kurtulamayız. Görüldüğü üzere bu tanım son derece geniş kapsamlıdır ve pek çoğumuzun da tepkisini çekebilir. Çünkü halk arasındaki

"Büyü" ve "Büyücü" adlandırmaları, genellikle, enerjileri kötülük amaçlı kullananlar için söylenilmektedir.

Ancak şunu unutmamalıyız ki her Maji faaliyeti her zaman kötü amaçlı olmayabilir. Örneğin Hıdrellez'de sahip olmayı istediğimiz araba/ev gibi nesnelerin resmini bir kağıda çizip, sonra da bir gül ağacına bağlamamız gayet masum bir büyü/maji faaliyetidir. Bu durumda, "Allah Kalbe nazar eder" sözünü hatırlamamızda yarar vardır. Majisyenlikte/Büyücülükte, amaç/niyet son derece önemlidir.

İşte bu nedenle "Ak Büyü ve Kara Büyü" tanımlamaları ortaya çıkmıştır. Örneğin, bir sevgili, bir eş, bir ev isteyebiliriz ve bunu istemekte bir sakınca da yoktur. Ancak Ayşe, Ahmet… vb. belli bir kişi benim eşim/sevgilim olsun veya Mehmet'in evine sahip olayım gibi bir imgeleme yapmak veya bir büyücüye gidip bu amaçla bazı majik uygulamalar talep etmek "Kara Büyü"dür ve evrensel yasalara aykırıdır.

Bunun yerine sadece bir eş, bir sevgili, bir ev..vb. istemek, onun kim/hangisi olacağını Allah'a veya neye inanıyorsak ona bırakmak ise "ak Büyü"dür ve Evrensel yasalara aykırı bir yönü yoktur.

Ancak yine de bizi tekamüle götürecek gerçek ihtiyaçlarımızı istemenin yararı büyük olacaktır.

Ayrıca, amaçlı olmasa dahi, farkında olmadığımız düşünceler ile kendimiz ve diğer varlıklar üzerinde değişimlere yol açabiliriz. (Ki bu tür düşüncelerin bir kısmı, Nazar değmesine yol açmaktadır) Bu sebeple düşünce, söz ve eylemlerimizin, nelere sebep olabileceğinin bilincinde olarak, devamlı bir farkındalık ve sorumluluk içinde olmamız son derece önemlidir.

Determinizm/Belirlenimcilik ilkesi, Mantal/düşünsel planda da geçerlidir. Eğer mantal planda da olsa, dürüst, ve bütünün hayrına düşünceler içinde olmazsak, oluşturduğumuz sebeplerle, hem kendimize hem de Evrene zarar vermemiz kaçınılmazdır. O halde hiç değilse farkına vardığımız düşünce ve hayallerimizde, başkalarının da iyiliğini istemeli ve onların özgür iradelerine saygı göstermeyi ilke edinmeliyiz.

Sevgilerimle.

Tuncay Erciyes

 
Toplam blog
: 67
: 4845
Kayıt tarihi
: 11.12.06
 
 

Ayrik otu tohumu ekip, buğday imajinasyonu yaparak, Buğday  hasatı yapabilir misiniz? Her ne ..