Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '18

 
Kategori
TV Programları
 

"4 Kadın Zamanı"nın Bence "Zamana" Hiç İhtiyacı Yok!

"4 Kadın Zamanı"nın Bence "Zamana" Hiç İhtiyacı Yok!
 

Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki, program yürümüyor.


Olmaz, imkanı yok, tutmaz, tutmayacak, hiç şansı yok...

Sonra bana söyleniyorlar, "sende hiçbir şeyi beğenmiyorsun" diye.

Yahu "4 Kadın Zamanı"nı nasıl beğeneyim?
Yapmayın etmeyin, akıl var mantık var.
Tutacağını düşünmek bile büyük hata...

İzleyiciyi hiç mi tanımıyorsunuz, kimler ekranda sevilir hiç mi bilmiyorsunuz, programcılıktan hiç mi anlamıyorsunuz?

Şaka gibi...

Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki,  program yürümüyor.
Yani sonuna kadar izlemek için ciddi çaba harcadım.
Hem de öyle böyle değil.

Bakın,,, bu tip; günlük haberlerin üzerine konuşulduğu programları seyretmek ya da konuşanı dinlemek için izleyicinin iki şartı vardır;

Ya birebir kendi bakış açısı ile konuşan ünlü birilerini arar,
Zira kendi fikrinin ekranda ünlü birinin ağzından dökülüyor olmasını görmek hoşuna gider.

Bu yüzden de, çoğu ekran yüzü taban tabana zıt bir hayat yaşasa da, kamera görür görmez tribünlere oynamaya başlar.
Ancak burada da doğal ve samimi olmak, kamu spotu gibi görünmemek de önemlidir.

Ya da...
Tamamen aykırı, farklı cümleler kuracak birilerini duymak ister.

Bu iki seçenekten biri, seçtiğiniz isimlerin üslubunda varsa, izleyici dikkat kesilir.
Oturduğu yerden cevap vermeye başlar.
Kim kimin ağzının payını verecek diye de sabırla bekler.


Yani bir program için masa kuracaksanız, bu iki seçenek üzerinden birilerini arayıp bulup o koltuklara oturtmalısınız.

Peki "4 Kadın Zamanı"  programında kimler var?
Seda Akgül, Eylül Öztürk, Derya Tuna ve Hande Ataizi...

Peki bu dört isim ekranda samimi görünüyorlar mı?
Üzgünüm ama hayır.

Sen gündüz kuşağına bir kadın programı yapacağım diye yola çık  ve gidip bu dört isimle anlaş.

Gerçekten enteresan...

Burada olur verilecek, riske girilecek tek bir isim var; o da sosyal medya fenomeni Eylül Öztürk.
Hoş, bir haftayı devirmiş olsa da hala "ışık görmüş tavşan"  misali kasıldıkça kasılıyor, konuşmaktan çok olduğu yerde sanki seyirciymiş gibi gülüp duruyor ama  bir ihtimal zamanla açılır diye düşünüyorum.

Sonuçta ulusal bir kanalda ekrana gelmek, sosyal medyada "çek, olmadı sil, yeniden çek, yok yok bir daha" kafasında video yayınlamaktan çok da tedirgin edici bir iş.


Peki ya diğer isimler?
Hande Ataizi
'ye durup durup birileri gündüz kuşağında bir şeyler yaptırmaya çalışıyor ve her seferinde olmuyor.

Ne zaman ikna olacaklar "olmayacağına", ekranda sıcak durmadığına, gerçekten merak ediyorum.

Üzerine çok da fazla cümle kurmak istemiyorum zira daha önce yazmışlığım var.
Bakınız eski yazılarıma...

Gelelim Derya Tuna'ya...
İbrahim Tatlıses'in çocuğunun annesi olmak dışında bir vasfı yok.

Sakın yanlış anlaşılmasın, bunu onu küçümsediğim için ya da eleştirdiğim için söylemiyorum.

Lakin İbrahim Tatlıses ile ayrılmasının üzerinden on belki on beş yıl  geçmiş olmasına rağmen, o kimlikten bir türlü kurtulamayan birinin o koltukta işi ne?

Zaten hayatın içinde bir söz sahibi olmuşluğu olsaydı, bunca zaman sonra bile biz onu "İbrahim Tatlıses'in çocuğunun annesi olarak" hatırlamazdık.
Hayata kattığı her ne ise onunla telaffuz ederdik.

Yani henüz "kendi kimliği" bile yokken, Derya Tuna'nın söyleyecekleri kimi ilgilendirir, kim kulak kabartır, bilemedim.

Neden o koltuğun sahibi o oldu, onu hele hiç bilemedim.

Ve Seda Akgül...
Zamanında Star TV'de sabah haber programı yaparken çok severdim.

O program bitti, peşinden gelen işler hep kötü geldi.
Önce evlendirme programı ile gözümde bambaşka bir yere oturdu.
Sonra bir kaç tutmayan programla "nasıl bu kadar yanlış tercihler yapar" dedirtti.

Sonunda da TV8'de bir süre devam eden programından ayrılıp 4 Kadın Zamanı'na geçti.
Ve her bir program değişiminde, Seda Akgül'ün üslubu biraz daha evrim geçirdi.

Kabalaştı.
En çok da; kadınların taklidini yaptığı zamanlar da ki, "her program başına üç dört taklit düşüyor", televizyonu kapatasım geliyor.

Genelde de hep "aslanımlı, ay aman" demeli,  sesini çirkinleştirerek, garip vurgulu ve edalı bir üslup kullanıyor ki, fena ötesi.

Arada da seyirciye atarlanmaları söz konusu...
Hazır cevap olmakla, agresfiliği birbirine karıştırıyor ve nedense hep seçimini agresiflikten yana kullanıyor.

Demem o ki; Seda Akgül de yanlış seçim.

Bu arada 4 Kadın Zamanı; dört yanlış ismi bir araya getirmenin üzerine, bir de çalışılmamış, düşünülmemiş program akışı eklenince, ortaya seyir tadı olmayan vasat altı bir iş çıkmış.

Mesela stüdyodaki seyircilere artık şu mikrofon verme alışkanlığından vazgeçsek olmaz mı?
Milattan öncelerden kalma bir alışkanlık.
Geldi geçti...
Boşu boyuna programın ritmini düşürüyorsunuz.

Ekranın karşısındaki izleyici, salonunda yan koltuğunda oturup çekirdek çitleyebilecek birini televizyon ekranında niye izlesin ki?

Yapmayın etmeyin.
Evinize gittiğinizde hiç mi izlemezsiniz yaptığınız işin tekrarını.
İzleseniz programın en boş anlarının oralarda olduğunu da göreceksiniz.

Sonra o koltuklar...
Bu dörtlüye, böyle bir programa olmaz...
Doğru şekilde oturmak bile büyük bir derde dönüşüyor.
Masa kurtarıcıdır, hem programdakiler açısından hem de seyirci açısından odaklanmayı sağlar.

Ayrıca dört kadının haberler üzerine fikirlerini paylaştığı programa mutfak koymak ne alaka?
Bugün bir baklavacı börekçiyi konuk aldılar, o bölümde ne izledik gerçekten anlamadım.
Tarif desen tarif değil, yararlı bilgi desen yararlı bilgi değil, eğlence desen o da değil, kendi kendilerine eğlendiler.

Abudik kubidik zaman doldurmalar...

Ve son olarak...
Bu dört kadının; konuşma sırasından, biri konuşurken karşısındakini dinlemekten haberleri yok.
Zira devamlı kendi söyleyeceklerine odaklanıyorlar ki bu aslında ağır acemilik belirtisidir.
Yani akılları devamlı "ben şimdi ne söylesem" sorusunun cevabını panikle aramakla meşgul.
Bu yüzden de, zamanlama problemi yaşıyorlar ve karşı tarafı beklemeden konuşuyorlar.
Özellikle Derya Tuna, Eylül Öztürk ve Hande Ataizi...

Böylece laf üstüne laf biniyor.
Konuğun sözü kesiliyor.
Daha cümle tamamlayabilenini görmedim, net bilgi.
Adeta altın günü...
Bari birini moderatör belirleyin, o yönlendirsin konuşmaları.

Ezcümle;
Ben, "4 Kadın Zamanı"nın nefesinin, Eylül sonuna yetmeyeceğini söylüyorum.

Bekleyip, göreceğiz.

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..