Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

“Açılım satrancı”nın piyonu kim?..

“Açılım satrancı”nın piyonu kim?..
 

Her iki liderin seçim propagandalarında dillerinden düşürmedikleri alacalı-bulacalı bir “süs” de, şeffaflık ilkesidir… Şeffaflık, yani, halkın tüm gerçekleri öğrenme hakkına saygı göstermek ve işlerlik kazandırmak ilkesi… Halk, her şeyi bilecek, her gerçeği öğrenecek; gerçeklerle yüz yüze gelecek ve onları kendi dimağı içinde tartışabilecek… Tabii, gerektiğinde de demokratik olanakları kullanarak tepkisini ortaya koyarak, sorunların çözümüne müdahil olabilecek… İşte demokrasi bu!.. Yoksa, koordinatları önceden belirlenmiş olan ve seçileceklerin. siyasi parti başkanları tarafından atandığı bir seçim senaryosunda figüran olarak yer almak değil!..

Peki, günümüzün gündemi içinde tümü ile de-şifre olmuş bulunan bu sözde demokratik işleyiş, ülkemizi nereye ve nasıl getirdi?.. Yollar nasıl tıkandı?...

Türkiye’yi yıllar-yılı bir iç savaşa sürüklemiş olan, Türkiye bütçesini büyük ölçüde kemirmeye devam eden ve binlerce şehit verdiğimiz bir kaos ortamına nasıl geldik?.. Nereden geldik?.. Yıllar geçtikçe ağırlaşan ve akan kanın giderek kalıcı kıldığı “yoğunlaştırılmış” sorunlara, bu günün siyaset adamlarının ürettikleri çareler aracılığı ile çözüm arandığı bir süreci, hep birlikte yaşamaya devam ediyoruz… Aynı zamanda, Türkiye’yi bölünme riskinin kıyısına kadar sürükleyen emperyalist politikaların boy hedefini teşkil ediyoruz…

Ve bu ortam içinde Türkiye’nin iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin liderleri oturmuşlar bir satranç tahtasının önüne, birisi bir piyon sürüyor öne doğru… Ötekisi, filini bir hamle daha kıpırdatıyor, yan çapraza doğru, usulca… Tek dert, sorunu çözmek değil; birbirlerini mat etmek… Yani tüm hedef, önümüzdeki genel seçimde kullanılabilecek yeni, makbul ve etkili mermiler üretebilmek…

Birisi diyor ki, - Gel konuşalım. Öteki diyor ki, - Konuşalım ama, konuştuklarımızı kayda alalım… Niçin böyle diyor hazret?.. Çünkü, öteki hazret, dilinin altındaki “bakla”yı ortaya koyduğunda, bu bilgi [ya da Atlantik ötesi talimat] kayda geçsin… Kayda geçsin ki, günü geldiğinde [ki, az bir şey kaldı seçim meydanlarının yeniden kurulmasına] kimse bunları inkâr edemesin. İnkâr edemesin ki, CHP arkaya dolanıp, bir puan daha alabilsin… Ötekisi ise, önüne bol-kepçe konulan bu pilavı zerdesiz yemek istemiyor; alnının kırışıklarından süzülen hesap bu!.. Yani, söyleyeceklerinin [yani Atlantik ötesi talimatların] seçim meydanlarına ulaştırılmasına razı değil, doğal olarak ve yaramazlık yaparken yakalanmak istemeyen haylaz çocuk tepkisi ile… Niçin versin ki, durup dururken bir piyon daha karşı tarafa?.. Bu “oyun”da Baykal, önemli bir hamle yapmıştır, bunun altı çizilmeli… Kabul görmeyeceğini bildiği halde, gündeme kurnazca bu kayıt önerisini getirmiştir. Amacı, bu “parlak” önerinin, Erdoğan tarafından kamuoyu önünde ret edilmesidir. O zaman televizyon kameralarının karşısına geçecek ve göğsünü gere gere; - İşte sayın halkım, diyecektir… Gördüğünüz gibi Tayyib Erdoğan, halktan gerçekleri saklamaktadır… İşte Şah!.. İşte Mat!.. Ötekisi mi?.. - Yok canım, diyecektir… Ne Şah’ı?.. Ne Mat’ı?.. İşte bir piyon sürüyorum atın önüne ve partiyi [yine] ben kazanıyorum… Peki, nedir bu ileri sürülen piyon hamlesi?.. Ve Türkiye’nin bu en önemli sorunu ile oyun oynayanlar açısından gerçekte “piyon” kimdir ve hangi meydandan, hangi cepheye sürülmektedir?.. Türkiye insanı bu sorunu çözmek ve bu oyunu bozmak zorundadır… Çünkü gerçek açılım, bu oyunun ardındadır… http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..