Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Anılar
 

Acım Ankara

 Acım Ankara
 

                                                                                                                           

                                                                                                                             "Ölüm;                                                   "Ölüm;

                                                                                                                   ayrılığın bütünü,

                                                                                                             ayrılık ölümden parça..."

                                                                                                                  İsmail Habip Sevük 

 

 

                                                        (On üç yıl önce kaleme aldığım yazımı,

gözden geçirerek ölüm yıldönümünde yeniden yayımlıyorum…)

  

            Acı, bu kez Ankara’ya çağırdı! Güzel Ankara’nın acısını, soğuğunu, yağmurunu ve susuzluğunu birkaç gün yaşadım!

            Gülzade bacımın eşi ve sevdiğim güzel insan Halis Şenol’un ölüm haberiyle sarsıldım! Ankara’ya hareket... Yol boyunca ozanların yüreğinden kopan “Ölüm adın kalleş olsun” ve “Haziranda ölmez zor” dizelerini beynimle dilim arasında dolaştırarak eşimle Ankara’ya vardık.

            Evet, Haziran-2000’in ilk haftasında Ankara’da, çocukluğumdan beri yabancısı olmadığım Cebeci’deyim. Halis’in öğretmen kızı Sema Ağrı’dan; yakınları ve sevenlerinden değerli dost HasanÖztürk beraberinde eşi, kayınvalidesi, kayın biraderi Ünye’den; yakını Yakup Şenol Bursa’dan; Ertan veErdoğan Kayseri’den; Fikret, Özgül ve Türkan İzmir’den geldiler.

            Görev yaptığı Mağdenli Nakliyat ve Tic. A.Ş. yetkilileri ve çalışanları, çelenkleri ile oradaydılar. Yoğun ilgi gösterdiler, sevgi ve saygı duydukları Halislerinin yakınında olduklarını gerektiği gibi sergilediler!

            Elbette yaşamda acılar ve sevinçler iç içedir. Hele sevdiğiniz insanla güzel günleriniz olmuşsa anılar beyninizde şeritlenir. Yüreğinize bir ağırlık ve acı oturur!

            Küçük Arda,(şimdilerde delikanlı olmuştur.) her kapı zili çaldığında dedesinin geldiğini haykırdı!  Ne ki umarsız kaldı!  Onu Yusuf ve Selma avuttular. 

           *

                                                           “Limanda ışıkları izledik ayrı ayrı
                                                            Karanlıktaydık...
                                                            Kireç badanalı bir odada
                                                            Sarılsaydık sımsıkı
                                                            Kimsenin göremediği
                                                            Bir yıldız olurduk...'
                                                           'Zamanla değişir
                                                            Büyür insanlar
                                                            Rüyalar çocuk kalır...
                                                            Oysa yaşlanmak vardı seninle
                                                            Ve paylaşmak tüm yaşamı
                                                            Sabahı birlikte karşılamak
                                                            Birlikte yaşamak akşamı...
                                                            Başaramadım sevdiğim,
                                                            Bağışla...
                                                            Sevdalar çocuk kalır...” diyor,  Dr. Suna Tanaltay

 

            Sanki Tanaltay demiyor, bacım Gülzade, Halis’in ardından haykırıyor: “Yokuşu tırmandık, düzde hani birlikte olacaktık?” ağıtını yakıyor!

             Karşıyaka mezarlığında; acı acı esen yel, üşüten soğuk ve ıslatan yağmur gözyaşı sessizliğine dönüştü! Dalıp gittim geçen günlere… O sırada Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Ardında” adlı şiirini anımsadım:

 

Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış

Ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.

Önünde dün beyazlar giyinirken karakış

Bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.

                             *       

Siyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,

Benden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.

Dereler ardın sıra akmaya koyulmuşlar,

Arıyor batan güneş seni dağlar ardında.

                             *

Gezdirir rüzgâr gibi üstünde yamaçların,

Boynuma çifte zincir çift örgülü saçların.

Ateşimden yanarken dalları ağaçların,

Gözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında...”

 

           “ Ölüm, duygulardan yoksun kalmamaktır.” der, Epicure… Ölüm mü, yoksa ayrılık mı?  Bir türlü kestiremiyorum Halis’in zamansız ve beklenmedik gidişini! Onaylayamıyorum; çocukluğumda annemi, çok sevdiğim ninemi ve babamı yitirdiğimi gibi…

            Halis’siz bir Ankara’da duramadım. Sonraki yıllarda uğramadım da… Dualarımız sana. Yerin aydınlık olsun Halis! 

*

muhsindurucan@hotmail.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..