Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

"Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme"

"Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme"
 

“Şehit cenazesinde yürekleri dağlayan kare: Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme

ŞIRNAK'ta terör örgütü PKK'ya yönelik sürdürülen operasyonda şehit olan 14 aylık Özel Harekat polisi 23 yaşındaki Osman Belkaya, Yozgat'ın Şefaatli ilçesinde son yolculuğuna gözyaşlarıyla uğurlandı. Belkaya'nın tabutunun başında saygı nöbetinde bulunan bir merasim polisinin saygı duruşundayken göz yaşı dökmesine dayanamayıp, akıttığı göz yaşını mendiliyle silen Abdullah Onar, 'Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme. Biz gururluyuz' dedi. Dedenin bu sözleri alanda bulunanların duygulu anlar yaşamasına sebep oldu.”  (Star Gazetesi. 25.03.2016)

-Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme!..

-Biz gururluyuz!..

14 aylık Özel Harekat Polisi…  Şehit…

Şehidimiz Osman Belkaya 23 yaşında… Yozgatlı… Milli Şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in memleketinden… Dün, bugün gibi…

Bir eksiğimiz var ama nedir?!.. Bu soru cevap bulmalı ve eksik giderilmeli…  Coğrafyamızın hakkını veremiyoruz herhalde… Oyunları, tuzakları bile bile sadece günü kurtarıyoruz; harekete geçeceğimiz zaman da bıçak kemiğe dayanmış oluyor…

Dünyada bu kadar kaynaşmış, bin yıldan fazla zamandır kardeşçe yaşamayı başarmış başka millet yok… Seksen milyonluk kardeş, akraba, yurttaş kütlesiyiz…

Her gün acı, her gün gözyaşı…

-Son yolculuk!..

Şehit haberlerinde en çok dile getirilen iki kelime…

-23 yaşındaki Şehit Osman Belkaya, Yozgat’ın Şefaatli İlçesi’nde son yolculuğuna uğurlandı.

Ne yapmak lazım: Seferberlik başlatmak lazım…

Sibel ERASLAN, bugünkü yazısında seferberlik konusunu işlemiş, çok iyi etmiş… Bir Türk yurttaşı olarak severek, umutlanarak okudum bu yazıyı… Kısaltarak sunuyorum:

“Evet, ‘seferberlik’ çünkü Türkiye!

"Seferberlik”... Bize yabancı değil.

Birinci Cihan Harbi’nin, Çanakkale’nin, İstiklal Mücadelesi’nin içinden geçerek ayakta kalabilmiş bir milletin hafızasına yabancı değil “seferberlik”. Bu, Türkiye meselesidir!

Irak ve Suriye’yi paramparça eden yüzyıllık hesaplaşmanın gelip dayandığı kıyıda ülkemiz... Bir yanda hendek pusularıyla kana bulanan beldelerimiz, diğer yanda art arda patlayan hain bombalarla sarsılan şehirlerimize baktığınızda... Tahammül kısmının aşıldığını, milletçe sefere yazıldığımızı fark etmemek imkansız...

“Terörle Mücadele” gibi uluslararası bir tanımın yeterli olmayacağını, en azından Batı dışı toplumlar sözkonusu olduğunda mezkur konseptin, gerçekliğini yitirmiş bir oyalama/göz boyama taktiğine dönüştüğünü düşünüyorum... Neden mi? Siz Obama karşıtı muhaliflerin, sırf Obama’yı düşürmek için İkiz Kuleleri yıkan teröristlerle kol kola girebileceklerini hayal edebiliyor musunuz mesela? İngiltere’de İşçi Partisi’nin seçimleri kazanabilmek için Metro saldırısını düzenleyenlerle işbirliği yapabileceklerini... Düşünebiliyor musunuz mesela... Fransa’daki üniversitelerde ders veren akademisyenlerin Charlie Hebdo katliamını gerçekleştirenlere methiyeler dizebileceğini de mesela... Aklınızdan geçirebiliyor musunuz... Hayır! Asla! Zira Batı’lar nezdinde Batı’lara karşı işlenmiş terör, kötüdür, suçtur, en ağır şekliyle cezai müeyyide gerektirir...

Peki ya terör, Batı dışı toplumları vurduğunda ne olur...  (…)

Dolayısıyla dünyadaki “terörle mücadele” kavramı ile bizdeki durum birbirinden çok farklıdır. Bizde terörü, kullanışlı bir imkan olarak gören, tolere eden; siyasi, akademik, medyacı çevreler olduğu sürece, terörle evrensel mücadele konseptinin yanı sıra işleyecek yerli cevaplar olmalıdır... İşte “seferberlik”, böylesi bir yerli, milli cevabı işaret ediyor...

Şehirlerde bombalar patladıkça ellerini ovuşturarak “oh olsun” çekenler var. Kendilerinden geçerek beddua üstüne beddualar yağdıran, kötücüllüğe gark olmuş girdaplar da öte yandan... Brüksel’deki patlama için oh olsun iyi oldu diyen/diyebilecek kaç rahip kaç papaz kaç rahibe var Avrupa’da aklınızdan geçirebiliyor musunuz...

Hiç utanmadan sıkılmadan darbenin Türkiye için kurtuluş olabileceğini düşünüp yazıp çizenler var. Obsesif bir halde tutulup kaldıkları Erdoğan karşıtlığını, kürelenen bir çığ misali Türkiye karşıtlığına çevirdiler... Neo-conlarla iş tutmaktan, PKK ve YPG destekçiliğine kadar her türlü melanete ortak oluyorlar... Memleket diye, Millet diye bir dertleri yok. Bunca nefreti, bunca kini nasıl biriktirmişler, bu da apayrı bir mevzu.

Bu kadar nefret ediyorsan bu milletten, bu ülkeden, Meclisinde ne arıyorsun, niçin milletvekilisin, niçin yargıçsın, niçin öğretmen, niçin polis, niçin dershaneci, niçin vali olmak için çırpınıyorsun... Bunları olamazsın demiyoruz... Bunların hepsini yapabilirsin. Ama bunların hepsini yapabilmen için önce sapasağlam bir ülken olmalı. Nefretle olmaz. Ülkene, memleketine, milletine güvenerek, yanlış giden şeyleri ona buna kul köle olmadan, iman ve irade gücünle düzeltebileceğine inanmalısın.

Bu yüzden, bizim meselemiz sadece “terörle mücadele” değildir...

Bizimkisi bir milletin varoluş mücadelesi... Hayat memat meselesi.

Bu yüzden evet “seferberlik” çünkü TÜRKİYE...”(Star Gazetesi. 25.03.2016)

Ne kadar güzel, doğru ve etkili cümleler:

-Bizim meselemiz sadece “terörle mücadele” değildir…

-Bizimkisi bir milletin varoluş mücadelesi…

-Hayat memat meselesi…

-Bu yüzden evet “seferberlik” çünkü TÜRKİYE…

Ne diyor Abdullah Onar Dede:

-Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme!..

-Biz gururluyuz!..

Memleketin Güneydoğu’sunda yangın var şehitler veriliyor, gök ekini biçilir gibi;  diğer şehirlerde yaşayan ahali yanmakta olan yangını görmüyorsa biz daha çok ağlarız…

Ankara ve İstanbul’da bombalar patlıyor, can kayıpları yaşanıyor; diğer şehirlerdeki ahali bu vaziyeti umursamıyorsa ağlarız biz, sevgili yurttaşlar…

Ağlatırlar bizi…

Terörle mücadeleyi sadece devlet katındakilere ve asker-polis Mehmetlerimizin omuzlarına yükleyip kenarda durmak vebaldir, gaflettir…

Çanakkale ruhunda, İstiklal Savaşı ruhunda, yakın zamandaki Kıbrıs Barış Harekatı ruhunda Türk Milleti’nin seferberlik fedakarlığı vardı…

Tek çare: birlik ve beraberlik…

Yani seferberlik…

Saygılar sunarım…

 
Toplam blog
: 94
: 202
Kayıt tarihi
: 16.08.12
 
 

Babam; okumaya, hele de gazete okumaya çok meraklıydı. Aldığı gazeteleri okur, sonra da masama bı..