Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '15

 
Kategori
Edebiyat
 

A.H.Tanpınar Romanında Zaman Metaforu

 A.H.Tanpınar Romanında Zaman Metaforu
 

 

 

Zaman ve Tanpınar birbirini tamamlayan iki kavram gibidir. Birini düşündüğümüzde diğeri aklımıza gelir. Öylesine birbiri içine geçmişlerdir ki farklı boyutlarda kurguladığı zamanın labirentlerinde bugün bile dolaştığımızda  hâlâ gönüllü bir kayboluşun tadını alırız.

Tanpınar’a göre zaman “Yekpare geniş bir an” ve “Parçalanmaz bir bütün”dür. Bergson’un “süre” kavramından etkilenen yazar, akıp giden zamanın yerine yaşanan zamanı koyar. “Mazi” O’nun zaman kavramında önemli bir yer tutar. Ama onu donmuş haliyle kullanmaz, iç aleminde yeniden yaratır ve bugüne taşır.

Zaman kavramında Bergson kadar hocası Yahya Kemal’in etkisi de olmuştur. “ Kökü mazide olan bir atiyim” diyerek zamana güzel bir gönderme yapan Yahya Kemal’e göre zaman kendini tekrarlamaz. Aksine geçmişi de içine alarak devamlı büyür ve geleceği hazırlar. “Süreklilik içinde değişim, değişim içinde süreklilik” anlayışı öğrencisi Tanpınar’ın düşüncesine de yerleşmiştir. Bu bağlamda Tanpınar geçmişle bugün arasına bir köprü kurulmasının gereğine inanır.

Romanlarında zamanın ne içinde, ne de büsbütün dışında yaşayan karakterlerinin, kendi içlerindeki açmazları bir türlü çözemediklerini görürüz. “Sanki o anda yaptığı ve söylediği şeylerden başka, kendi içinde daha mühim, hayatı daha derinden kavrayan bir düşüncenin peşindeymiş gibi” dirler.*  Mazi insanların hep peşindedir. Pek çok kahramanı hep mazide yaşar, içinde bulundukları zamanı kabullenmezler.

Huzur ve Aydaki Kadın, James Joyce’un Ulyses, Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanları gibi yirmi dört saat içinde geçer. Huzur romanında nesnel zaman 2.Dünya Savaşının başlamasından bir gün öncedir. Mümtaz uyandığında saat dokuza yaklaşmaktadır. Akşam haberlerinde savaşın başladığı haberinin radyodan duyulmasından sonra da roman biter.

Huzur’da iki farklı zamandan söz etmek mümkündür: 1- Olay zamanı yani aktüel zaman, 24 saatle sınırlı olsa da geriye dönüşlerle birkaç yıla dağılır. Roman kişileri anımsadıkları olayları aktüel zamana taşıyarak zamanda bir genişleme sağlarlar. 2.si ise Mümtaz’ın iç dünyasını bilinçakışı ve iç konuşma tekniğiyle aksettirilen göreceli zamandır.

“Zaman Huzur romanında, Mümtaz’ın üzerinde bölünmez bir çekirdek zamandan ayrılarak; adeta her an yeniden bölünenilen ve bu bölünmeler esnasında da yeni yeni Nuran’lar meydana getiren bir başka zamana dönüşür.” **

Tanpınar’a göre insan aşk sayesinde zamana hükmeder.Huzur’da Mümtaz aşk sayesinde ebedi hayatı arzularken, Nuran’ın kendisini terk edişiyle zamana hakim değil, mahkum olur. Mümtaz’a göre insanoğlu kendini takvime bağlı bir zamanla sınırlar. Ölüm ve hayatı birbirinden ayrı düşünür ve bu yüzden  zamanın esiri olur.

Tanpınar Huzur’da sanatı da zaman içindeki yolculuğuyla öne çıkarır. Mümtaz Dede Efendi’nin Ferahfezasını dinlerken geçmiş ve bugünün aynı potada olduğunu görür:“Mümtaz ayinle beraber geçmiş-şimdi-gelecek arasında gidip gelirken, geçmişi kuranları ve kuruluşu “şimdi”de duyumsamaktadır. Yaşananla yaşanmış aynı zeminde ve iç içedir.”***

Mahur Beste, Behçet Beyin gördüğü bir düş sonrasında uyanmasıyla başlar. “Şimdi”den “An”dan düş yoluyla zaman yolculuğuna geçilir. Behçet Bey için akan zaman hoş ama hüzünlü, yaşanması gereken ama içinde tartışılacak şeyler de barındıran bir akış, bir beste, bir mahur beste gibidir. Onun istediği “Donmuş bir zaman”dır. İhtiyarlamış haliyle ölümün araladığı bir kapıdan maziye kaçar.Akıp giden zamanı geri döndürmek çaresini eski eşyalarda, saatlerde ve ciltlediği kitaplarda arar. Romandaki Mahur beste motifi kahramanların zaman karşısındaki trajik durumunu belirler. Kadını tarafından terk edilen Talat Beyin bu bestesi, Huzur ve  Sahnenin Dışındakiler’de  Mümtaz ve Cemal’in ortak kaderi olarak da kendini gösterir.

Mahur Beste, yayıldığı, kapsadığı tarihi kesitler itibariyle geniş bir zaman dilimine yayılır. Romandan çıkan ipuçlarına göre bu zaman Abdülhamit devrinden Tanpınar’ın Behçet Beyle görüştüğü 1900 lü yılların ortalarına kadar genişler.

Sahnenin Dışındakiler, “İstanbul’a 1920 yılı Eylülünün sonunda, yağmurlu kapalı bir gece yarısı gelmiştim” cümlesiyle başlar. Romanın ilk cümlesindeki zaman belirlemesi İstanbul’un işgal altında oluşunun altını çizer.  Cemal geriye dönüşlerle altı yıl aradan sonra yeniden döndüğü İstanbul’da çocukluk hatıralarını, mahallesini en çok da sevdiği kızı anlatırken, etrafını saran maziden kurtulamayışının azabını yaşar.  Devamında ise toplumun değişmesinden yakınan ve geçmiş özleminden kurtulamayan aydınların çelişkileri anlatılır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modern çağın insanını, saate tutsak eden yaşama temposu içinde hicvederek anlatır. Roman aynı zamanda, zamanını şaşırmış bir cemiyetin eleştirisidir de. Saat, bir yalan etrafında dalga dalga büyüyen şaşaalı bir kurumun temel taşı olmasının yanısıra anlatıcı kahraman Hayri İrdal’ın dünyayla kurduğu nadir bağlardan biridir de. Saat bir dönüm noktası, bir katalizördür İrdal’ın hayatında.

  Eserde Hayri İrdal’a model olan kişi, kendisinden saatçiliği ve saatin felsefesini öğrendiği  Muvakkit Nuri Efendidir. Nuri Efendi tamir ettiği her saatin ardından Hayri İrdal’a “Hele bir zamanına sahip ol! Ondan sonrasına Allah kerimdir” der. İrdal’a göre Nuri Efendi, “Bir yandan  yarı ölü bir saati diriltmiş olur, öbür yandan da bir insana yaşadığının şuurunu, zamanını hediye eder. Bir anlamda Nuri Efendi “Yaşadığı zamanın sahibi” olan, ona istediği gibi tasarruf eden insandır.

İnsanlarla saat arasında benzerlik kurma Tanpınar’ın diğer romanlarında da görülür.  Mahur Beste’de Behçet Bey Çırçır yangınında kitapları yandığından beri “Durmuş bir saate “ benzer. Odası aynalar ve saatlerle doludur. Bu saatlerin tik takları arasında “Durmuş” bir zamanı yaşar. Kendisini durmuş bir saat gibi gören Behçet Bey,  aynalardan ve saatlerden geçmişe bakar.

Yarım kalmış olmasına rağmen Aydaki Kadın da zaman kavramından payına düşeni almıştır. Selim’in yaşamak istediği zaman; ayıklamalarla, unutmalarla değiştirdiği, adeta yeniden yarattığı bir geçmiş zaman, bugünün maziyi idare ettiği bir zamandır. Ama bu asla gerçekleşmez.

Görüldüğü gibi özellikle geçmiş zaman Tanpınar’ın eserlerinde önemli bir rol oynar. Bu Tanpınar’ın geçmişe duyduğu hayranlıktan değil, zamana verdiği önemden kaynaklanır. Onun zaman anlayışı saatlerin, günlerin birbirini izlediği bir akıştan ziyade çok katmanlı, geçmişle şimdinin iç içe geçtiği parçalanmaz bir akıştır. O, maziyi bugünün zevki ve kültürüyle değerlendirmekten yanadır ama maziyle bugün arasındaki boşluk ve kopukluk yazarı yaşadığı zamana yabancılaştırır.

Huzur’un sonunda ortaya konan “Zamana sahip olma” ümidi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde yerini ümitsizliğe bıraksa da, Tanpınar’ın günümüzde okunuyor, beğeniliyor ve hala eleştiriliyor olması, sanırım zamanın ona karşı vefasını gösteriyor olmasındandır…

 

Kaynakça:

1-İdris Şahin- Salih Okumuş / A.H.T.’ın Romanlarında Yabancılaşmaya Karşı Gösterilen Mukavemet ve Örnek Kişiler / Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Der. 2012 s.22

2-İdris Şahin-Salih Okumuş / A.H.T Romanında Zaman ve Mekan Bağlamında Yabancılaşmanın Tezahürleri / U.S.A. Der. 2012 s.5

3-Tuncay İmamoğlu /  A.H.T.da Süreklilik veDeğişim / Atatürk Üniv. Sosyal Bilimler Ens.

4-Vedat Kurukafa / Mahur Beste Üzerine Bir İnceleme ve Çözümleme / Muğla Üniv. S.B.Der. Bahar2 001 s.4

5-Hayrettin Orhnoğlu / A.H.T.da Zaman Estetiği / Kültür Dünyası 1997

6- A.H.Tanpınar / Huzur / Dergh Yay. 2009

7- A.H.Tanpınar / Mahur Beste / Dergah Yay. 2007

8- A.H.Tanpınar / Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Dergah Yay. 2007

 

 

 

 

 

 



*A.H.Tanpınar/Hikayeler / Dergah Yay.

**Hayrettin Orhanoğlu / A.H.T.da Zaman Estetiği

***A.H.Tanpınar /Huzur/ Dergah Yay.

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..