Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

'Altın Sonbahar'da, hurda metal toplamak

'Altın Sonbahar'da, hurda metal toplamak
 

Levitan'ın 'Altın Sonbahar' isimli tablosu.


Ruslar bugünlerde bir yandan  'Altın Sonbahar'ın tadını çıkartırlarken bir yandan da 2012 seçimleriyle ilgili olarak  son zamanlarda gittikçe yoğunlaşan siyasi hareketliliğin altından da ne çıkacağını merak ediyorlar.
 
2010 yazında Rusya'dan insanların kaçmasına da neden olan cehennem sıcakları bu sene sanki ekonomiye sirayet etmiş gibi. Rusya Merkez Bankası, 2011'in ilk 9 ayında ülkeden kaçan yabancı sermayenin daha şimdiden 30 milyar doları aştığını açıkladı.
 
Altına yatırım yapanların keyfi yerinde de, dövizle borçlanarak iş yapanlar son bir kaç ayda rublenin  % 15'lik değer kaybından dolayı geceleri karabasanlar görüyorlar.

Kısacası her sonbaharda havada görmeye alışık olduğumuz kara bulutları bu sene biraz daha yoğun görecek gibiyiz.
                                           
Daniel de tıpkı herkes gibi arabasında radyodan, evde de akşamları televizyondan Rusya ekonomisinin ne kadar da iyi durumda olduğunu dinliyordu. Dünyada artan petrol fiyatları nasıl da ilaç gibi geliyordu Rus ekonomisine.

İyi ki o, diğer Çingeneler gibi Baron'ları öldükten sonra Nijniy Novgorod, Kazan ya da Moskova'nın çevresindeki şehirlere göçmemiş, böylece doğduğu yerlerde kalarak eskiden 'şehir dışında' denilip hiç para etmeyen orman kıyısındaki topraklarının böylesine değerlendiğini görebilmişti.

Oysa bütün herkes, ne kadar da ısrar etmişti; ''Hadi sen de sat şu evini de daha büyük şehirlere gidelim, buralarda artık hayat yok, fabrikalar kapandı millet işsiz kaldı'' diye.

İçinden bir his kalması gerektiğini fısıldamıştı, mezarını ziyaret etiği günün akşamında annesini rüyasında görmüş, ''Sen de buralardan gidersen, o zaman bayramlarda beni kim ziyaret edecek?'' diye sormuştu.

Yaşadıkları yerlerden, genlerinden gelen dürtü ile göçüp duran, göçen bir ekonomiyi de bahane ederek çekip gitmiş olanların, arkalarında bıraktıkları toprakların sonradan ne kadar değerlendiğini duyduklarındaki pişmanlıklarını tahmin edebiliyordu.

Çingenelerin yok pahasına sattıkları evleri alan Ruslar yıllar önce yapılmış evleri yıkıp yerlerine yüksek duvarlarla çevrili, içinde saunası, yüzme havuzu, bilardo salonu olan villalar yaptıkça Daniel'in de sevinci hergün biraz daha artıyordu.

Babasının gençliğinde yaptığı, dolayısıyla da artık iyice yaşlanmış kütük evlerinin ufak pencerelerinden çevresindeki komşu evlere baktıkça kendisinin de onların evleri gibi bir evi olacağına inancı artıyordu. Hem neden olmasındı ki?   
 
Zamanında Çingene yurtluğunun en çalışkanı değil miydi?

Eskiden hep birlikte yaşadıkları zamanlarda, çevre köylere metal toplamak için dağıldıkları günlerin akşamlarında, eve herkesten daha fazla ve daha değerli metalleri toplayarak gelir, günlük ihtiyaçlar için ayırdığı paradan artanıyla da eşine en güzel altın bilezikleri alırdı.
  
Bu yaz başında kararını verdi. Babadan kalan eski evi yıkacak ve yerine o da çevresindeki Ruslar gibi kaloriferli bir villa yapacaktı. Gerçi kolay olmayacağını biliyordu ama biraz daha fazla çalışır, daha çok metal toplarsa altından kalkılmayacak da bir iş değildi.

Eski evi yıkmak çok kolay olmuştu, çıkan tahtalarla yazı idare edeceği bir kulübe yaptı arsanın arkalarına bir yerlere. Eşinin bileziklerini bozdurdu, başlangıç için kum, çimento, demir ve biraz da tuğla aldı. Artık yeni evin temelini atabilecekti ama bu sefer de karısı, ''Madem bir işe başlıyorsun o zaman çocukların da birer odası olsun'' dedi.

Proje değişti, büyüdü. Bu sefer de gördü ki, babasının zamanında annesi için diktiği bahçedeki ağaçların bir kısmının kesilmesi gerekiyor. ''Annem görse eminim o da izin verirdi'' diyerek bazılarını kökünden kesti bir kenara koydu, kışın mangal yaparken ete aromasını da versin diye yakacak olarak kullanmak üzere.

Gündelikçi işçilerle anlaştı. Artık işe başlamak için her şey hazırdı. Sabahları erkenden işçilere teker teker neler yapmaları gerektiğini anlatacak sonra da onlar çalışırken kendisi köylere gidip köylülerden vodka karşılığında, kalhozlarda artık kullanılmadığı için hurdaya çıkmış ne kadar metal varsa arabasına yükleyip getirecek ve şehirdeki hurdacıya satacak sonra da evine dönüp işçileri kontrol edecekti.
 
İlk bir kaç günde gördü ki işçilerin başında durmayınca işler de yürümüyor, aksıyordu. Bu sefer sabahları daha geç saatlere kadar işçilerin yanında kalıp inşaatı hızlandırmaya niyetlendi. İşler biraz daha hızlı yürüyordu ama bu sefer de metal toplamaya daha az zaman kaldığından yeni malzeme almak için para biriktiremiyordu.

Yıllardır çalıştığı, kendisini iyi tanıyan hurdacısına gitti. Büyük bir kalhozda, kocaman makaralara sarılı artık kullanılmayan tonlarca kablonun olduğunu ama alabilmesi için de nakit paraya ihtiyaç duyduğunu söyledi.  Satın alması için gereken parayı verirse, kısa sürede kabloların plastiğini yakıp içindeki bakırı getireceğini böylece de borcunu kapatıp kalan parayla da inşaata gerekli malzemeyi alabileceğini düşünüyordu.

Hurdacı kendisinin ne kadar çalışkan olduğunu bildiği ve ona güvendiğinden bu isteğini kırmayarak kabloları alabilmesi için gerekli olan parayı Daniel'e verdi. Onca kabloyu, kendi aracıyla taşıyamayacağı için de iki kamyonla anlaşıp köye doğru yola koyuldular.

Hayallerindeki eve kavuşacağı günler yakındı. İşinin hiç de kolay olmadığını, tonlarca kabloyu yakarken çıkacak dumanın, kendi sağlığı için çok zararlı olduğunu biliyordu ama yeni evinin sıcacık mutfağında oturup kahvaltısını yaparken haberleri seyretmek ne kadar da güzel olacaktı...

Kabloları yakıp içinden bakırı çıkartmak üç haftasını almış, bu arada da malzeme bittiği için yapacak işi kalmayan işçileri evlerine geri göndermişti.

Bu sefer plastiklerinden ayrılmış bakırları taşımak için bir kamyon kiralamak yeterli olmuştu. İçinde bastıramadığı heyecanıyla hurdacısına doğru yola çıktı. Bir yandan da kendi kendine ''İstediğim fiyattan satabilirsem artık Sveta'ya da bir bilezik alırım'' diyordu.

Hurdacı konuşmaya başlayınca, Daniel duyduklarına inanamadı. Arkadaşı, ''Eğer bana inanmıyorsan işte kendi gözlerinle gör'' diyerek gazetelerdeki haberleri gösterdi.

İnşaata başladığı sıralarda kilosu 8-10 dolar arasında değişen hurda bakırın fiyatı, neredeyse % 30 kadar düşmüştü ki işte o düşen kısım tam da onun borcunu kapadıktan sonra kendisine kalacak ve inşaat için malzeme almasına yetecek para kadardı.

Altın sonbahar'da ağaçların yaprakları önce kızarır bakır rengini alır, sonra turuncuya çalar ve dökülmeden önce de altın sarısına dönerler.

Daniel depodan çıkıp arabasına doğru yürürken bir anda yüzü sarardı soldu sonra olduğu yere çöktü kaldı. Annesini gördüğünü sandı, vişne ağacının yanında duruyor kendisini çağırıyordu, bir hafiflik hissetti içinde, omuzlarındaki tüm yük hafiflemişti ve artık sanki bir kuş gibi uçarak annesine doğru gidiyordu...

Depoda bulunanlar telaşla ayağa fırlayıp dışarıya koştular, Daniel'in başına toplandılar. Bir anda yere yığılan arkadaşları nefes almıyordu ve ambulansı aradıklarında da herkes ne yazık ki artık çok geç olduğunun farkındaydı.

İçeriden getirerek üstüne örtüverdikleri gazetede şöyle bir yazı göze çarpıyordu;

Altın Sonbahar'ı yaşadığımız bugünlerde, Global kriz Rusya'daki hurda metal fiyatlarının da düşmesine neden oldu. İnşaatların neredeyse durması, beyaz eşya satışlarının da yavaşlaması nedeniyle tüm bunların üretiminde kullanılmak üzere yeniden hammaddeye dönüştürülen hurda bakır % 30'luk düşüşle en çok kaybı yaşatan metal...
 
 

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..