Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

‘Anayasa değişirse devletin çatısı çöker’miş; çöksün, çok iyi olur!

‘Anayasa değişirse devletin çatısı çöker’miş; çöksün, çok iyi olur!
 

İranlılar sirk’e “acayiphane” diyorlar; gerçekten harikulade bir isimlendirme… Türkiye de son yıllarda tam bir acayiphane haline geldi. Acayip insanlar, acayip partiler, acayip laflar, acayip dalavereler, fauller, numaralar, sol gösterip sağ vurmalar, ters manyeller, bodoslama cambazlıklar… Hangi katakulliyi ararsan mevcut…

Şimdi bu acayiphanenin usta oyuncuları son numaralarını AKP’nin anayasa değişikliği girişimi nedeniyle sergilemeye başladı. Düşünebiliyor musunuz, bir ülkede askeri diktatörlük tarafından hazırlanıp baskı altında referandumdan geçirilmiş korkunç derecede anti-demokratik bir anayasa var; sağcı-muhafazakâr olduğu söylenen bir parti bu anayasayı birazcık demokratik hale getirmeye çalışıyor. Buna karşı solcu-sosyal demokrat olduğu iddia edilen bir parti ve onun “ilerici”, “çağdaş”, “laik” olduğu öne sürülen “çevre birimleri” (yargı, yancı medya vs) ise bu girişime şiddetle karşı çıkıyor. Bu her nasılsa kendinden menkul bir şekilde çağdaş, ilerici, sossal demokrat, solcu molcu olabilen kesimler, temel mantığı “177 esas, 16 geçici maddede halkın özgürlükleri nasıl kısıtlanır?” olan bir anayasanın virgülünü değiştirmemek için can havliyle mücadele ediyorlar. Bunun için akla ziyan gerekçeler ileri sürüyorlar.

Neymiş, bu anti-demokratik anayasa değiştirilirse AKP sivil darbe yapmış olurmuş. Hey Allahım yarabbim! Bu nasıl anayasadır ki, darbenin izleri ayıklanıp demokratikleştikçe bozuluyor!

İnsan aklıyla alay eden bu ret gerekçelerinin içinde benim en çok dikkatimi çeken HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’in gerekçesi oldu. Bay Özbek, konuya ilişkin açıklamasında “Eğer böyle geçerse orta direğin yıkılması anlamına gelir. Devletin temeli, devletin çatısı çöker demektir” demiş. Nasıl bir devletse bu demokrasiyi yiyince müteahhit Veli Göçer’in kumdan inşa edilmiş evleri gibi çöküyor. Demokrasi bu devlete çok zararlı, çok! Tabii Bay Özbek’in “devlet”ten kast ettiği aslında kendi devlet anlayışları… Al gülüm ver gülüm usulüyle yerleşilen makamlar, imtiyazlar, dokunulmazlıklar, kast örgütlenmeleri, ideolojik cemaatleşmeler… Zaten sorunumuz da devletin bu şekilde kurgulanmış olması. O yüzden böyle bir devlet anlayışının çökmesi ve ortadan kalkması gerekiyor.

Bu devlet anlayışı, asker kaçağı oğullarından ikisinden birini idama, birini askere yollayan mahkemenin asılacak oğlunu babalarına seçtiren bir anlayıştır. Bu devlet anlayışı, duruşma salonunda oturma sırasına göre “ilk sıra idam, ikinci sıra müebbet hapis, üçüncü sıra 30 yıl, dördüncü sıra 15 yıl, beşinci sıra beraat” diye karar veren mahkemelerin olduğu bir anlayıştır (bkz. İstiklal Mahkemeleri yargılamaları). Bu devlet anlayışı, “her şehit için 5 DTP’li öldürelim” diye yazan gazetecinin beraat ettirildiği, buna karşılık yüksek yargıçlara “hukuktan anlamıyorlar” diyen Baskın Oran’ın bu sözlerinden dolayı cezalandırıldığı bir anlayıştır. Bu laftan dolayı cezalandırılan Oran’a “köpek”, “satılmış” diyenlerin, “yabancılardan para alıyor” diye iftira atanların beraat ettirildiği bir anlayıştır.

Bu devlet anlayışı, yaşı 18’den küçük gençlerin yaşının büyütülüp, 75 yaşından büyük ihtiyarların yaşının küçültülerek asıldığı bir anlayıştır (bkz. Seyit Rıza ve oğlu ve Erdal Eren). Bu devlet anlayışı aynı pankartın bir ucundan tutana 7 yıl, öteki ucundan tutana 10 ay hapis cezasının verilebildiği bir devlet anlayışıdır. Bu devlet anlayışı, devletin savcısını öldüren katilin suçunu itiraf etmesine, tanıkların onu teşhis etmesine, yerel mahkemenin de 7 kez idam cezası vermesine rağmen temyizde serbest bıraktırıldığı bir anlayıştır. Bu devlet anlayışı darbecileri soruşturmak isteyen savcının meslekten atılıp avukatlık yapması bile engellendiği bir anlayıştır. Bu devlet anlayışı, sırtından 13 kurşunla vurulan 12 yaşındaki çocuk için “çatışmada öldü” kararının verildiği bir anlayıştır. Bu devlet anlayışı, başbakanını, bakanlarını keyif için, 3 devrimci genci de onların rövanşı için asan bir devlet anlayışıdır. Bu devlet anlayışı, milyonlarca seçmenin oy verdiği partilerin hayatını bir savcının keyfine teslim eden bir devlet anlayışıdır. Bu devlet anlayışı duvarlarına “egemenlik milletindir” yazıp o egemenliğin millete hiçbir zaman bırakılmadığı bir devlet anlayışıdır.

Bugüne kadar birileri böyle bir devleti sopa olarak kullanarak bizleri köleleştirdi. Sesini yükseltenin dilini kopardı, elini kaldıranın kolunu kesti. Bu halka bir sömürge ahalisi muamelesi yaptı. Onlar istiyorlar ki, bu düzen hep böyle gitsin, kendileri hep o devletin üst katlarında sefa sürsün, biz o yanlış ve çürük temelin üzerine kurulu binayı sonsuza kadar omuzlarımızda taşımaya devam edelim. Bu ağır karanlıkta bizlere bir nefeslik yer açılmasın. Bütün çabaları bunun için. Bütün o süslü püslü, “hukuk”lu, “bağımsızlık”lı, “laik”li cümlelerin altında bu gayret var. Yoksa ne yasa umurlarında ne anayasa; ne hukuk, ne millet ne devlet.

O yüzden bu “devlet”in temelinin de çatısının da acilen çökmesi gerekiyor. Bu yolda ona vurulan her kazma darbesi bir kazançtır. Bu diktatörlük anayasasının bir tek maddesinin değişmesi bile bir kazanımdır. 26 maddesinin değişmesi daha büyük bir kazanımdır. Tamamen çöpe atılıp yeni ve tam anlamıyla demokratik, özgürlükçü, devleti değil, insanı temel alan bir anayasanın yapılması ise daha da iyi bir kazanımdır. Böylece o yanlış kurulmuş çatı çöker ve daha demokratik bir çatı kurulur. Çok da iyi olur; mükemmel olmaz ama en azından şimdikinden iyi olur. O zaman bu memleket de bir “acayiphane” olmaktan çıkar, normal bir memleket olur.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..