Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

"Başkanlık Sistemi", artık, Türkiye'de "olması gereken" bir yönetim sistemidir...

"Başkanlık Sistemi", artık, Türkiye'de "olması gereken" bir yönetim sistemidir...
 

İnternettetten aldım...Yorum size ait....


BAŞKANLIK SİSTEMİ'Nİ ESAS ALAN YENİ BİR ANAYASA, AYNI ZAMANDA, "ÇÖZÜM SÜRECİ"NİN DE "OLMAZSA OLMAZI"dır...

Türkiye, 33 yıldır yama üstüne yama yapılarak, ""kimliğini yitirmiş bir anayasa" ve  "kör topal yürütülmeye çalışılan parlamenter sistem" ile bir yerlere varılamaz artık...

Türkiye'ye, yeni bir "yığınak" ve bu yığınağa uygun bir "hareketlilik" gerekir .. "Olması gerekeni, olur durumuna" getirmek lazımdır...

Olması gereken de, "yeni  bir  anayasa  ve  bu anayasanın esasını teşkil eden 'başkanlık'  sistemi"dir...

BAŞKANLIK SİSTEMİ NEDİR?

Bu sistemde, "Hükümet Başkanı", aynı zamanda "Devlet Başkanı"dır..."Yürütme gücü", "Yasama Organı"ndan bağımsızdır...Genellikle, Cumhuriyet'e dayalı bir hükümet sistemidir. Başkanlık sisteminde, yasamanın, yürütmeyi fesh etme yetkisi yoktur...

Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayırma ve denge vardır...Başkanlık sistemi, Yasma ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükümet sistemidir...

Aslında bu sistem, bize hiç yabancı değildir...Hatta Türkiye, bunun daha ilerisi daha katısı bir şekilde de yönetilmiştir...Otoriterlik, adeta Osmanlı'dan bu yana siyasi ve sosyal hayatımızın genlerine işlemiş bir yönetim tarzıdır...

Yakın tarihimizden bir örnek...

1921 Anayasası'nın 3. maddesi; "Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti, Büyük Millet Meclisi Hükümeti" unvanını alır.

2. maddesi de aynen şöyledir; "İcra kuvveti ve teşri salahiyeti, milletin yegane ve hakiki mümessili Büyük Millet Meclisi'nde tecelli ve temerküz eder"

Yani, günümüzdeki anlamı ile, "yürütme ve yasama gücü", Büyük Millet Meclisi'nde toplanır...Daha açık bir ifade ile, günümüzde demokratik bir yönetim ilkesi olan "kuvvetler ayrılığı" prensibi yerine, tüm yetkileri kendinde toplayan "kuvvetler birliği" prensibi kabul edilmiştir.

Dikkat edilirse, M. Kemal Atatürk'ün kurduğu ve izlediği bu yönetim şekli, yukarıda kısaca açıklamasını yaptığım günümüz  Başkanlık Sistemi'nden "çok daha katı ve otoriter" bir yönetim şeklidir.

Kurtuluş Savaşı öncesinde kurulan bu, "otoriter sistem", o günlerin zor koşullarına  karşı uygun bir sistemdi...

Bana göre, Türkiye, günümüzde de, benzer koşullarla karşı karşıyadır...Parlamenter sistem, bu zor  koşullara çözüm getirmekte zorlanmaktadır.

Eyalet Yönetimi...

Başkanlık sistemi, denince, özellikle bizim ülkemizde öyle bir algı yaratılmış ki, eyalet yönetimi "ülkenin bölünmesiyle" eş tutulmuştur...

Oysa ki, 23 Nisan 1920'de kurulan BMM ile yönetimi ele alan "Meclis Hükümeti"nin, olağanüstü koşulları karşılamak için kabul ettiği 1921 Anayasası'nın 11. maddesi, bugün tartışılan "eyalet sistemi"nin tam bir benzeri idi....Madde aynen şöyleydi :

"Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer'i, adli ve askeri umur, beynelmilel iktisadi münasebet ve hükümetin umumi tekalifi ve menafii birden ziyade vilayete şamil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisi'nce vaz edilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Ziraat, Nafia ve Munaveneti içtimaiye işlerinin tamzim ve idaresi  Vilayet Şuraları'nın selahiyeti dahilindedir."

Bu maddenin açık anlamı, yerel yönetimlere fazlaca yetki veren ve Osmanlı'nın son dönemlerinde Prens Sabahattin'in öngördüğü "Adem-i Merkezi İdare" sistemidir...

Özellikle, vilayetlere "Vilayet Şuraları" adı altında verilen "muhtariyet", bazı kesimlerce -- ki bu kesimlere Kürtlerin kendileri de dahildir -- Kürtlere mal edilmiş ve Kurtuluş Savaşı sonrasında Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı vilayetlere "muhtariyet" verileceği izlenimi yaratmış, onları sevindirmiş ve özendirmiştir.

NOT : Bu konuda, M.Kemal ile Kürtler arasında gizli bir anlaşma ya da sözleşme olup olmadığı bilgisine sahip değilim. Ancak, Sivas Kongresi sırasında M. Kemal'in Kürt Aşiret reisleri ile çekilmiş bazı fotoğraflarının bulunması, ve yukarıda yalnızca 11. maddesini verdiğim 1921 Anayasası'nın hiçbir yerinde, etnik kökene vurgu yapılmaması, yalnızca Türkiye Devleti(bir kez) ve "millet" sözcüğünün geçmesi, bu anayası okuyanlarda bu yönde bir  algı bir algı yaratabilir.

Bu arada şunu da ilave etmek isterim. 1921 Anayasası'na adı geçen "Vilayet Şuraları", yalnızca Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı vilayetler değil; Türkiye'nin tüm vilayetleri içindir.

Günümüzde,  Başkanlık Sistemi ile birlikte tartışılan "Eyalet İdaresi" de, 1921 Anayasası'nda olduğu gibi, yalnızca Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı ya da "Hayali Kürt Devleti" sınırlarında vilayetler için değil; Türkiye'nin tüm vilayetleri içindir...

SONUÇ :

Başkanlık Sistemi'nin, "otoriter" bir yönetime yol açtığı bir gerçektir...Ama yukarıda da belirttiğim gibi, siyasi ve sosyal geçişimize baktığımızda, halkımızın ve siyasilerimizin, daha Osmanlı'dan günümüze bu tarz yönetime "şerbetli" olduğu bir gerçektir...

Bunun en çarpıcı örneğini, siyasi partilerimizin genel başkanlarında görüyoruz...Bütün siyasi parti başkanlarımız, adeta "tek adam" gibi...Ama kürsüye çıktıklarında, ceplerinden "demokrasi parfümünü" çıkarıyorlar ve ağızlarına sıktıktan sonra konuşmaya başlıyorlar...

Ama, M. Kemal Atatürk dönemine baktığımızda, ülke ve insanı için üstesinden gelinen bütün zorluklarını bu tarz bir yönetim sayesinde olduğunu, bu ülke ve halkı için düşünülen bütün siyasi ve sosyal yeniliklerin, değişimlerin ve dönüşümlerin yine bu tarz bir yönetim ile gerçekleştirildiğini kimse yadsıyamaz...

Son söz ;

Bazı durumlarda, hani denir ya, "Atatürk, bugün olsaydı ne derdi ne yapardı"...Ben söyleyeyim; Atatürk, bugün olsaydı, kesinlikle "Başkanlık Sistemi' derdi...

cdenizkent

26 Ocak 2015

Çok kısa

M.Kemal Atatürk'ün,

En fazla olacak olan durum, üniter yapı içinde(tek bayrak,tek millet ve tek vatan) Türk-Kürt Federasyonudur.Zaten yukarıda konu ettiğim 1921 Anayasa, 1924 Anayasası ile değiştirilmeseydi meydana gelecek olan da buydu.. Hatta bazı tarihçiler böyle bir durum sözünün de verildiğini yazarlar.

x       x      x

SONUÇ :

Son söz :

Bu gün, M. Kemal Atatürk olsaydı, yukarıda verdiğim tarihi örneklere bakarak, "bu çivisi çıkmış parlamenter sistem yerine başkanlık sistemi isterdi" diyemez miyiz?

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..