Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '09

 
Kategori
Bayramlar
 

"Ben, Üsküdar'ın Katibiydim."

"Ben, Üsküdar'ın Katibiydim."
 

Ah İstanbul ah, hep eskisi gibi kalsan ne güzel olurdu!

Çocukluğumun şehri…

Benim için hiç bir zaman “memleketlilik” duygusu olmadı. “Eskişehirliyim, Afyonluyum, Denizliliyim, Ağrılıyım, Konyalıyım…” diyemedim.

Ne tuhaf değil mi?

Çocukluğumda insanların hep bir yerli olduğunu öğrendim. Sokakta oynarken bir arkadaşımın Bursa’yı, diğerinin, Diyarbakır’ı, bir başkasının Trabzon’u, Rize’yi, ötekinin Antep’i anlatışını dinledim. Yazın onların hep gideceği bir yerleri vardı. Sokak boşalır, ben yalnız oynardım veya sevmediğim kişilerle vakit geçirirdim.

Orta öğrenim yaşantımda da hiç değişmedi bu.

“Ben nereliydim?”

“İstanbulluyum” derdim, inandıramazdım.

Oysa o mahallenin sayılı ailelerinden biriydim. Ben o sokakta doğmuştum, annem, babam, onların anneleri ve babaları... Bunu anlatırdım.

Eski ahşap evler vardı sokakta. Annemin babamın çocukluğundan kalan... Hüsniye Teyze ve Mehmet Amca. Pakize Teyzeler vardı... Pakize Teyze beni çok kızdırırdı. Bana “sevgilim, nişanlım.” derdi.

Çoktan ölmüş terzi Mahir Amca. Trikotaj Kamil. Adı sonradan değişti; meyhaneci oldu. İğneci Mazhar Amca, hastabakıcılıktan emekliydi; mahallenin doktoru olur böyleleri. Biraz ötede Ahter Teyze. Hiç evlenmedi. Hatırlıyorum, banyodan çıkıp bornozla gelip anneannemin evinde saatlerce oturduğu olurdu.

Bunlar hatırlayabildiğim benim sokağımın insanları.

Bir bayram sabahı ilk ve son kez el öpmek için gezmiştim Hüsniye Teyze ve Mehmet Amcaların apartmanını. Herkese şeker, bana 2,5 lira vermişlerdi. O sokaktaki eskiye ait, bize ait ne varsa hepsi yıkıldı, yakıldı. O diğer memleketin insanları geldi. Bizler yabancıydık orada. Sonra sokaktan elimi ayağımı çektim. Kimseyle konuşmuyordum artık. Fakat her zaman peşimdeydi memleketliler.

Üniversitede yaşadım bunu yoğunlukla.

“Sen nerelisin” diyorlardı.

“Ben, Üsküdar’ın Katibiydim.” Bizzat kendisiydim. Her davranışımla onu yaşattım çevreme.

Sonra sevgililerim oldu. Çok değil tabii. Şu an hiçbirinin nereli olduklarını hatırlamıyorum bile.

Aslında ne kadar da önemlidir onların nereli olduğu? Çünkü onun, sevgilinin yaşadığı bütün coğrafya çok kıymetlidir; okuduğu okul, ilk kez düşüp bir tarafını incittiği sokak, ip atladığı bahçe, evcilik oynadığı diğer çocuklar, denize yakın mı, uzak mı? Hemen kentin tepesinde duran dağın bile bir anlamı olur.

“Köyümüzün içinden şarıl şarıl akan ve ördeklerin içinden çıkmadığı bir dere vardı, biz de üstündeki tek köprüden onlara taş atardık” diyen bir sevgilim olsa bambaşka dinlerdim onu.

“Ben yeşillikler içinde ve deniz kenarında yaşadım, bizim oraların insanı…” diye başlayan bir anlatımla bütün aşkımızı tazeliyebilirdik.

Sokağımızdaki ahşap evler her zaman korku verirdi bana. Bu içinde yaşayan yaşlı, aksi ihtiyarlardan kaynaklanırdı. Yaşlı insanlar benim dedelerim ya da büyükannelerimle çok iyi geçinir, mahallenin çocuklarına düşman kesilirler, kovalarlardı. Belki de kendi tarihlerini korumaya çalışırlardı da biz o zaman anlamazdık. Teker teker içindekilerin yeşil cenaze arabalarına binmesi ile mahalle çocukları rahatlamıştı. Artık bahçesine kaçan topu almak için hayatlarını tehlikeye atmak zorunda olmayacaklardı.

O ihtiyarlarla birlikte ahşap evlerin çöküşü başladı.

O ihtiyarlardan daha sevimsiz işçiler yıkmaya başladılar evleri. Üstelik inşaatın çavuşu dediğimiz kişiler daha korkunçtu. Apartmanlar insanla dolduğunda artık bu mahallenin değişimini o zamanlar on iki on üç yaşında olan ben bile kaldıramayacak durumdaydım. Mahallenin görüntüsü değişmiş, betonarme binalarla sokaklar top oynamamıza izin vermeyecek kadar çok arabayla dolmuştu.

Her arabanın sahibi, o ihtiyarların yerini almıştı.

Üstelik onlarla anlaşacak ne bir dedem vardı ne de...

Bu bayramın paylaşımı da böyle olsun, fazla eskiye özlemle oldu ama bayramın böyle bir tarafı var sanırım...

şimdi ortamı bıraz değiştirip, şiirle bitireyim...

Akşam yakamozu seyrettik
kırmızı mehtabın altında
Üşümedik, geceyi sevdik
Her gün âşık olduk, yalnız kaldık,

Şairdik.

Eski şarkılarla meyhanelerde birbirimize baktık
Bir vapur kalktı, biz onun içindeydik

Güle güle gecelerimiz, yakamozdaki şiirler...

"Aşk bitti" dediler,
"hayır!" dedik
Bizler aşık olmayı sevdik

El ele tutuşup karşıdan karşıya geçtik.
Yollar tüm yönlereydi

Eve mutlu döndük, mutlu ettik.
“Seni seviyorum!” demesini öğrendik

Biz zaten hep sevdik.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..