Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

"Ben bilmem, beyim bilir"(!)

"Ben bilmem, beyim bilir"(!)
 

İmageshack sitesinden


Selma: 30 yaşında, işletme mezunu, bir fabrikada insan kaynakları sorumlusu olarak çalışıyor. Evli. Bir çocuğu var.

Hatice: 30 yaşında, ilkokul mezunu, çalışmıyor. Evli. İki çocuğu var.

Selma aileyi ilgilendiren bir konuda tek başına karar vermiyor, Hatice’de öyle. Fakat aralarında, kurdukları cümle bakımından çok önemli bir fark var:

Selma: “Bana göre mantıklı, fakat bu konuyu eşimle de konuşup; ikimizin ortak kararını sonra söylerim” diyor.

Hatice; “Ben bilmem, beyim bilir.” diyor.

 

Sonuç: Bir toplumdaki Haticelerin yüzdesi, o toplumun gelişmişlik düzeyinin göstergesidir!

 

“Ben bilmem, beyim bilir” tavrı, kadının al-ama-dığı eğitim ve ona bağlı olarak oluşturduğu bakış açısıdır. Daha doğrusu kendine ait olmayan bir hayatta, suret olarak var olup; aslı yok, bedenden ibaret olmaktır!

Birileri sizi kullanır; etinizden, sütünüzden yararlanır ve verimden düştüğünüzde de; yine üzerinde hiçbir söz hakkınızın olmadığı bir kurallar ve (varsa) haklar bütününden payınıza ne düşerse ona razı olursunuz.

 

Yukarıda örnek olarak verdiğim iki kadından ekonomik özgürlüğü olan ve kendine has bir dünya görüşü olan “aydın” kadın, bırakın kumayı, aldatılmayı bile kabul edemez. Ama Hatice için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değil. Hele hele dini ve örfi öğretilerle baskılanarak büyütülmüş ve de ekonomik özgürlüğü sıfır ise; fıkradaki gibi; “bizimki daha güzelmiş” demek zorunda kalır(!)(*)

 

“Ben bilmem, beyim bilir” ifadesi, aynı zamanda geri kalmışlığın hem nedeni hem de sonucudur.

Nedenidir; çünkü gelişme ve büyüme ancak kadın ve erkeğin omuz omuza birlikteliği ile mümkündür. İki tekerlekli bir aracın tekerlerinden biri patlamışsa; o araç yürümez. İki gözünüzden biri körse; dünyayı çepeçevre göremezsiniz. Bacaklarınızdan biri yoksa; koşamazsınız.

Geri kalmışlığın sonucudur; çünkü cahil kadınların çoğunlukta yer aldığı toplumlar yeniliklere açık olamaz; yeni fikirler üretemez, düşünüp değerlendiremez. Kısacası bir fikri olamaz.

Peki fikri olmayan kadının zikri nedir? Beyinin fikrine tabii olmak. Artık beyinin, beyni ne kadar gelişmişse(!)

Konu ile ilgili içler acısı bir örnek Mali’den:

Afrika’nın en büyük yedinci; dünyanınsa fakirlikte birinci ülkesi, Mali. Topraklarındaki altın ve uranyum Fransa tarafından yıllarca sömürülmüş; posası çıkınca serbest bırakılmış, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke.

Bu ülkedeki kadınların % 75’inin okuma yazması yok, % 45’i ise çok eşlilik altında yaşıyor.

Sadece bu bilgilerle bile bakıldığında; Mali’deki kadın profiline acımak geliyor insanın içinden.

Ama sıkı durun:

Geçenlerde parlamentoya gelen bir yasa değişikliği için; o acınası kadınlar sokağa döküldüler. Hem de nasıl biliyor musunuz? “Kadın erkek eşitliğine, HAYIR!” nidalarıyla!

Yasada, boşanan kadının ve evlilik dışı çocuğun miras hakkı genişletiliyor, çocuğun velayetini babaya veren maddedeki ‘baba’ ibaresi ‘anne-baba’ ile değiştiriliyor, evlilik, lâik bir düzenleme olarak tanımlanıyordu.” (Gazetelerden)

Üzerine yorum yapmaya gerek duyulmayacak kadar traji-komik bir durum, değil mi?

Peki, kadına bunu yaptıran nedir?“Ben bilmem, beyim bilir,” anlayışı olmasın sakın! Beyi bilmiş; "batı medeniyeti günahtır ", demiş; o da kendisinin yararına olacak bu değişime “hayır” diyerek beyinin bilgisine onay vermiştir!

 

Aşağıdaki linkte Focus dergisinin Dünya Kadınlar Günü sebebiyle yaptığı “Dünya kadınlarından insan manzaraları” başlıklı araştırması var. Kadın ve erkeği eşit tutan toplumlarla, kadını ikinci sınıf gören toplumların fakirlikle at başı giden sosyal statülerini görmek açısından güzel bir araştırma: http://www.focusdergisi.com.tr/kultur/00372/

 

Atatürk sayesinde aydınlıklara koşarken; O’nun ölümüyle birlikte ayağına çelme takıla takıla, yarı aydınlık kalmış ülkemin, ılımlı İslama sıcak bakan, nemalı yazarlarına sormak istiyorum:

Ya siz Mali’deki durumu nasıl yorumluyorsunuz?

 

 

 

(*) Gelelim fıkraya:

Karı koca yemek yiyor. O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor. Adamın karısı soruyor: "Kim bu afet?"
Adam: “Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!” Kadın: “Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!” Adam: “Yani Etiler'deki apartmanı, Kandilli'deki yalıyı, Göcek'teki tekneyi ve Nice'deki villayı bırakıyorsun...” Uzun bir sessizlik olur. Çift yemeğini çatallarken kadın birden sorar: “Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim? “
Adam: “Fuat'ın metresi.”
Kadın: -“Ay bizimki çok daha güzel!” (!!!!)

...

 

"Peki, çözüm nedir?"

" Ben bilmem, beyim bilir (!)"

 

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..