Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '08

 
Kategori
Psikoloji
 

"Ben'in hizmetinden çıkmış sevme hali...

"Ben'in hizmetinden çıkmış sevme hali...
 

"The Kiss by Gustav Klimt "



Artık yüzünü görmese de gözlerim; gün ağırırken uyanıp aldığım ilk nefeste gelen o gülümsemen oluyorsa gözlerimin önüne ve bedenim teslim ederken kendini rüyalar alemine, adınla kapanıyorsa son perde...

Artık sesini duymasa da kulaklarım; hani sadece "senin sesinde bulabildim" dediğim o büyüye dahi, kalmamışsa gereksinimim...

Ve dokunuşların...onlarla buluşmaksa hayal edilesi bile değilse benim için....buna istek dahi duymuyorsa artık bedenim...

Dedim ki dün kendime; "ben'den çıkmış artık bendeki sevgin"

Ne tuaf bir histir bu yaşanan; ne bir adı vardır, ne de bilinen bir benzeri...Kimi aşkı kendinde bulmak der, kimiyse platoniklik hali. Yada ilahi sevginin bir benzeri....

Ne biri bence, ne de öteki; bu halin bendeki tarifi "seni seviyorsam bundan sana ne...hatta bana ne "diyebilmek gibi.

Bir bebeği sevmek için bebeğin sizi sevip sevmediğini sorgulamazsınız ya...yada bir ağacın altında oturuken hissettiğiniz huzurdur, koşul yada kaygı duymazsın değil mi orada?...Doğayı severken o da beni seviyor mu? diye düşünmemek gibidir artık sevmenin bu raddesi.

Bundan böyle bu sevgi sadece yüreğinin " hissedene özel " dediğin bir köşesinde, seninle Yaşar. Ve işte o gün " ben" dediğine değil de, yalnızca "kalbine" hizmet eden bir hale dönüşmüştür bu sevgi.

Ne onun hayatında olan bitenlere, ne kim olduğuna, ne yaşamının akşında olacaklara, ne de etrafında senin için bekleyen sevgili adaylarına; ilgin ve ihtiyacın kalmaz işte.

Sevgiyi yaşamak için; birinden duyacağınız bir çift güzel söze, bir dokunuşa, beğenilme yada onaylanmalara ihtiyaç duymadığınız bir basamak vardır... Ve o basamağa bir defa tırmandıysanız; size artık ne aşağıdaki o bir zamanlar içinde yaşadığınız manzara, ne de hayal etmek adına ötelerin umudu cazip gelecektir bundan böyle.

Bu sevme hali bir başkadır dedim ya: O haldeyseniz; ne sevilme şartı, ne karşılık görme/görmeme ikilemleri, ne kaybetme endişesi, ne de "benim için o doğru insan mı?" kaygıları kalır sizde. Tüm korkularınız bedenizi ve ruhunuzu terk edip gitmiştir sanki. Tıpkı istekleriniz gibi; ne sahip olma isteği, ne kontrol etme eğilimi, ne benim olsun hırsı, ne de bir başka arayış ...kalmaz olmuştur durduğunuz o basamakta bunların hiçbiri.

İşte bu çizgiye vardığınızda; ne var ne yoksa yaşam adına, ahenkli ve huzurla akar içinizde. Ne o fırtınalar, ne de o devasa dalgalar vardır artık. Bir basamak öncesindeki med cezirleriniz bitmiştir şimdi.

Kalbinize kulak verdiğinizde, yada gözlerinizdeki ifadeye yansıyan ruhunuza uzanıpta baktığınızda; sadece durgun suya vuran kalp atışlarınızın ritmi ile sakin bir gölün üzerinde huzurla ve ağır ağır büyümekta olan sevgiden halkaları izlersiniz oada.

Yaşamı seversiniz... ve onun sunduklarını da...
Olmayanı değil, olanı görürsünüz: Bardaklar önceleri yarıya kadar boşken, bundan böyle size yarısı doludur. Bulutların arkasından gelecek olanı görürsünüz daha henüz varmadan...ve bu zaman alacakta olsa gelecek olan hep gün ışığıdır size...Bir çoğunu bunaltan sıcaklar size serin bir denize girme şansı, kanınızı damarınızda donduracak denli soğuk havalar içinizi ısıtacak bir fincan sıcak çikolata içme isteğinin tetikleyicisidir sadece. Kısacası, hayıflanmak ve şikayet etmek gelmez artık içinizden. Olanı kabul etmenin huzurunda akar sizde zaman...

Sevmek için sevilmeye, aşık olmak için ilgi ve beğenilmeye, "bir sevdiğim var" demek için bir sevgiliye ihtiyacınız kalmaz olur o basamakta...Çünkü yüreğiniz koşul gütmeden sevme haliyle tanışmıştır birkere.

Belki bir "o" dediğiniz vardır içten içe, belki de bu bile yoktur...sonuç değişmez ama. Dedim ya, yaşam sizi bir defa o "koşulsuz sevme" basamağına getirdiyse; yasadıklarınıza bir beklenti yüklemeden, "ama o da beni sevsin" demeleri gün gelip içinizden dahi geçirmeden, sevmekten ve/veya sevilmemekten korkmadan....
seversiniz işte öylece...

İşte sadece böyle bir sevme halini gelindiğinde sıyırılır o "ben" dediğinize hizmet etmekten. Atık bu sevme halinde ne ego kalmıştır, ne nefsinin müdahalesi...

Ve çoğunlukla da "o" dediğinizin varlığının ve kimliğinin çok dışına çıkmış bu sevme haline gelindiginde yaşanan; "o"nu anlamak gayretinizin sonucunda, kendinizi bulma yolculuğunda bir basamak daha ilerlemeke olacaktır.

Ve bu sınavda da gelinir son noktaya:

"Şimdi sen bende...
Artık sadece sen iken ben de böylesine...

Öylesine büyümüşsin ki içimde...
Sen'den bile çoksun artık bu son halinle bende..."



Sevgi ve ışıkla,
Ayna

20.06.2008
 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..