Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

“Beyaz Ayı”, Suç ve Ceza, Adalet ve Vicdan

“Beyaz Ayı”, Suç ve Ceza, Adalet ve Vicdan
 

Adalet’, Hz. Âdem’den bugüne kadar insanoğlunun en temel meselelerinden birisi olmuştur. Bundan olsa gerek tüm dinlerin temelinde “adalet” olgusu geniş bir yer tutar.  Örneğin Kur’an’ının dört temel konusundan birisi adalettir.

Adalet olgusu tarihte daha çok, uygulanış biçimiyle tartışılmıştır. Bundan dolayı da hep sorgulanmıştır, hala sorgulanmaya devam ediyor. Çünkü öncelikle adaletin bir suça karşılık olarak verdiği cezayı, vicdanların da kabul etmesi gerekir. Vicdanlar kabul etmezse ya adalete olan güven sarsılır ya da başka yollarla adalet sağlanmaya çalışılır ki, ikisi de bir ülke için felaket olur.

Bu çerçevede geçmişte bir devlet için en uygun hukukun “pozitif hukuk” mu, yoksa “doğal hukuk” mu olduğu? Sorusu çok sık gündeme gelmiş ve tartışılmıştır.

‘Pozitif Hukuk’; yasa koyucunun belirlediği kanunlara göre karar verilince adaletin sağlandığına inanılan hukuktur.  ‘Doğal Hukuk’ ise, kanunun öngördüğü cezayı bazı durumlarda yeterli görmeyen,  bazı durumlarda da çok fazla gören ve bunun yerine bir üst hukuk olarak vicdanlara göre verilen cezayı daha adil gören hukuktur.

Örneğin ‘iki kişinin katili ile 50 kişiyi öldüren bir terörist aynı şekilde ömür boyu hapis cezası alıyorsa bu, belki pozitif hukuka uygundur, ama doğal hukuka uygun değildir. Veya karnı aç olduğu için bir dilim tatlı çalan ile altın çalan hırsızlara aynı ceza veriliyorsa bu pozitif hukuka uygun olabilir, ama vicdanlara göre adil değil.

Doğal hukuk, yani vicdanlara göre karar veren hukuk, ilk bakışta akla daha uygun gibi geliyor, ancak doğal hukuku uygularken ölçüyü belirlemek hiç de öyle kolay da değil, her zaman adil de değil. Bazen, vicdanları rahatlatalım derken, başka bir adaletsizlik örneği de sergilenmiş olabilir. Hele işin içine duygular, kin nefret veya merhamet ve ideoloji gibi etkenler de girerse adil karar vermek kolay olmaz. Çünkü insanın duygularına doğuştan gelen bir sınır çizilmemiştir. İnsanın şiddet duygusuna da, öfke duygusuna da bir had konulmamıştır. Bunları sınırlayan ve terbiye eden ise din, ahlak, gelenekler ve pozitif hukuktur.

Pozitif hukukun verdiği karı uygun görmeyip,  sadece doğallığı ölçü alırsanız, işte “Black Mirror”,  dizisinin “White Bear”  (Beyaz Ayı) bölümünde olduğu gibi adaleti sağlama adına vahşete sebebiyet verirsiniz.

“Black Mirror”, dizisinin Beyaz Ayı bölümünde,  pozitif hukuk ve doğal hukuk olguları çerçevesinde insani olanın hangi değerler üzerinde yükseleceğine dair ahlaki bir sorgulama yapılır.

“Beyaz Ayı”da siyahi bir kadın, nişanlısının üç yaşındaki bir kızı öldürmesi olayını kameraya almış ve bununla da eğlenmiştir. Adli makamlar, siyahi kadının ‘çocuğun vahşi duygular içinde öldürülmesine seyirci” olduğuna inandığı için pozitif hukukun vereceği cezanın yetersiz olduğunu düşünür. Bunun yerine, toplumun vicdanını rahatlatmak amacıyla  “doğal hukuk” un kurallarına göre ceza verir.

Dizide, vahşice işlenen cinayete seyirci olana birine, muhtemelen maktulün anne-babasının vicdanını rahatlatacak kadar ağır bir ceza veriliyor. Yani doğal hukuk uygulanır.   Ancak ceza verilirken, suçlu kadının daha fazla işkence çekmesi adına, bunun bir eğlenceye çevrilmesi insanın vicdanını rahatsız eden başka bir suça dönüşür:  Çünkü “Adalet Parkı” denilen yerde toplanan binlerce insan, tıpkı Roma döneminde arenada gladyatörlerin birini vahşice öldürmesinden zevk alanlar gibi, suçlu kadına uygulanan işkenceyi coşkuyla izlerler.

Suça verilen ceza adil olmazsa başka bir suça dönüşür. Vicdanları rahatlatalım derken, toplum vicdansızlaştırılır, duyarsızlaştırılır. Acıma ve merhamet duyguları körelir.

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..