Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '07

 
Kategori
Haber
 

"Bıçak kemiğe dayandı" "Artık yeter!"

"Bıçak kemiğe dayandı" "Artık yeter!"
 

Bugün bazı gazetelerin ilk sayfalarını tamamen şehit haberlerine ayırmaları ve "yeter artık" "bıçak kemiğe dayandı" şeklinde manşet atmaları, bana 1980 öncesini hatırlattı. O günlerde de terör giderek tırmanmış ve artık insanları bezdirir hale gelmişti.

"Ordu artık bu işe el koysun" kanaati insanlarda oluşmuş, demokrasi falan çoktan unutulmuştu. Doğrusu ben de darbelere karşı olduğum halde, 12 Eylül sabahı demokrasinin aldığı yaraya üzülmekten çok, yaşadığımız o kâbus dolu günlerin bittiğine seviniyordum.

Bu ikilem dolayısıyladır ki zaten demokrasiyi kendi rayına oturtamadık. O şu anda, kâh önden öküz arabasıyla çekilen bozuk bir traktör gibi, kâh arkadan insanlar tarafından itilen, marşı basmayan bir otobüs gibi, garajımızda, tıkır tıkır çalışacağı günleri bekliyor.

Dün yurdumuzda gerçekten üst üste yaşanan olaylar yumağı vardı.

Bir yanda Genelkurmayın halktan beklediği toplumsal refleks isteği…

Bir yanda bunun doğal bir yansıması olduğu düşünülen Şırnak’taki terörü telin mitingi..

Bir yanda Ankara Kocatepe Camii’nde Siirt şehitlerini uğurlama töreni…

Bir yanda bu törende Genelkurmay başkanı alkışlanırken Dışişleri Bakanı Gül’ün yuhalanıp protesto edilmesi…

Ve akşama doğru bütün bunlarla alay edilir gibi Şırnak’ta yine bir mayın hadisesinin yaşanması ve bu olayda üstelik bir yarbay ve bir binbaşı gibi üst rütbeli iki subayın şehit edilmesi, gerçekten acı yoğunluklu bir gün geçirmemize sebep oldu.

Terör önce adını duyurmak, sonra da kitleleri korkutup sindirmek ister. Bu yüzden genellikle terör olaylarının abartılı şekilde Basın’a yansımaması istenir. Çünkü böylece terör örgütünün ekmeğine yağ sürülmüş olacaktır.

Bugünkü gazetelerin bir kısmı bu kuralı da unutup –belki haklı olarak- sayfalarını yalnızca bu olaylara ayırdılar.

Büyük gazeteler yine tedbirli davranıp gerekeni yapmışlardı ama, benzeri olaylar tekrarlanır ve özellikle üst rütbeli subaylara yönelik acı haberler çoğalırsa, onların da sonunda yapacakları başka bir şey kalmayacaktır.

İşte o zaman kırılma noktasına geldik demektir. Ne olursa olsun, bu acılar dinsin noktası…

Eğer bunun bir çaresi varsa neden şimdi yapılamamaktadır?

12 Eylül bundan daha farklıydı. O zaman bir sağ sol çatışması vardı. Ve artık neredeyse sağcılar da solcular da eylemlerden bıkmışlardı. Askeri darbe, onlara da sanki bir tatil gibi gelmişti. (Elbette sonraki yargılama ve cezalandırma dönemi ayrı bir konu).

Sıkıyönetim ilanı, kimseye hareket serbestliği bırakmamıştı.

Peki benzeri bir durumda bugünkü terör sona erer mi? Kuzey Irak’tan beslendiğini düşündüğümüz PKK terörü için yurttaki sıkıyönetim yeterli olur mu?

Zaten şu anda olay çıkan bölgelerde bir anlamda askeri bir yönetim uygulanmıyor mu?

Bu sorulara net ve olumlu cevaplar vermek elbette çok kolay değil. Ancak görünen o ki, zannedildiği gibi bir iç darbeyle dış kaynaklı terörü durduramayız. Herhalde şu an yaşadığımız terörün dış kaynaklı oluşundan kimsenin şüphesi yoktur…

Ben hâlâ çözümün devlet millet kaynaşmasıyla çözülebileceğinden yanayım. Askerle hükümeti karşı karşıya görmekten garip bir haz duyanlar, seçimlerde bunu kendi partileri hesabına oya çevireceğini düşünüp sevinenler, bu millete ne uzun vadede ne kısa vadede hiçbir hizmet götüremezler.

İyi niyet sınırlarını aşan böyle bir siyaset, er geç halk tarafından fark edilecek ve bunun cevabı sandıkta mutlaka verilecektir.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..