Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '11

 
Kategori
Dostluk
 

"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" derler, ya "böylesi"nin?

"Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" derler, ya "böylesi"nin?
 

Böylesi:)


Birden o mis koku yakalayıverdi beni; hani şu bildik yasemin kokusu… Balkonumdayım, dinlenen günün ardından gelen gecede dinlenebilmek umuduyla; kararan havaya inat aydınlık ve mavi. Hava da bana inat kızıl mı kızıl. Kızıl ve mavi… Ve yasemin kokusu. Ben bu kokuyu bir yerden daha anımsıyorum; hani bahçenin girişinde, evin önündeki, üstü kapatılmış balkona çıkılan o birkaç basamak merdivenden önce, evi dışarıya kapatan birkaç karış yüksekliğindeki demir kapıyı itip içeri girerken, saçlarınıza dokunan yaseminler. Kocaman beyaz çiçekleri ve bembeyaz kokusuyla yaseminler.

Sevgili Ayşen’le birlikte oturduğumuz saatlerde kimbilir kaç kez yüreğimizden yakaladı bizi o yasemin kokusu. Sadece yasemin kokusu değildi yüreğimize dokunan. Aynı sokağa bakan komşulardan, Murat Efe’den, Mümin Abi’den, gelen telefonlardan, aradıklarımızdan ve ille de blog sayfalarından… arta kalan zamanlarda neler neler konuşmadık ki!.. Konuştukça yüreğimize dokunduk, yüreğimize dokundukça konuştuk. İlk akşam; cuma akşamı, gecenin ilerleyen saatlerinde, esnemelerimin getirdiği uykumla yanında olamasam da ertesi gece acısını çıkardık ve ben de neredeyse sabaha kadar oturdum. Peki peki sabaha kadar değildi ama en azından üçü geçmişti. Benim için sabahlamak sayılır değil mi yaseminden yansıyan Gülüm?

Beni garajdan aldıktan sonra ki eşi; Mümin Abi ile birlikte gelmişlerdi, hemen sofra kuruldu. Ayşen neler neler yapmamıştı ki; sıcaklar, soğuklar, salatalar ve ille de börülceler. Bir bamya pişirmemişti ya neyse :) Bir haftanın yorgunluğunun üzerine, hele benim gibi çabuk acıkan biriyseniz, hazır bir sofraya oturmak kadar güzel bir şey olamaz. Bir de sevgiyle açmışlarsa size yuvalarını; deymeyin keyfinize!.. Ve üstelik o keyfime daha ne keyifler katmadı ki sevgili Ayşen bilemezsiniz.

Bir kere Murat Efe bizi denize götürürken arabada öne ben oturdum ki olamazamış. Çaylar yapıldı sevgiyle ki hiç anlamadım poşet çaymış. Kahveler yapıldı az şekerli, dantel kağıtlar üzerinde, yanında minik porselenlere konmuş tadına göre farklı renkli çifte kavrulmuş lokumlar, sakızlı-tarçınlı kurabiyelerle sunulan fincanlarla ki herkese yapılmazmış. Neskafeler yapıldı o güzel porselen fincanlarda, özel tekniklerle ki hiç kimseye yapılmazmış.

Ve bütün bunlardan sonra kadın bir de sormaz mı; “Tedirgin olmadın değil mi?” , “İyi geçti günlerin değil mi?”...

Kendimi prensesler gibi hissettim diyeceğim ama… Ama yaşım kraliçeliğe erdi :) Sen ne diyeceğimi sandın? "Yine gel” diyorsun ama her hafta sonu gelemem be Ayşen!..

Sevgili Ayşen ve sevgili Mümin Abi ve ille de evlat; Efe Murat, bana evinizi açtığınız; hem de sevgiyle konukladığınız için sizden aldığımı size sunuyor; sonsuz sevgilerimi yolluyorum; aydınlık şehrimden yasemin kokularıyla


 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..