Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '13

 
Kategori
Deneme
 

"Bırakın artık beni başkalarından tanımayı, bir de beni benim dilimden tanıyın."

1991 yılının Mart'ın 15 inde bir Perşembe akşamı saat: 17.30 da İzmir Konak Doğum Hastanesi'nde ağlama seslerim karışmış bu İzmir sesleri arasına. Ve yaşantımı birçok İzmirli'nin varoş mahallesi dediği yerde devam ettirdim, Karabağlar'da.

İlk sevdiğim karşı komşumuzun kızıydı. Çocukluk işte ne hayaller kurulurdu. Bilirsiniz çocukluktaki hayalleri masumiyetin hep saklı kaldığı zamandır o zaman. Orta gelirli bir ailenin çocuğuydum. Mutluydum ve mutluyduk. Tek katlı bir evimiz vardı, 2 odası bir salonu bulunan. Birçok yeri ise yamalıydı. Fotoğraflarda görmüştüm. Bazen istediklerim olmasa da babama kızgınlığım çok sürmezdi. Yapmamasından gecen bir kırgınlık değildi, yapamamasından imkân yoktu. Olması için çok çaba göstermedim yıllardır er ya da geç olmuştu.
Babam Gemi adamıymış Kaptan. Tabi daha sonrasında boya badana işleri yapmaya başlamış. Yani iş bir gün var 3 gün yoktu. Ama hiç bir zaman hiç kimseye muhtaç bırakmazdı, bırakmadı da.
Annem hep idare etmeye çalışırdı. Geçimimiz mükemmel olmasa da güzeldi.
Neden?
Mutluyduk çünkü. Güzel zamanlardı. Büyükçe anladım geçmişin önemini. Yazları çeşme hayalim vardı hep. Orada gider değer verdiğim akrabalarımla geçirirdim zamanımı zaman zaman bir hafta zaman zaman ise üç gün. Birçok gizli kalan şeylerde var tabi.
İlk orada âşık oldum ben. Güneşin batışına denizin güzelliğine ve oraya gitmem için sebep olan bir kişiye. Çok güzeldi çok.
Ama hiç bir zaman varoş mahallesinden ayrılmadım. Hayattaki tek pişmanlığımdı oradaki âşık olduğum kişiye söyleyemediğim şey. Sürekli bir sebep oluyor yan yana ve baş başa olurduk ama çocuktuk. Belki de biliyordu ama bilmemezlikten geliyordu. Çünkü o da çocuktu.

Şimdi zaman gibi ne internet vardı, ne de sosyal ağlar. Telefon numaralarını bile akılda tutamayacak küçüktük. Ama çok eğleniyorduk. Senede bir hafta bütün seneye bedeldi.
Her şeyi hiçe saymama yetiyordu. AMA ÇOCUKTUK İŞTE.
Eğitim hayatlarımız farklı yerlerde yaşam tarzlarımız farklı yaşadığımız yerler farklıydı.
Kavuşmadık, kavuşamazdık belki ve kavuşamadık. Hep böyle sürdü hayat, uzundu unutturdu mu? Bazen, ama hep kalandı. Eğitim hayatımın lise döneminde Babamı kaybettiğimde hayatın bütün yüzleriyle tanıştım. Ve artık büyüyordum, acım çoktu mutluluk arıyordum.

Tabi yazılamayan birçok duygu ve yaşanmışlık gizli daha. Ve babamdan kalan evde annem ile yaşamaya devam ettim. Ben hala o varoş mahallesinde büyümeye hayatımı kazanmaya devam ediyorum, okuyorum çalışıyorum ve yaşıyorum. Herkesin gittiği mekânlara yaşamlarına imrenmedim. En lüks yaşamım yaşayabildiğimdi. Zaman zaman dibine kadar yaşadım, zaman zaman param yoktu evimde kaldım. Ama dedim ya, yaşamayı unutmadım.
Bugün ayaktayım ve kendi çabalarımla birçok şeye sahip oluyorum. Yaklaşık On üç (13) yıldır kâğıt ve kalem dostumdu. Saklılarımdan çok yaşadıklarım var.

Beş yıldır profesyonel adımlarla yazmaya çalışıyorum. Kendime Güvenim daha çok arttı.
Ve bugün çok lüks olmasa da yaşamımı seviyorum. Kendim ve annem için bir şeyler yapabiliyorum, en azından bir şeylere sahip olduğumda benim deyip ben yaptım diyorum.

Değerli arkadaşlarım dostlarım, herkesin yukarından baktığı varoş mahallemde mutluyum ve mutluluğumu her şekilde kaleme alabiliyorum. Ve de yaşayabiliyorum. Çok param yok, ama çok fazla mutluluklarım var. Ben göründüğüm gibiyim ne eksilerim var ne de artılarım.

Ayırdığınız zaman için teşekkürler.

 Ali Türkmen
 /yirmi yedi ekim iki bin on üç/ 

 
Toplam blog
: 54
: 422
Kayıt tarihi
: 13.05.13
 
 

Radyo programcısı ve İzmir Eylül Universitesi Metalurji Malzeme ve Mühendisliği okumaktayım.   Di..