Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Bizimkisi bir Aşk Hikayesi"

"Bizimkisi bir Aşk Hikayesi"
 

“Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:

Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!", Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.  Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş. "Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"

Harika bir  kıssadan hisse…

 

Bizimkisi bir ask hikayesi, 
Siyah beyaz film gibi biraz 
Hüzünlü sonbahar kapısından 
Çıkmak gibi aydınlığa biraz 

Aylardan eylül. Kimine göre hüzün ayıdır, ama esas kızla esas oğlan için sevdalanma ayı olmuş  eylül.

 Bir vesile ile tanışmış sevdiğiyle esas kız…

Bir süre teknolojinin nimetlerinden faydalanmışlar, mail yoluyla birbirlerini tanımaya çalışmışlar. Gün içinde mailleşmeler, telefonlaşmalar, kısa görüşmeler derken sevdayı bulmuşlar birbirlerinde esas kız ile esas oğlan. Aradıkları tam da buymuş aslında.  Sevgiye ihtiyaçları varmış, değer verilmeye, önemsenmeye, sevdalanmaya…

“Bir eylül getirdi sevgini bana
İçime ateş düştü ki sorma!
Yılardır açmayan gönül çiçeğim
O sefer bir açış açtı ki sorma”

Yaklaşınca her yıl hala titrerim
Sevmek zamanına eylüldür derim”

http://www.youtube.com/watch?v=Rs_uWQGTtHs

Dinledikleri her şarkıda kendilerini bulmuşlar genç  sevdalılar!… Ruhları hiç anlamamış aradaki yaş farkını. Önce düşünmüşler, bu yaşta ne sevdası, gelip geçici bir sevgidir demişler, inanmamışlar…

O hazan gözlerim hüzün yerine
Öyle bir sevinci seçti ki sorma!
Susayan yüreğim suyun yerine
Bir kadeh sevgiyi içti ki sorma!

Yaklaşınca her yıl hala titrerim
Sevmek zamanına eylüldür derim

Her geçen gün sevgileri artmış birbirlerine, hep dürüst olmuşlar, rol yapmamışlar…gerek yokmuş ki o yaşta rol yapmaya.

Zamana bırakmışlar sevdalarını. Zaman onlara ne gösterecek bilememişler. Hayat sürprizlere gebeymiş zira. Başlamışlar ikinci baharlarını yaşamaya. Esas kız ile esas oğlan bu güzelliğin Allah’ın onlara bir armağanı olduğunu düşünüyorlarmış.

Çıplak ayaklarla kumsalda yürümenin, yıldızlara kadeh kaldırmanın, yakamozlara dokunmanın  keyfini, özlemenin güzelliğini, mutluluğunu keşfetmişler, enkazdan çıkıp yeni bir dünya kurmuşlar  birlikte. Temeli sevgi olan bir dünya.

Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var

Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili
Kim ne derse desin al beni sinene sar
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var

Mühürlemişler sevgilerini kalplerinde, gülümseme nedeni olmuşlar birbirlerinde, tek bir dokunuşla üzüntülerini,  sıkıntılarını unutturmuşlar, mutluluğumsun sen demişler birbirlerine.

Günler, haftalar, aylar değil uzuuuuun yıllar sonrasını bile birlikte düşünmüşler, umut olmuşlar birbirlerine, nefes olmuşlar yüreklerine.

Bir de yunanca şarkı takılmış dillerine bu sevdalıların…

s'agapo,
s'agapo giati eisai oraia,
 s'agapo giati eisai esy.……

Yani diyor ki şarkıda; seni seviyorum …seni seviyorum çünkü sensin…

http://www.youtube.com/watch?v=Pekn_PQ6Ikg

İnanmışlar her şeyin çok güzel olacağına, taaaa yürekten hem de.

Zamanla birbirleri için çok şey ifade etmiklerini anlamışlar. Düşler, düş kuran için  hiç eskimezmiş buna inanmışlar.

An geliyor çocuklaşıyorlar yaşlarına aldırmadan, an geliyor  duyguları dolup taşan kocaman bir yürek oluveriyorlarmış…

Bu büyü bozulmasın hiç istiyorlarmış... 

Bu hikaye uzasıııın gitsin ömürleri boyunca istiyorlarmış...Ve bugün onların yıldönümleriymiş. Esas kızdan esas oğlana günün armağanı... en sevdiği şarkılardan;

ben kayboldu sanmıştım meğer sendeymiş
görür görmez anladım hemen o anda
sarı sandıklara kilitlemiştim aşkımızı
sahip çıkmışsın canım eksik olma
nasıl özlemiş kalbim böyle atmayı
oysa yerini bile unuttu
mucizeler hep böyle ansızın gelir
teşekkür ederim böyle baktığın için
teşekkürler aklımda kaldığın için
karanlıktan korkmuyorum eskisi gibi
senin yanın en aydınlık beyaz benim için

http://www.youtube.com/watch?v=sOLiZrnGDto

VE DİLLERİNDE BİNLERCE ŞÜKÜR İLE ONLAR ERMİŞ MURADINA…

Velhasılı dostlar, sevmenin ne yaşı varmış, ne de mevsimi. Hani derler ya, eylül ayrılık ayı…yok değilmiş, eylül sevda ayıymış meğer…

 

 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..