"Bkz: bir gözü mavi bir gözü yeşil sarışın japon zenci"

Yıl 2008, yer Ege kıyılarında bir kasaba olan Altınoluk…

Sahilde simit satan bir genç üzerindeki Ernesto Che Guevara tişörtüyle dikkat çekiyor.

Yine aynı kasabada, bu kez gece, çarşıda bir türkü barda çalışanların tümünün üzerinde benzer tişörtler var.

Peki, kim bu desek onlara? Ne cevap verirler acaba? Ya da neden giyiyorsun bunu desek…

Birçok kişi adını bilir elbet ünlü devrimcinin. Ama yaptıkları, hayatı, düşünceleri gibi bilgilere gelince duraklar.

Günümüzde kitap kapaklarında, her çeşit giyside, çantalarda, takılarda… Kısacası her yerde gördüğümüz bu değerli insanı bir markanın sembolü sanmak çok olağan.

Oysa ne kadar ters bunlar ona… Kim bilir para babalarının reklam ve para kazanma hırsı için kendisini adeta moda haline getirdiğini bilse neler yapardı…

Büyük şehirlerdeki gençlerin birçoğunu görüntüsüne, aksesuarlarına baksan “Ben devrimciyim!” diye bağırıyor sanki. Kışın “Deniz’in parkası” diye satılan parkalar, yazın Che baskılı tişört ve mayolar… Ama aynı gençlerin ayağında ABD’nin son yıldızı Converse ayakkabılar, gözünde en kalitelisinden güneş gözlükleri, altında ünlü markaların para tuzağı pantolonları…

Ne kadar tutarlı bir nesil yetiştiriliyor farkında mısınız?

Bir yanda kafasında türban, yüzünde makyaj, üzerinde kısa kollu tişört, “skinny” denilen cinsten pantolon ve açık topuklu ayakkabılarla, sözde tesettürlü, üniversiteye tüm vücut hatlarını göstermekten değil de saçını göstermekten utanıp girmeye çalışanlar. Diğer yanda üzerinde Che tişörtü, Deniz parkası, son moda pantolonu, Converse ayakkabısıyla, konuşmasının yarısı İngilizce olan, Amerikan özentileri…

Kim bilir belki yakında bir gözü mavi bir gözü yeşil sarışın Japon zencilerimiz de olur…