Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '14

 
Kategori
Spor
 

"Bu top girecek!"

Mola sonrasında topu eline alıp orta sahaya yakın bir yerde zamanı doldurmaya çalışan Emir son topu kendisinin kullanacağının sinyalini vermişti.

Maç boyunca en uygun pozisyonda dahi atış sorumluluğunu üzerine almaktan ısrarla kaçınmış, her seferinde topu bir başka arkadaşına teslim etmiş olan Emir acaba ne yapacaktı? 

Kafalardaki soru buydu. 

Saha içinde ve dışındaki arkadaşlarıyla birlikte Türkiye'nin genel karakterini çok iyi bilen Avustralyalılar da merak içinde kaderlerini elinde tutan bu gencin son topu kullanmasını bekliyorlardı.

Ve kader anı!

Emir kendi takım arkadaşlarının oturduğu bench tarafına doğru yöneldi.  

"Acaba içeri kat edip basket faul alabilir mi? Hem böylece zamanı daha da eritmiş olur?"

"Maç boyu yaptığı gibi boyalı alana girip savunmayı üzerine çekerek dışarıda boş atış yapacak bir arkadaşını da tercih edebilir mi?"

"Ya eli ayağı birbirine dolaşıp topu gereksiz bir yere atarsa? Yapmadığı şey mi?"

Hayır, Emir bütün sorumluluğu üzerine alıyor. Artık giydiği formanın oyun kurgusu, bilgisi, anlayışından çok mucizesine o da inanıyor. 

"Bu top girecek!"

Oğuz iki eliyle ağzını örtmüş; Furkan endişe içinde sanki sahaya bakmaya korkuyor. 

Cedi... Belki de en çok o inanıyor! Gençlik işte!

Sinan maçı buraya kadar getiren oyuncu olmuş, son topu Emir'e bırakmış. Olursa olur, olmazsa canı sağ olsun der gibi... Her zaman soğukkanlı bir tarafı var. 

Kerem Tunçeri böyle o kadar çok top kullanmış ki... Aklına 2010'daki yarı final maçı gelmiş bile olabilir. Son topu o kullanmamış mıydı? 

Kerem Gönlüm de maç boyunca kendini yerden yere attı, bu mücadelenin sonu burada bitmemeli diyor sanki!

Hakem! 

Maç boyunca bütün topları Avustralya'ya vermek için elinden geleni yapmış olmanın "haklı" yorgunluğu içinde; Emir'in son topuna yükselen Bairstow faul yapsa bile o düdüğü çalmayacak, Avustralyalı oyuncu da biliyor bunu... 

Ve Emir yükseliyor...

Topu sağ eline nizami şekilde oturtuyor.

Bütün basketbol okullarında en iyi şut pozisyonunun tarifinde bu var. Atış pozisyonu bütün okulların salonlarına asılabilir şekilde hem öğretici hem ilham verici... 

Emir o şutun gireceğini hissediyor... 

O sırada herkes anlıyor topun çemberden geçeceğini... 

Mucize gibi bir şey... 

Türkler yine maçın bitmesine saniyeler kala öne geçiyor. 

Yine kazanıyorlar... 

Olacak şey değil... 

Avustralyalılar, Brezilyalı ve ABD'li hakem şaşkın... Oysa herşeyi yaptılar. 

Avustralya çok iyi mi? Maçı hakkettiler mi? Hayır. Zaten bu maç çoktan kopmalıydı. 

Herkes Emir'in etrafını sarmış; önceki maçta Cenk'ti bu atışı yapan bugün Emir, yarın? 

Bilmiyoruz. 

Bildiğimiz tek bir şey var; bizim maçlarımız hep son topa kalacak görünüyor ve eğer maçı son topa kadar getirebilirsek gülen taraf biz oluyoruz. 

2006 finallerinde yaptık bunu; 2010'da ülkemizde daha büyük mucize gerçekleştirdik, ABD ile final oynadık. 

Her seferinde bir şekilde ilk sekiz takım arasına girmeyi başarıyoruz. 

Devamı Salı akşamına... 

Yarı final için... 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..