Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '14

 
Kategori
İstanbul
 

‘Büyükada’da faytonculuk tamamen ticarete dökülmüş durumda. Burada bir düzen yok. Burası sahipsiz.

‘Büyükada’da faytonculuk tamamen ticarete dökülmüş durumda. Burada bir düzen yok. Burası sahipsiz.
 

Büyükada da faytona koşulan atlar ölüyor. Aşırı zorlamadan, sıcaktan, bakımsızlıktan ve yorgunluktan ölüyorlar. Faytoncuların mutlaka fark edip önemsemediği bir sürü nedenden dolayı hastalanan ve hayatını kaybeden atlarla ilgili duyduğum haberler sonrasında sebepleri öğrenmek üzere adaya gittim.

Öğrendim ki Adalar belediyesi faytoncularla ilgili herhangi bir denetleme ya da yaptırım gücüne sahip değil. Bu vazife Büyükşehir’in yetki ve denetiminde. Bunu tuhaf karşıladığımı söylemeliyim. Çünkü eğer bir yerde bir sorun varsa o sorun o yere en yakın belediye tarafından çözümlenmelidir. Nitekim Adalar belediyesi Başkan yardımcısı ile olan görüşmem birtakım sorunların var olduğu, tespit edildiği ama çözülemediği yönünde oldu. Sezonda 500 atın öldüğünü ve bunun için hiçbir şey yapılmadığını öğrenerek çıktım oradan. Korkunç bir rakam bu. Böyle bir durumda hiçbir şey yapılamıyor olmanın ne demek olduğunu bilemedim.

Son zamanlarda yinelenen ve daha önce de defalarca at ölümlerine neden olan sorunlar üzerine Faytoncular birliği başkanı Hasan beyin ‘insanlar da ölüyor, atlar da ölebilir’ şeklindeki yaklaşımı, beklediğim bir cevap değildi. Sorunların çözümüne yönelik bir yaklaşım hiç değildi. Sezonda 20 civarında atın öldüğünü, bunun da normal olduğunu söyledi. Haftada bir veteriner geldiğini, hayvanların bakımının yapıldığını,v.s.

Ne de olsa iş ahlakı önemlidir. İnsanoğlu, üzerinden kazanç elde ettiği hayvanların bakım ve sağlığından kendi sağlığı kadar sorumludur. Edep bunu gerektirir. İş ahlakının kalmadığı yerde doğru iş olur mu? Hasan beyden bu topluluğun başı olarak çok daha duyarlı olmasını beklerdim. Olmadı. O duyarlılığı göremedim.

Kafam karışmıştı zira zikredilen ölü at sayısı arasında korkunç bir fark vardı. Adalar İlçe Tarım Müdürlüğünün doğru rakamı bileceğini söylediler. Oradaki yetkiliden İlçe tarım Müdürlüğünün bu meselede bulaşıcı hastalıklarla mücadele, hayvanların giriş-çıkışları, kimlik belgelerinin kontrolü, çip takma uygulaması, evrak kontrolleri ve ahırların temizlenmesinin kontrolünden sorumlu olduğu bilgisini aldım. Ölü sayısı ise kayıtlı hayvanlar üzerinden bilinebiliyordu. Buna göre kayıt dışı hayvanlar da vardı. Kurumdaki yetkiliden çalıştırılan bütün hayvanlardan haberdar olmadıklarını, kayıt etmek istediklerini ama bir şekilde faytoncuların sürekli mazeretler öne sürdüklerini öğrendim. Denetim esnasında yakalarlarsa ceza kesiyorlardı. Ve bu kayıt dışı ölü sayısının çok daha fazla oldu anlamına geliyordu!

Tarım Müdürlüğünün veteriner şartı koşmasından ötürü Faytoncular birliği haftada bir gelmesi şartı ile bir veteriner ile anlaşmış. Ancak yetkilinin söylediğine göre orada sürekli bir veteriner olması gerekiyor. Hatta bana göre orada bir at hastanesi de olmalı ve sürekli, tam teşekküllü ve deneyimli bir veteriner de hazır bulunmalı. Zira hâlihazırda 1500 civarında at bulunuyor burada. Ve bu kadar atın her an bir veterinere ihtiyacı olabilirliği tartışılamaz bile ki kesin olacaktır!

Tarım müdürlüğü ahırların temizlenip temizlenmediğini denetliyorlar ama yaptırımları yok. Adalar belediyesi ‘’biz bakamıyoruz, görev bizde değil, yetkimiz yok’’ diyor. Tarım müdürlüğü, ‘’İspark (insanların faytona bindikleri meydan) dışındaki at çadırlarının temizlenmesi Adalar belediyesine bağlı’’ diyor. Adalar ‘’bize bağlı değil’’ diyor. Esas sorun şu gibi görünüyor ki görevler kurumlara bütün olarak da değil ayrı ayrı dağıtılmış. Kimse sorumluluğu bütün olarak ele almadığı için suçu da almıyor. Bizim işimiz değil deyip sorunları görmezden geliyor. Ezeli ve ebedi problem burada da karşımıza çıkıyor.

Adalar İlçe Tarım müdürlüğü başka aşılar da yapması gerekirken uygulamada her ilkbaharda sadece bulaşıcı bir hastalık olan Ruam için aşı yapıyor. Buna rağmen geçen yıl 60, bu yıl ise 40 at hastalanmış ve tedavisi yasak olduğu için itlaf edilmiş! Ruam, tazminatlı hastalık sınıfına giriyor. Ölen atlar için mal sahipleri belirlenen miktarın üçte birini alıyor. Ahırlar temiz kalmadığı için, dezenfekte edilmediği, sürekli mikropların çoğalmasına yarayan bir ortamda oldukları için ve hastalanan atların karantinaya alınacağı bir yer olmadığı için hastalık birçok ata da bulaşıyor. Bu kesinlikle insan kaynaklı bir hata. Doğal ölümler değil bunlar. Ve bence cinayetten de bir farkı yok. Eğer hastalanan atlar karantinaya alınmış olsaydı, bu kadar at öldürülmeyecekti! Üstelik mal sahipleri ölen atlar üzerinden tazminat aldıklarından durumu çok da önemsemiyor olabilirler mi?

Farklı şehirlerden, farklı bölgelerden gelen atlar aynı ahırlarda bulunduruluyorlar ve dolayısıyla birbirlerinden hastalık kapabiliyorlar. Ve yine öğrendiğime göre yeni gelen bir atın en az on gün ayrı bir yerde tutulması gerekirmiş ki olası hastalıklar diğerlerine bulaşmasın. Görülüyor ki burada bir düzen yok. Büyükşehir belediyesinin ilgili biriminin burayı dört dörtlük denetlemesi, yeniden yapılandırması ve daimi bir at hastanesi ve sürekli bir veteriner bulundurması gerekiyor. Ahırların temizlenmesine aşırı önem verilmesi, çevre temizliği, ilaçlaması, atların ayrı ayrı tutulması, dinlendirilmesi, belli saatlerde çalıştırılması ve kesinlikle aşırı çalıştırılmaması yönünde titiz bir denetim olması hayati önem taşıyor. Hayvanların gübreleri de senede iki defa değil ayda bir hatta her on beş günde bir alınmalı. Zira oksit hayvanlar için tehlikeli ve hastalık yapıyor. Ve bence fayton fiyatları belirli noktalara göre yeniden ücretlendirilmeli, ücretler kesinlikle sabit olmalı, fazla ücret alan kişilere ağır cezalar uygulanmalı. Her şey plan-program dahilinde olmalı. Sezonluk fayton kiraları da denetlenmeli ve fahiş ücret alanlar engellenmeli. Bunlar olmayacaksa faytonculuğun kaldırılması daha iyi. Diğer türlü şimdi olduğu gibi yozlaşmış bir ticaret anlayışı engellenemez!

‘Büyükada’da faytonculuk tamamen ticarete dökülmüş durumda. Burada bir düzen yok. Burası sahipsiz. Bunu herkes bilsin’ … Bu söz adanın eski faytonculardan birine ait. Atların en fazla günde 4 saat çalıştırılması, onun dışında yavaş yavaş dinlendirilmesi, aşırı terli iken su verilmemesi, herhangi bir şeyi olmamasına rağmen her an hastalanabilecek kadar narin bir yapıda olmasından mütevellit, hareketlerini izleyen ve hisseden insanlarla çalışması gerektiği hakkında hassas bilgilere sahip bir adam. ‘’Eskiler bu işi merak ve sevgi ile yaparlardı’’ diyor. ‘’Atlarına değer verirlerdi. Atın bakımını yapmak, ihtiyaçlarını karşılamak, sağlığını bakım zamanlarında ötelememek önemliydi. Öyleydi.’’

Ki o konuşurken atlarına verdiği değeri hissetmek öğrendiklerimden sonra bana çok iyi geliyor.‘’Atlar her şeyi anlıyor zaten onların aklı olsa onlar bizi arabaya koşarlar’’ diyor. ‘’Biz onların sayesinde var olduk. Savaşlar onların sırtında kazanılmış. Bunların aralarında dervişleri var. Onların saçı periler tarafından örülür. Periler geceleri biniyor onlara. Sabah saçları örülü bir at görürsek bilirim gece melekler binmiş ona.’’Öylesine mukaddes bir hayvandır ‘At’, benim için kutsaldır.’’

Faytonların sezonluk kiraya verilmesi, atların haleti ruhiyetinden anlamayan ve sadece ticari bir bakışla kar hırsıyla davranan hoyrat insanların çoğalmasına neden olmuş. O ve onun gibi insanların sayısı iyiden iyiye azalmış. ‘‘Kesinlikle arabaların her parayı bastırana kiraya verilmesi yanlış oldu’’diyor. ‘’Burada bir rant oluştu. Hep almak isteyen ama vermek istemeyen insanlar doldu buraya.’

Dengeler bir şekilde bozulmuş. Eskiden de kiraya verilirmiş verilmesine ama mal sahipleri atların keyfi bile kaçmasın istermiş. ‘’Para önemli değil atlarımı nasıl verdiysem öyle almak isterim’’ dermiş. Zihniyet şimdi aynı zihniyet değil.

Bayramdan beri at yetiştiremediklerini, sezonda çok yüksek meblağlara araba kiralayanların masraflarını çıkarıp kar elde etmek için atları düşünmeden, acımadan ve aşırı zorlayarak çok fazla çalıştırdıklarını, üstelik bakım ve aşılarını yapmadıklarını söyledi. ‘’Mal sahiplerinin işi, bilenlere vermesi lazım. Oysa ki bu iş çoluk çocuğun eline kaldı. Bu iş herkese verilmez. Parayı ödeyen alıyor. Bu iş böyle olmaz. Atlar ölmüş umurlarında değil. O kadar para kazanmalarına rağmen 40- 50 liralık ilacı bile almak için uzun uzun düşünüyorlar.’’diye devam etti. Bir de öyle bir şey söyledi ki çok tuhaf, çok acı, çok fena. İnsan tekrar tekrar aynı hatayı nasıl yapar? Atları bağladıkları bir uçurum varmış. Orada yerde yuvarlanmak, rahatlamak isterken uçuruma yuvarlanıp ölen atlar olmuş. Kaza dedikleri şeyler kaza değil. Hastalık dedikleri gerçek değil. İnsan hatası, hep insan hatası. Ve vebali de insanın boynuna olacaktır inşallah!

Ve evet işi bilenin ağzından söyleniyor bunlar.  Ve devam ediyor‘’çok fazla at ölüyor, burası bir çöplüğe döndü’’

Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi başkanlığı denetlemenin çözüm olamayacağını söylüyor. Elbette çözümdür. Ve belediyelerin asıl işi budur. Aslında yapılması gereken at ve at arabalarının sezonda yüksek miktarlarda kiralanmasını önlemek ve rant oluşumunu ve sonrasında doğması kaçınılmaz olan tüm bu sorunları engellemek için Büyükşehir belediyesinin atları ve arabalarını satın alması, bakım ve tedavilerini karşılaması ve orada çalışanlara da maaş vermesi en doğru seçenek gibi görünüyor. 

Ve evet… Hemen bir şeyler yapılması gerekiyor. Çalışma şartlarının olması gerektiği gibi iyileştirilmesi, denetlenmesi ve hataların düzeltilmesi lazım. 

Yetkililere duyurulur. 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..