Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '22

 
Kategori
Eğitim
 

“CANIK ORMAN OKULU”

Yeterince okul varken bir de “orman okulu” mu? Evet bir örnek uygulama çabasını Samsun’un merkez ilçelerinden Canik’te gördüm. Aslında Samsun başka örnek çalışmaların da olduğu bir şehir.

 

Farklı zamanlarda Samsun’a gitme fırsatım oldu. TÜBTAK 4007 - Bilim Şenlikleri Destekleme Programı kapsamında izleyici görevim sebebiyle 2019 yılında iki farklı zamanda yürütülen proje için gitmiş ve bu vesileyle şehrin nitelikli eğitimin desteklenmesi yönünde yüksek bir potansiyele sahip olduğunu daha iyi fark etmiştim.

 

Aynı sene İlkadım İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı Samsun Rotary Kulübü Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) Müdürü Civan Çelik’in daveti üzerine, 11 Ekim 2019 günü akşamı BİLSEM öğretmenleri ile bir araya gelmiştim. “BİLSEM Öğrenci Projelerinde Danışmanlık ve Rehberlik” konulu eğitim seminerime merkezde görev yapan 17 öğretmen katılmıştı. Bu vesileyle Samsun BİLSEM’i de yakından tanıma imkânım oldu.

 

TÜBİTAK destek programları hakkında bilgiler verip BİLSEM öğrencileri için proje tabanlı faaliyetlerin önemine değindim ve öğretmenlerin öğrencilerle yapacakları çalışmalarda izleyebilecekleri yollar üzerinde durdum. Bazen çok küçük ve basit gördüğümüz konuların dahi özenle ve titizlikle ele alınması gerektiğini bir kez daha fark ettim. Bir öğretmenimizin veya bir öğrencimizin herhangi bir konuda zihninde gezdirdiği küçük bir soruyu dahi cevaplandırmak gerekir. Bu yöndeki çabalar aslında daha büyük engellerin doğmadan aşılması için çok önemlidir. Bilgi paylaşımı için sürekli çaba içerisinde olmak ve düzenli olarak toplantılar planlamak gerekir.

 

Aynı gün ben öğretmenlerle toplantı yaparken, görev yapmakta olduğum Yozgat Bozok Üniversitesi (YOBÜ) Fizik Bölümü araştırma görevlilerimizden Metin Yalvaç da kurumun yaklaşık 90 civarında öğrencisiyle bir araya gelip “Yüksek Enerji Fiziği ve CERN Araştırmaları” konulu seminer verip parçacık fiziği ve atom altı parçacıkların dünyasına dair merak uyandıran konulardan bahsetmişti.

 

Pandemi sürecinde de çevrimiçi seminer vererek Samsun'un bilime meraklı gençleriyle 12 Aralık 2020 Cumartesi akşamı internet üzerinden videoseminer yoluyla buluştuk. BİLSEM öğrencilerine "Hayalden Hayata Giden Yol: Öğrenciler İçin Proje Tabanlı Çalışma Stratejileri" konulu seminer verdim. Kurum öğretmenlerinden Gökher Şükrü Baylan'ın moderatörlüğünde yürütülen toplantıya öğrenciler ve öğretmenlerden oluşan 70'in üzerinde katılım olmuştu.

 

Fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarında ortaya konan olağanüstü başarıları içeren çalışmalara verilmekte olan Nobel Ödülü hakkında bilgilere de yer verdiğim konuşmamda, genetik alanındaki çalışmalarıyla 2020 yılı ekim ayında ödül alan Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna'dan bahsettim. Birisinin Fransız diğerinin Amerikan olduğunu ve İsveç'te bir üniversitede birlikte çalışarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiklerini hatırlattım. İlk defa iki kadın bilim insanı, farklı bir ülkede yaptıkları araştırmadan dolayı sekiz yıl sonra ödüle layık görüldüler. Bu durum önemli bir örnektir.

 

Diğer yandan Albert Einstein, 1921 yılında 42 yaşındayken Nobel Fizik Ödülü'nü aldı ama ödüle layık görülen çalışmasını ödül aldığı tarihten 15 yıl önce daha 27 yaşındayken doktora tez çalışmaları esnasında yapmıştı. Modern fiziğin doğuşuna sebep olan deney sonuçlarının açıklanmasına yönelik önemli teorik bilgiler ortaya koymuştu. Oldukça genç yaşta böylesine önemli işleri ortaya koyabilmiş olması çocukluğunda aldığı nitelikli eğitim altyapısından bağımsız olamaz.

 

Yine Türk bilim insanı Aziz Sancar, neredeyse 30 yılı aşan uzun süreli çalışmalarının sonunda ödül almaya hak kazandı. Bu bilim insanları, çalışmalarını ödül almak için yapmadılar. İşlerinin gereği olarak ve bilimin ışığında, akılcı çalışmalar ile zaten yol yürümekteydiler.

 

Bir gün bir bilimsel çalışmada öyle bir sonuç ortaya çıkar ki; bunun yeni, büyük ve sıradışı gelişmelere, yepyeni yönelimlere ve paradigma değişimlerine temel teşkil ettiği görülebilir. İşte o zaman o çalışma ödüle layık bir çalışma olur.

 

Geçmişte çığır açmış bilim insanlarının pek çoğu o başarılarını genç yaşta ortaya koydukları araştırmalarına borçlular, erken yaşlarda aldıkları eğitim önemli bir temel teşkil etmektedir. Ülkemizin istikbal vadeden gençlerine ve pırıl pırıl çocuklarına ulaşmak ve bilim okuryazarlığını erken yaşlarda fark etmelerini sağlamak lazım. Onların araştırma yöntem ve teknikleri yönünden becerilerini geliştirmek lazım.

 

Dolayısıyla, ismi yarışma dahi olsa hiç bir öğrenci projesi bir yarışma değildir. Önemli olan o faaliyetlerin içerisinde olmaktır. Öğrenci projeleri ve etkinlikleri, öğrencilerin kendi kendilerini bu tür faaliyetlerle daha iyi tanıması, kendilerinde var olanı ortaya koyması ve geliştirmesi için gereklidir.

 

Öğrenci yarışmalarında verilen ödüller, bir bakıma 'beğeni ödülü' gibi düşünülebilir. Motivasyon içindir. Tıpkı Nobel Ödülü alamayan bilimsel çalışmaları ve bilim insanlarını önemsiz göremeyeceğimiz gibi proje yarışmalarında da bir kaç projeye ödül verilmesi, ödül verilemeyen diğer projeleri önemsizleştirmez. Bunun bilincinde olmak gerekir. Öğrenciler de bunun bilincinde olmalıdır. O bakımdan öğrencileri, aktif gözlem ve denemeler yaparak meraklarını canlı tutabilecekleri doğal ortamlara taşıyarak onların araştırmacı yönlerini güçlendirmek ve bunu yaşama biçimi hâline getirmelerine destek vermek gerekir.

 

Bilim okuryazarlığı önemli bir konudur. Proje çalışmaları, günlük hayata ve başarıya olumlu etkisi olan faaliyetlerdir. Hayal etmenin ve o hayallerden hayata bir şeyler yansıtmanın etkili bir yolu olarak, proje tabanlı çalışma süreçlerinin öğrenciye kattığı kazanımların farkında olmak gerekir. Her çocuk bir yerlerden başlamalıdır. Bunu yapanlar derece elde etmek gibi sonuçların kendiliğinden gelişini de kısa sürede göreceklerdir.

 

Seminerlerimde ve eğitimlerimde bu konuları işlediğimde güzel değerlendirmeler de alıyorum. Mesela bazı öğrenciler, projelerini derece elde etmek için yapınca keyifli olmadığını ama paylaşmak için yapınca keyif aldıklarını belirttiler. Ayrıca proje çıkartmak için fikir bulmak veya üretmek yerine, fikir sahibi olup onu projelendirmenin önemli olduğu da öğrenciler tarafından belirtildi. Tabii ki fikrin niteliği ve üretim stratejileri konusunda da bilgi sahibi olmak lazım. Onu da yapmaya çalışıyoruz. Fakat öğrencileri, özellikle çocuk yaştaki öğrencileri onlara özgü ortamlarla buluşturmak ve düşündürtmek lazım. Zihin iyi işletilmelidir. O sebeple beyne sürekli güncel ve yeni bilgileri taşımak gerekir. İnsan düşünebiliyor. Dolaysıyla bu yetkinliğini çok iyi kullanması gerekir. Özellikle BİLSEM öğrencilerinin kendilerini çok iyi tanımaları gerekir. Onların ilerde meslek alanlarında lokomotif işler çıkartabilecek kişiler olduklarını kendilerine hatırlatmalıyız.

 

Öğretmen ve öğrencilerimiz, popüler bilim alanındaki gelişmeleri izleyebilmeliler. Ülkemizde ve toplumda adını çokça duymadığımız ama gelişimi önemli olan yeni bilim dallarını erken yaşlarda çocuklarımız bilmeliler. Onlara anlatmalıyız, tanıtmalıyız. Türkiye'nin geldiği nokta açısından yapılması gerekenler üzerine düşünmek, son dönemdeki güncel gelişmeleri izlemek ve Covid salgını sonrası dünyanın nasıl bir topluma dönüşmeye başladığının farkında olup böylesi konular üzerinde de kafa yormak gerekir.

 

Öğrencileri sağlıklı biçimde ve doğru yönde yönlendirecek yetkinlikte öğretmenlerin olmadığını düşünemeyiz. Eğitici eğitimlerini, öğretmen eğitimlerini, öğrenci eğitimi kadar önemli görüyorum. Öğrenciler gibi öğretmenlerin de pek çoğu, hâlen TÜBİTAK'ın destek programları hakkında ya çok sınırlı bilgiye sahip ya da hiç bilgisi yok. Bu sorunu çözmemiz lazım. Okulların, öğretmenlerin ve öğrencilerin faydalanabileceği destek programlarını değerlendirmeleri yönünde çalışmaları artırmak lazım. Önemsediğim bu konulara her fırsatta değinmeye özen gösteriyorum.

 

Samsun - İlkadim İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün daveti üzerine 7 Ocak 2021 Perşembe akşamı da “Öğrenci Odaklı Proje Etkinlikleri ve Yarışmalarına Hazırlık Stratejileri” konulu bir videoseminer verdim. Seminere ilgi çok yüksekti. Ele alınan konulara duyarlılığın ve bir şeyler yapabilme isteğinin arttığını gördüm. Bunun kolektif bir çabaya dönüşmesi çok önemlidir.

 

O akşam Samsun’daki motivasyonu hissetmek bana da ilaç gibi geldi. O ortamda bambaşka bir heyecan vardı. Toplantıya farklı şehirlerden ve hatta yurtdışından da katılımlar oldu. Proje konularına ilgi duyan 300’e yaklaşan sayıda öğretmen seminerden yararlandı. İlkadım ilçesi, proje deneyimleri olan ve bunu gelenek hâline dönüştürme çabasında olan bir ilçedir. O zamanki İlkadım İlçe Millî Eğitim Müdürü iken şimdi Bodrum İlçe Millî Eğitim Müdürü olan Halil İbrahim Akmeşe’nin de önemsediği ve moderetörlüğünü Müdür Yardımcısı Halil Yılmaz’ın yaptığı toplantı sonrası ben de mutlu oldum.

 

Hep vurguladığımız gibi öğretmenlerimiz aktif olmalılar. Danışman öğretmenler daha aktif olmalılar. Öğrenciler, çok ama çok daha aktif olmalılar. Proje öğrencileri, rüyalarında projelerini görecek kadar aktif olmalılar. Öğretmenlerimiz, öğrenci ve velileri harekete geçirici yönde yetkinliklerini geliştirmeliler. Hepimiz hep bir gayret içerisinde olmalıyız.

 

Gönüllü olarak yürüttüğümüz çabaların yorgunluğunu unutturacak güzel şeyleri görmeyi bizler de arzuluyoruz. Hani Japon film yönetmeni Akira Kurosawa diyor ya “İyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile bir başyapıt üretebilir. Aynı senaryo ile vasat bir yönetmen ancak sıradan bir film yapabilir. Fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz.” Nasıl olacak bu iş diye düşünmeden edemiyorum. Ama olacak bir şeyler diye de ümit ediyorum. Daha güzel senaryolar ve daha iyi aktörler olacak… Bir yanı hep gariban ve masum olan Anadolu insanına hizmet etmenin kutsallığına inanan herkes güzel bir şeyler yapacak. Görünür ya da görünmez güzel bir şeyler…

 

Kuşaklar arası farklar çok belirgin artık. Yeni nesil daha bilgili ve bilgi güç ise onlar daha güçlüler. Belki de bu Z Kuşağı bizler için "Ne olacak bu yetişkinlerin hâli?" diyordur. Kim bilir. Ama bu bilgi maalesef derinlikli değil. Sahip oldukları öz güven de doğru yönlendirilmeye muhtaç. İşin büyüğü yine biz yetişkinlere düşüyor.Öyle görüyorum. Sabır ve tahammüle daha fazla ihtiyacımız var.

 

Sosyal medya ortamlarının insanları kitlesel olarak sürekli yüzeyde tuttuğunu görüyoruz. Nasıl yapmalıyız da bilginin özüne inebilmeliyiz? Çocuklara aklı ve bilimi işletebilme becerisini nasıl kazandırabiliriz diye düşünmeliyiz. Bu konu, toplumun bütün kesimlerinin ortak kaygısıdır. Eğitim, her düzeyde toplumla birlikte yürütülmesi gereken bir iştir. Hiçbirimizkendimizi dışarıda tutamayız.

 

Aynı sene 30 Nisan 2021 Cuma akşamı yine Samsun BİLSEM’den gelen istek üzerine "Büyük İşler Düşlemekle Başlar" konulu bir söyleşiyi uzaktan çevrimiçi olarak gerçekleştirdim. Benim de çok önemsediğim “Mesleki Eğitimde 1.000 Okul Projesi” kapsamında bir bilgilendirme toplantısı gibiydi. Bu projenin olumlu sonuçlar doğurmasını umuyorum. BİLSEM’ler ile meslek liselerinin kapasitelerinden hareketle birlikte iş yapma fırsatları oluşacaktır. Merkez Müdür Yardımcısı Halil Yılmaz’ın moderatörlüğündeki semineri Samsun ve farklı şehirlerden de öğrenci ve öğretmenler izlemişti. Buluşmaya 70’ten fazla katılımcı oldu.

 

Ders dışı fedakârlıklar, bir öğretmene yakışan en güzel hâllerdendir. Gelecek böyle inşa edilir. Değerler böyle öğretilir. İnsan böyle örnek olur. Ne mutlu gayretini azaltmayıp, artırabilen öğretmenlerimize. Teknik ve ince becerilerini güçlendiren öğretmenler, gönüllülük duygusu güçlü ve yüksek olan öğretmenler çok daha faydalı işler çıkartabilir. Öğretmenlerimiz özgünlük peşinde olmalılar. Her ders ve öğrenci grubu için yeni yaklaşım ve stratejiler kurgulayabilmeliler. Planlı yaşamayı bilmeliler. Bütün işlerinde adım adım gitmeyi ve her adımı önemsemeyi bilmeliler. Bilgisayar araçlarını iyi kullanmaya çalışmalılar. Buna öğrencilerin de ihtiyacı var. Öğretmenler bilecek ve uygulayacak ki öğrenciye de yansısın. O sebeple öğretmenlere yönelik eğitici etkinlikler çok önemli ve değerli. Bu etkinliklere akademik camianın katkısı da sağlanmalıdır.

 

Üniversiteler bir fırsattır. Her ilde en az bir üniversite var. Ancak bunca sene geçmesine karşın üniversitenin ne işe yaradığının, ne toplum tarafından ve ne de yerele özgü inisiyatif sahipleri tarafından hâlâ yeterince ve tam olarak anlaşılamadığı izlenimi ediniyoruz. Diğer kurum ve kuruluşların, özellikle eğitim kurumlarının üniversite ile bağlantıları çok daha güçlü hâle getirilmelidir. Bu açıdan daha fazla gayret gösterilmesi lazım. Fakat birkaç akademisyen yeterli gelmez. Tamamlayıcı biçimde olmalı. Ekip çalışması şeklinde olmalıdır.

 

İşte böylesi bir çalışmayı da Samsun İl Millî Eğitim Müdürlüğünün daveti üzerine “Öğretmenler İçin Proje Danışmanlığı Eğitimi” adıyla 26 – 27 Mart 2022 tarihlerinde Canik Namiye Mümin Erol Doğa ve Fen Okulunda yaptık. Namıdiğer “Canik Oran Okulu” denen yerde.  Aslında sadece “orman okulu” olmaya yönelik adım atılmış bir mekân.

 

Bu eğitim etkinliğinde Prof. Dr. Uğur Çevik, Prof. Dr. Dudu Duygu Kılıç, Doç. Dr. Şevki Adem ve Doç. Dr. Recep Temel hocalarımıza birlikte gönüllü olarak eğitmenlik yapıp katkı verdik. O zamanki Samsun İl Millî Eğitim Müdürü iken şimdi Konya İl Millî Eğitim Müdürlüğüne atanan Murat Yiğit ve o zamanki Canik İlçe Millî Eğitim Müdürü iken şimdi Tekkeköy İlçe Millî Eğitim Müdürü olan Mustafa Uzunlar bence güzel bir programa öncülük ettiler. Koordinasyonda da İl Millî Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge biriminden İrfan Gümüş epeyi emek harcadı. Şube müdürleri, idareciler ve öğretmenlerimiz ilgiliydi.

 

Öncü öğretmenlerle birlikteydik. Hafta sonunu bu eğitime ayırmış fedakâr 20 öğretmen; memleket kaygısıyla işine değer katma çabasında bir avuç cevher. Samsun’da 20 bin civarında öğretmen var ve biz sadece bulnarın binde biri ile bir araya gelebildik. Sayının az olması bizim isteğimizdi. Her 4 öğretmen için bir akademisyen 2 gün emek vermiş oldu. Bu oldukça değerli bir emektir. Bu iş gönül işidir aslında. Bize bunu yaptıran da gönül işi olmasıdır. Bir yerlere gidiyorsunuz. Her biriyle yeni tanışmanıza rağmen sizi bekleyen eski dostlarla buluşmuş gibi ayrılıyorsunuz. Bu eğitimlerimiz tam da böyle oluyor. Gerçek gönül işi bu olsa gerek.

 

Katılan öğretmenlerden, projede literatüre dayalı hazırlık yapılmasının önemi, özgünlük düzeyi, sonuçların oluşturulması ve nitelikli bir ekibin kurulması bakımından kendileri için faydalı bir eğitim olduğunu söyleyenler oldu. Bunları duyunca “Ne iyi ettik de gittik!” dedik. Hakikaten “Yorulduğumuza değdi!” dediğimiz dönüşler aldık.

 

Öyle ki; “Eğitime ilişkin farkındalığım arttı.”, “Yanlışlarımın, hatalarımın ve eksikliklerimin olduğunu fark ettim.”, “Daha profesyonel bakış açısı kazanmama katkı verdi.”, “Bakış açımı genişletti, olaylara pozitif bakmak gerektiğini anladım.”, “TÜBİTAK programları hakkında daha kapsamlı bilgiye sahip oldum.”, “Motivasyonum kırılmıştı tekrar devam etme kararı aldım.”, “Keşke eğitim için daha uzun zaman ayrılmış olsaydı.” diyenleri duymak bizleri sevindirdi; yorgunluğumuzu unutturdu. Bu tür eğitimlere devam edeceğiz. Bizim çabalamaktan başka çaremiz yok!

 

Eğitim ortamı olarak seçilen “Canik Orman Okulu” zaten başlı başına başarılı bir proje hikâyesi taşıyor. İyi bir örnek. Bu eğitim etkinliğini düzenlemek için beni arayıp temasları kuran kıymetli hocamız Prof. Dr. Uğur Çevik, benim bu yeri görmemi de istemişti.

 

Bu sene istanbul’da üçüncüsü düzenlenen, benim de ilk düzenlendiği zaman 13-14 Haziran 2019 tarihlerinde katıldığım ve bir okul olarak gördüğüm “Uluslararası STEM Öğretmenler Konferansı (International STEM Education Conference)” kapsamında dinleme fırsatı bulduğum bazı sunumlar ve atölyelerden esinlenerek ilgilenmeye değer gördüğüm konulardan “orman okulu” ve “orman terapisi” kavramı bağlamında güzel bir çabanın somutlaşmış hâlini Samsun’da görme mutluluğunu yaşadım.

 

Geri planında çok ciddi bir çabanın ve emeğin olduğu muhakkak. Hatta Canik İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, Bakiye Usta ve Elif Omca Çobanoğlu editörlüğünde “Eğitime Farklı Bir Bakış Canik Orman Okulu” ismiyle 2021 yılında yayınladığı bir kitapta okulun kuruluşunu, alternatif yaklaşımları, uygulanan modelleri, kazanımları içeren ve görsellerle zenginleştirilmiş geniş içerikli bir raporlama da yapmış. İçerisinde faydalı bilgiler yer alıyor. Eğitim esnasında İlkadım İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Bakiye Usta ile de karşılaşma ve kısa süreliğine de olsa gerçekleştirilen çalışma hakkında bilgi edinme fırsatım oldu. Okulun kuruluş sürecindeki zorlukları göğüsleyenler takdiri hak ediyorlar. Fayda üreten bu insanları saygıyla selamlıyorum.

 

“Orman terapisi” eğitim süreçleri içerisinde dikkate alınması gereken bir alan diye düşünüyorum. Her bireyin doğal ihtiyacı olan bedensel ve zihinsel sağlığına olumlu etkisi olan faydalı bir sahadır. İnsanın yeşili ve ağaçları olan mahalle arasındaki bir parkta yürümesinin ötesinde bir şeyden bahsediyoruz. İnsanın olabildiğince bütün duyularının temas kurabildiği bir ormanlık alanın içerisine dalması gibi bir hâli yaşamasını kastediyoruz. Böyle bir anı yaşama imkânı Türkiye’de pek çok yerde var aslında. Konuyu bir başka yazıda daha detaylı biçimde ele almaya değer görüyorum.

 

Yine ayrıca detaylı biçimde değerlendirmeye değer olmasına rağmen burada kısaca değinmekte fayda gördüğüm bir başka konu da “orman okulu” modelidir. Böylesi bir yapılanmada çocuk merkezli ve ilham verici bir öğrenme sürecinin yaşanabileceği; oynamayı ve keşfetmeyi, denemeyi ve risk almayı, merakını gidermek için dokunduğu ve gördüğü doğal çevreyi sorgulayarak tanımayı destekleyen zaman alıcı bir uygulama olarak düşünebiliriz. Buralar, akran öğrenmesine zemin sunulan doğal bir ortamda çocukların birbirinden ilham alabileceği yerlerdir. Çocuklarda güven duygusunun rahatlıkla gelişebileceği ortamlardır. Çocuklar için buna imkân sağlanabilir. Samsun’daki proje, tipik bir örnek olarak değerlendirilebilir.

 

Bu açıdan baktığımda yaşamakta olduğum Yozgat öyle çok potansiyele sahip ki; bunu bir başka yazıda gündeme getirmem gerektiğine inanıyorum. Her köy okulunu butik bir okul, bir “köy koleji” olarak nitelerken “orman okulu” gibi boyutlarını da dâhil edildiği ve / veya eklemlendirildiği yerler olarak düşünüyoruz. Tıpkı ortaokul ve lise eğitimimi aldığım, eski köy ensitülerinden olan Pazarören’deki öğretmen lisesinin bahçesinde “orman terapisi” atmosferini yaşayan bizler gibi Türkiye’nin her yerinde bütün çocuklar yaşayabilsin ve kendi başlarına doğal ortamda problem çözebilecekleri okullara sahip olsun. Bu, onların hakkıdır.

 

“Canik Orman Okulu” gibi kendine özgü okullarımız yurdun her köşesinde çoğalsın. Bizler de oralarda akademisyenlerle öğrencileri, öğretmenleri ve hatta halkı buluşturmaya devam edelim.

 
Toplam blog
: 39
: 348
Kayıt tarihi
: 29.04.19
 
 

Lise: (1988) Mimarsinan Öğretmen Lisesi, Pazarören, Kayseri Lisans: (1993) ODTÜ Fizik Öğretmenliğ..