“Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil”

Günümüzde hemen hemen her gün karşılaştığımız öyle zulümler, öyle haksızlıklar, öyle cinayetler, öyle kul hakkı yemeler oluyor ki, bunların karşısında sessiz kalmak mümkün olmamaktadır.

Adalete güvenip hak hukuk aradığında başına gelmedik kalmıyor. Mağdur musun? Suçlu musun? Bilemiyorsun.

Mağdur ve mazlumların hak ararken daha çok ezildiklerini, hırpalandıklarını görmekteyiz.

Adaletin yavaş yavaş işlediğini gördükçe, zalimlere ve katillere verilen cezaları gördükçe üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Daha geçen gün, bir Özgecanımız hunharca katledildi. Onun gibi daha nice mazlumlar…

Sonuçlanmış davlara bakıyorsun, verilen en ağır ceza “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasıdır. Bu ceza vicdanları rahatlatmak için yeterli mi? Düşünün ki, ölen zaten bu dünya da yaşamadan gitmiştir.

O mazlumun yaşam hakkını elinden alan ise “ekmek elden su gölden” misali dünyanın nefesini alarak yaşamaktadır. Ve biliyor ki kendi eceli gelmeden kimse kendisini incitmeyecek.

Günde üç öğün yemek ve diğer ihtiyaçları karşılanacak. Ailesi yaşadığını bilecek. Ziyaretine gidecek.

Mazluma mezar ziyareti, caniye hapishane ziyareti…

Bu anlattıklarım ülkemizin gerçeği ve kanayan yarasıdır. Haksız yere öldürülenlerin mekânının cennet olduğunu söylüyoruz, onların cennete gittiklerini söylüyoruz da hunharca cinayet işleyenleri her ne hikmetse cehenneme gönderemiyoruz.

Durum böyle olunca  “Cennete ucuz değil cehennem dahi lüzumsuz değildir” diyen Bediüzzaman Said Nursi’nin bu sözünün ne kadar doğru olduğunu ve bununla beraber Allah’ın adaletine sığınmaktan başka çaremizin kalmadığını da görmekteyiz.

Her mağdur ve mazlum öncelikle adaletin bu dünya da tecelli etmesini arzular. Yapılan haksızlığın sonucunu görmek ister, Katiller için, caniler için, makam mevki için her yolu mubah sayanlar için, kul hakkı yiyenler için, Allah sevgisi bilmeyenler için, nefsine yenilenler için ve   “zalimler için yaşasın cehennem”  diyorum.

Çünkü bunlar nice nice haksızlık işlemişlerdir. Kul hakkı yemişlerdir.

Nice nice insanın canını yakmışlardır. Nice nice insanın ahını almışlardır.

Bu dünya da, zalim güçlülerin suyun başını tutuklarını düşünecek olursak, en büyük tesellimiz ahrette hesaplaşmaktır.

Bütün bu haksızlıklar ve zulümler, en büyük hesap gününde ve en büyük hesap yerinde karara bağlanmazsa, yürek yangınını ne soğutacaktır?

O hesap gününde ve o hesap yerinde bunlara verilecek en uygun ceza olan cehennem ateşi, elbette, onları yakacaktır.

Ve o ateş, haksızlığa uğrayanların yürek yangınını soğutacaktır, inşallah.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…