Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '13

 
Kategori
Eğitim
 

“Damardan” ders anlatmak

“Damardan”  ders anlatmak
 

Ders anlatımında öğretmen profesyonel satıcı gibi olmalıdır.


Hani derler ya, “bu şarkı damar’dan”.  Adamın kanına giriyor. Hemen tepki veren birisi için de “Aman, damarına basma.” denir.

Yüksek tansiyon için verilen dilaltı hapı hariç, genel olarak ilacı “tablet” olarak alırsanız, uzun bir süre sonra kana karışacağından etkisi gecikir.  Ancak, damardan “enjektörle alınan” bir ilaç ise çok kısa sürede etkisini gösterir.

Öğrencilerin kolayca öğrenebilmesi ve başarılı bir ders için de, “damardan” ders anlatılmalı diye düşünüyorum.

Paylaşmak istediğim bu. “Damardan ders” anlatmak. Tabii her öğrenciye damardan ders nasıl anlatacağız? Bunun için tek yol öğrencilerimizi çok iyi gözlemlemek, onlarla – sevgi ve saygıya dayalı otoritemizle iletişim kurarak - onların ilgi alanlarını tespit etmek, onları bolca dinlemek, analiz etmek, onların “ortak özelliklerini” bularak ders konularını onların “seviyelerine göre” anlatmaktır.

7. sınıftaki öğrencilere, 10.sınıftakilere verilen dersler gibi anlatım yapılırsa, daha dersin başlangıcında, öğrencilerin sıkıldığını gözlemlersiniz.

Bir sınıfta,“Sıkıntılı Öğrenci” ve“Yorgun Öğretmen”in bulunması, kullanılan öğretim yöntem ve teknikleri ile yaratılan sınıf ortamına bağlıdır.

Ders anlatırken “kendimizi öğrencilerin yerine koyup” - konuyu ilk defa duyan bir öğrenci gibi – davranarak,  derslerimizde gelişen teknolojiyi ve konulara özgü araç-gereci de öğrencilerle birlikte kullanarak, öğrencileri sıkmadan, dersi “öğrenci merkezli” işlemeliyiz. İşte bu “damardan ders” anlatmanın ta kendisidir.

Bir genelleme olmasına rağmen, öğretmen olarak şunu da asla unutmamalıyız.

Ne kadar bilirseniz bilin anlatmak istediğiniz şey,  karşınızdakinin anlamak istediği kadardır.” 3 üniversite de bitirseniz, alanınızda süper de olsanız, öğrencilerinizin seviyelerine inemezseniz, onlara “damardan ders” anlatamazsınız.

“Damardan ders anlatmak” istiyorsanız, öğrencilerinizle TV yayınında olduğu gibi iletişim içinde olmalısınız. Öğretmeni “verici”, öğrencileri de “alıcı” cihaz olarak düşünürsek; onlarla “aynı frekans” da olmalısınız”. Gözleriyle ağzınızın içine baktırmalısınız. Farklı frekanslarda iletişim olmaz.

Öğretmenle öğrenci – TV. alıcı ve vericisi gibi - aynı frekansta olurlarsa, bilgi alışverişi sağlanır.  Ancak, bunun  “tatlı dil” ve “güler yüz” ile sağlandığını  hatırdan çıkarmamalıyız. 

Unutmamamız gereken bir diğer husus da şudur.

“Öğrencinin beyni “paraşüt” gibidir. Açık olduğunda işe yarar.”

21 yılını yönetici ve öğretmenlik, 15 yılını  da  Bakanlık  müfettişliği yapmış bir eğitimci olarak amacım,  değerli öğretmenlerimize  “ne yapacaklarını  değil, ne yaparlarsa,  ne olacağını” göstermektir.

 Bu bağlamda; Dr. Robert M. Swerdlov bakın ne diyor?

Her zaman yaptığınızı  “daima” yaparsanız , her zaman elinizde olanı  elde  edersiniz.”  

Eğer “damardan ders anlatmak” istiyorsanız;    

 Her öğrencinin öğretilebilir olduğunu unutmayınız. Her öğrenci tektir ve öğrenme stilleri farklıdır. Bilgiyi görsel, işitsel, dokunsal, interaktif yollarla edinirler. Öğrencilerinizin nasıl öğrendiğini keşfedin. Onlara önce kendinizi, sonra da dersinizi sevdirerek, gerçek hayat için, hedef koyarak, sabırla öğretiniz.

Bunu yaparken, sevgi ve saygıya dayalı otoritenizle, hoşgörülü, alanında uzman, sabırlı ve öğretmenlik heyecanınızı asla yitirmeyen, “yönetmen ve oyuncuların bütünlüğü içerisinde” uygun eğitim ortamında, öğretmeyi ve öğrencileri seven biri olduğunuzu daima hissettiriniz.

Sevgiyle kalın. Saygılarımla.

Ali İhsan ÖZÇAKIR

MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com     

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..