Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '09

 
Kategori
Felsefe
 

"Deniz Feneri" Ya da "Çan Kulesi" Gibi Olmak!

"Deniz Feneri" Ya da "Çan Kulesi" Gibi Olmak!
 

Görsel:www.kaliteliresimler.com


"Kendimi keşfettim!" diye haykıran bir filozof ve keşfedileni yüzyıllardır anlamaya çalışan insanlık! Ephesos'un (Efes'in) gizemli güzelliği kadar derin sözler!

Hermann Diels, 1867 yılında Herakleitos'a (*) ait olduğu kesin -ve bazıları da ona atfedilen- 139 fragmanı bir araya toplamıştır (1). Bu çalışma felsefe dünyası için heyecan verici, esinlendirici niteliğini canlı bir şekilde koruyan bir gelişmeydi. Üzerine yüzlerce sayfa yorum ve onlarca kitap yazılmışdır. Ama onlar hep özgün kalmayı başardılar. Bu fragmanlar Yunanca asıllarıyla birlikte 2005 yılında dilimizde de yayımlandı (2). Üstelik her fragmana dair yetkin, dilden ve kültürden beslenen özgün yorumlarla...

İşte bu, sözcüklerin derin anlamlar kazandığı, felsefenin hayatla buluştuğu, kültürlerarası köprülerin kurulup üzerinde herkesin eşitlendiği kitabın çevirmeni ve yorumcusu ile yapılan bir röportajda kendisine şöyle bir soru yöneltiliyor:(3)

"...Felsefe tarihinde Herakleitosçu bir gelenekten, ekolden söz edebiliyor muyuz? "(4)

- Yanıt: "...Platon'un yazdıklarına göre Herakleitosçulardan söz edilebiliyor. Fakat benim araştırmalarımdan çıkardığım sonuçlara göre onun ekolünü sürdürenler olmadı. Bu kötü bir şey değil. Çünkü Herakleitos kendini sürdürenler, müritler istemiyordu. O sadece uyarmakla yetiniyordu..." diyor.

Asıl, bu diyaloğun ardından -bağlantılı olarak- gelen kışkırtıcı soru ve ona karşın oturaklı, anlamlı yanıt çok ilginç. Şöyleki;

-Soru: "...Yorumlarınızdan Herakleitos'un Homeros ve Hesiodos gibi şairleri niçin tutmadığını anlıyoruz, fakat filozof Ksenefones ve Phytagoras gibi filozofları da dışlıyor, ne demeli?"

-Yanıt:"...Ben Herakleitos'la diğerlerini şöyle ayırıyorum: Herakleitos, deniz fenerine benziyor, ortalığı aydınlatıyor, gemiye nerelerin kıyı ya da kayalık olduğunu gösteriyor, ama dikkat ederseniz yanına çağırmıyor. Öbürleri ise çan kulesini andırıyor, yani sürekli kendilerine doğru çağırıyorlar. Dolayısıyla bu ikinci tür tavır Herakleitos'un benimseyebileceği bir tavır değildir..." (5)

Bu örneği niye verdim?

Politika, ekonomi, spor, eğitim vb. aklınıza hangi alan gelirse gelsin, ülkemizde tüm popüler -ya da medyatik- otorite odakları hep " Çan kulesi" gibi hareket etmekteler. Yalan yanlış bilgilerle, sayıları her geçen gün artan müritlere ihtiyaç duymaktalar. Bu durumun oluşmasında her bir görüş, yaklaşım ya da ekolün bireyci ihtiyaçlar temelinde, katmanlar halinde piyasalaşmış ve böylelikle de eklemleşmiş olmasının payı bence büyük. Diğer yandan, "Facebook" gibi çağdaş-sanal iletişim ortamları da kum taneleri gibi bireysel "Çan Kuleleri" olma sürecini kanımca tetiklemekteler...

Sonuç: Çan çaldığında bilinçsizce toplanıp haykıran -ve yeni bir işarete kadar susan- müşterileşmiş müritlerden oluşan parça parça topluluklar.

Bu bilgi ve gözlemler ışığında,

İdealist yanım şöyle demekte; Sorunlarımızın gerçekten çözümü için, özgür, bağımsız ve aydınlatıcı bireyler gerek! Hem kendi hem de toplumsal sorumluluğunu cesurca üstlenebilecek, bilinçli, amaç ve idealleri uğruna risk alabilecek aydınlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var! Tıpkı, "Deniz feneri" simgesiyle betimlendiği gibi...Tıpkı, "Her şey akar. Aynı ırmakta iki kere yıkanılamaz" diyen Herakleitos'un 2500 yıl öncesinden görüp uyguladığı gibi...Keşke her birimiz gücümüz yettiğince, kendi çapımızda birer deniz feneri olabilsek!

Gerçekçi yanımsa; Terazinin bir kefesine bilimi koyarsak karşı kefeye de bilin(e)mezliği, ona bağlı doğal korkuları ve teslimiyet kavramını koymak gerek diyor. Yine terazinin bir kefesine aklı koyarsak karşı kefeye de -akılsızlıktan çok- duyguları koyup, aklın kötü, yanlış ve tehlikeli kullanımına karşı duygunun dengeleyiciliğini sorgulamak gerek diyor.

Ve yine bu yanım; "bilgelik" meselesini, hatalardan arınmış, çıkarlarını birincil planda tutmaktan sıyrılmış, sağduyulu ve hoşgörülü bir akıl-duygu bileşimi olarak görmekte...Günümüzde bu işin artık- bilginin ne de olsa sınırlı olduğu- eski ve yakın çağlardaki kadar kolay olamadığını da bilmekte. Dijital sağanaklar halinde yağan bilgi tufanları altında ancak geniş çaplı kurumsal, grupsal ya da kümesel çabalar içeren, bir tür " kollektif bilgelik", "kollektif aydınlanma ve aydınlatma" gereğini hissetmekte.

Yolumuzu, birbirlerine yakın bir şekilde, sıkça konuçlanmış "Deniz feneri kümeleri"yle ancak bulabiliriz diye düşünmekte...

Gerçekte çok az bir bölümünü denetleyebildiğimiz yaşamda, hele de yarı çılgın, tahripkâr, hep çok bulutlu ve oldukça da sert bir hayat ikliminin hüküm sürdüğü ülkemizde...

Bilmem sizler bu konuda ne düşünürsünüz?

İ.Ersin KABAOĞLU,

24 Kasım 2009, Ankara

Kaynakça ve Blognotlar:

(*) Okunuş 'Heraklit' dir.

(1) Fragman: (Alm. Fragment; Lat. Parça anl.) Yarım kalmış, tamamlan(a)mamış ya da yazarı tarafından bilinçli olarak o biçimde, yani yarım yaratılmış eser. Özellikle "Romantizm Akımı"nın sanat felsefesine çok uygun düşen fragman tarzı, düşüncenin sonsuzluğu karşısında duyuların yetersizliği ilkesine dayanır. (Aytaç,1999). Felsefede ise örneğin "Yoksulluk çemberinden geçtim ve hızlı ayaklarla ulaştım özlenen çengele..." sözü bir fragman olup burada ilkel kavramlar yeniden değerlendirilmektedir. Çemberden geçmek ölümlülüğün yoksulluğundan kurtulmaktır.

(2) Herakleitos "Fragmanlar". Çeviri ve yorum: Cengiz Çakmak. Kabalcı Yayınevi. İstanbul 2005.

(3) Cumh. Kitap Eki. Sayı 850. Syf.28.

(4) Herakleitos: İÖ.540 civarında Efes'te doğduğu tahmin edilmektedir. Bu site devlete kral-rahipler veren bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Bu görevi kullanma sırası kendisine geldiğinde, bu hakkını kardeşine bıraktığını söylenir. Çağdaşları ile karşıtlık içinde bulunduğunu görmüş ve topluluk içinde yaşamaktan uzaklaşmıştır. Fenomeni mitsel oluşumlara başvurmadan doğal nedenlerle açıklamaya girişen 'Doğa felsefesi' eksenli erken dönem Yunan felsefesinde değişim sorunu denilince ilk akla gelen filozoftur. Metafizik, epistomoloji, epik ve politika üzerine düşünüp yazmıştır. Temel eserinin adı "Doğa Üzerine" dir. "Varlık kuramı", "Karşıtların Birliği ve Savaşı"kuramı," Akış Öğretisi", "Logos Yasası", Görelilik, Bilgi ve İnsan Kuramları felsefede çığır açmıştır. Özellikle yeniçağda Goethe, Hölderlin, Hegel ve Nietzsche Herakleitos'u örnek almışlardır.

(5) Hegel, Nietzsche ve Hölderlin çizgisi... " Mürit olmayın kendiniz olun diyor " üstat...Bu durum biraz da Shopenhauer'in Hegel'e şarlatan benzetmesine benziyor. Çünkü ikisi de aynı üniversite de ve aynı saatte ders veriyorlardı. Hegel'in sınıfı dolup taşarken (çünkü Hegel egemenin ideolojisini öğretirken K.Marks emekçinin ideolojisini yazıyordu) diğerinin sınıfında ise sadece üç öğrenci vardı.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..