Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '09

 
Kategori
Kültürler
 

“Destan” yakıcılar

“Destan” yakıcılar
 

Mehmet'in mezarı ve mezar taşı.


Hatırlarım.
Hem de dün gibi.
1970’li yıllarda, elinde bir tomar kâğıtla bağıra bağıra “destan” satanlar vardı.
“Destan” satıcıları.
Çok önemli bir olay sonunda, genç yaşta ölen insanların hayat ve ölüm hikâyeleri şiir ile anlatılırdı.
“Destan” yakıcılar vardı.
”Türkü” yakanlar gibi.
Bir matbaada saman kâğıtların bir yüzüne, süslü bir çerçeve içinde basılan destan, 5 kuruşa ya da 10 kuruşa veya 25 kuruşa satılırdı.
İlçelerde yapılan pazarları gezerdi, “destan” satıcıları.
Destanın ezberledikleri bazı önemli kıtalarını, yüksek sesle okurlardı. İlgi uyandırıp, destanları satarlardı.
Veremden ölen bir genç kız...
Askere gideceği zaman ölmüş bir delikanlı...
Kaza ile ölmüş birisi...
“İbret verici her olay” destanlaşırdı. Destan yazılırdı.
Bu bir kültürdü. Şimdiler de böyle bir şey yok. Böyle bir gelenek yok oldu gitti.
Ölen öldüğü yerde kalıyor. ”Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” Sözü daha geçerli günümüzde.

“Köyümüzde, komşumun oğlu vardı. Askerlik zamanı gelmişti. Evin tek oğluydu. El üstündeydi. Nişanlıydı. Mehmet 19 yaşını bitirip, 20 yaşına girmişti. Hazır askerdi. Askere gidecekti. Bir kazada hayatını kaybetti. Bütün arkadaşları toplanıp verdiler Mehmet’i toprağa. 22 Temmuz 1984 tarihinde olan olay, yıktı köyümüzü. Genç ölümler acı oluyor. Akrabam, komşum ölünce, bu destan geleneği aklıma geldi. Mehmet’i toprağa verdiğimiz gün, aşağıdaki destanı yazmaya başladım. 27 Temmuz 1984 tarihinde destanı bitirdim. Benim ilk denememdir bu. Ben öğretmendim, Siirt’in Kozluk ilçesinin bir köyünde. (Kozluk şimdi, Batman’ın ilçesi.) Yaz tatilinde, köyümde bu olay oldu.
Mehmet’in tertipleri, askere giderken, çok hüzünlü gitmişler. Çok ağlamışlar. Çok ağladı bu olaya benim köyüm.”
Aradan, 25 yıl geçmiş. Hala unutulmadı, bu olay.

DESTAN

Yağlardım dozeri, sıktı başımı.
Düşünmedi gençliğimi yaşımı.
Nişanlı olduğumu gül aşkımı.
Artık gülen yüzüm yok Anacağım.

*
Diri vücudum parça parça başım.
Patlak gözlerim bakmaz yıkık kaşım.
Som altın yakut olsa mezar taşım.
Dünyada gözüm gülmem Anacığım.

*
Ekmeğimiz yok muydu sanki köyde.
Yaban ellere gitmek neydi böyle.
Hergün yollarıma baksan dört gözle.
Beni bekleme gelmem anacığım.

*
Her iş kendine has ister tecrübe.
Dikkatsiz tecrübe ölüme seçe.
Nasıl oldu bilmem gündüzüm gece.
Bilemedim bilemem anacığım.

*
Beni bilen duyan hep ibret alsın.
Kanaat edipte yurdunda kalsın.
Göçtü Dünyam kalırsa adım kalsın.
Dünya yalandır kanma Anacağım.

*
Arkadaşlar ağlamasın yanmasın.
Gençliği bitmez tükenmez sanmasın.
Herkes doğruyu yanlışı anlasın.
Doğruyu bilmek güzel Anacığım.

*
Yaşım geldi de asker olamadım.
Kışlanın kapısında duramadım.
Gelenim var mı diye soramadım.
Vatana borçlu kaldım Anacığım.

*
Ben geçtim rüzgârlar essin yaz bitsin.
Bu Dünya fani herkes iyi bilsin.
Cümle dostlar hakkını helal etsin.
Vedasız ölmek acı Anacığım.

*
Pişmanlığın yok faydası çaresiz.
Yatarım toprakta binam temelsiz.
Nişan yüzüğümü verin yâre siz.
Artık geri dönemem Anacığım.

*
ODABAŞI yazdı acı bir destan.
Yazmasaydı yazdığına bin pişman.
Deseler ki herkes kadere düşman.
Kadere düşman olmam Anacığım.

27.07.1984/Sofular Köyü/YENİCE

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..