Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

'Devlet yaralanmamalı, kriz kapısı aralanmamalı'

'Devlet yaralanmamalı, kriz kapısı aralanmamalı'
 

Topraklarımıza yönelik terör neredeyse kitlesel kırım halini aldıktan bu yana kapsamlı bir harekatın geciktirileceği her gün Türkiye’nin fiilen değilse bile zihnen bölünebileceğini yazmıştım.

Şimdi bir hafta süren ve başarıları çok açık olmakla birlikte sona erdirilişi itibariyle tartışmalara neden olan kara harekatının (harekat) ardından meydana gelen iç gelişmeleri değerlendirmek durumundayız.

Harekat’ın 29 Şubat’ta sona erdirilmesi, “zamanlama” ve “süre” açısından toplumda farklı yansımalara neden olmuştur.

“Süre” üzerindeki tartışma kapsamın bir “ara güvenlik bölgesinin oluşturulmasına” yetmeyeceği sanısındandır.

“Zamanlama” üzerindeki tartışma ise Türkiye’nin “Amerika istediği için” harekata son verdiğine ilişkin yorumlardandır.

28 Şubat günü ABD Dışişleri Bakanı Gates’in Ankara ziyaretinde ve Washington’dan Başkan Bush’un demeçleriyle, “bir an önce geri çekilmemizin beklendiği” söylenmiştir. Bu söylemlerin gecesini sabaha bağlayan dört sularında çekilinmeye başlanmasının ertesi sabah Irak’lı yetkililerce açıklanmasının ardından, aynı gün, öğleden sonra 14.30 gibi, Genelkurmay’dan bunu teyit eden açıklama gelmesi, talihsiz bir şekilde, harekata kendi irademiz dışında son verdiğimiz izlenimini de yaratmıştır.

Oysa, çekilmenin bir güne değil birkaç gün önceye dayandığı artık ifade edildi. Ancak belki bir süre için ve psikolojik açıdan geri çekilme işinin durdurulmaması bir yanılgıysa/ihmalse bile bu anlamda olup biten ne varsa sorumlusu siyasal iktidardır, asker ise, görevini canını adayarak ve gerçek siyasal otorite desteğinden yoksunluk içinde yapmıştır. Ordumuzun içteniliği ve yurseverliğinden asla kuşkumuz yoktur, olmayacaktır.

Siyasal iradenin Tezkereyi devretmede haftalarca atıl kalması ve bizzat Başbakan’ın ABD’nin büyük projelerini ne hevesle desteklediğine ilişkin geçmiş kayıtlar, askerimizin erken sayılır bir zamanlama ile çekilmesi söz komusuysa bile bu, Hükümet-Ordu arasındaki eşgüdümsüzlük veya ilkesel birliğin olmayışının sonucu olarak da değerlendirilebilir.

Geriye dönüp baktığımızda teknolojik takip ve istihbarat paylaşımındaki deneyimleriyle ABD’li yetkililerin zaten çekilmenin zamanını kestirebildikleri ve en yetkili ağzılarından açıklamalarını buna denk getirerek harekatı değersizleştirmek ve TSK’nı yıpratmak amacıyla bu açıklamaları yaptıkları da düşünülebilir.

Barzani ve Talabani’ye suflörlük yapan karşımızdaki gücün psikolojik savaş taktikleri açısından yetkinliği 1980 öncesi iç ve 1990 sonrası dışarıdan gelen (PKK) terörü hakkındaki deneyiminde de sabit varsayılabilir.
Gerçekten kimlerimiz “erken” bir çekilme ve sorularla dolu bir “zamanlama” üzerinde odaklanırken sağduyu sınırlarını aşan bazıları siyasal kurumsal kimliklerine aldırmadan TSK ile adeta sözlü çatışmaya girmişlerdir.

Parlamento'daki anamuhalefetin ve muhalefetin 'kara harekatı' sonrasında ölçüyü aşan eleştirileri, Sayın Baykal'ın ve Sayın Bahçeli'nin Türk Silahlı Kuvvetleri ile tartışmaya yönelmesi inanılır gibi değildir.

Bu biçem devam ederse yalnız devlet geleneğimiz büyük yara almakla kalmaz, olası bir ekonomik kriz Türkiye’ye kestirmeden ithal edilebilir ve kısa sürede milyonlarca insanımızın işi ve aşına mal olacak bir çevrime girilebilir.

Tıpkı rahmetli Ecevit ile dönemin Cumhurbaşkanı Sezer arsında geçenlerin basına yansıtılmasından sonra yaşanılanlar gibi bir durum hiç istenmeyen yakıcı sonuçlar doğurabilir.

İnsancıl Sol anlayış da harekatın süre olarak bir “ara güvenlik bölgesinin oluşumuna” olanak vermesinin önemine vurgu yapmış, topraklarımızın güvenliği için güvenlik kavramının -Güneydoğu bölgemiz de dahil- ekonomik ve sosyal boyutuna önem verilmesine, haklı davalarımızın, Batı kamuoyu ihmal edilmeden ancak seçenekli bir dış siyaset izlenerek savunulmasının önemine işaret etmiş ve harekatın zamanlamasına ilişkin tartışmalar bir yana, toprak bütünlüğümüzün aleyhine olası bir manevra alanının önünü kesmek için “Bağımsız bir Kürdistan’ı” tanımayacağımız noktasında siyasi irade başta bir içtenlikli ve kararlı davranış çağrısı yapmıştır.

Bizim bu çağrımızı adeta bir yerde bütünleyen ve harekat bağlamında Türkiye’den ödün alınmasının yolunu kesen bir çıkışı da zaten Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt, “Afgan batağına asker göndermeyeceğimizi” harekattan önce açıklayarak, yapmıştır.

Tablonun bütününü görmek, eskisinden çok daha elzem ve yaşamsal hale gelmektedir. Gerçekliği çarpıtan kimi çevrelerin katkısıyla bölücü ve mürteci akımlar her sonuçtan kendi fırsatçılıklarını yaratmaya ve dayatmaya kalkışabilirler. Ortam yazık ki onlara istemedikleri kadar olanak sunmaktadır.

Hakka dayanan öz-savunmamızı mutlaka başarıya ulaştıracağımıza muharebeler gibi her savaştan alnımızın akıyla çıkacağımıza inancım tamdır. Bu çok kritik konuda eleştiri hakkımızın da sonuna kadar kullanmasından yana olduğum açıktır. Yeter ki sorumluluk duygusu içersin ve yapıcı olsun. Untulmasın ulusal ve yaşamsal konularda:

ÖLÇÜYÜ KAÇIRMAK DEVLETİ YARALAR VE EKONOMİK KRİZ KAPISINI ARALAR !...

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..