Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '08

 
Kategori
Haber
 

"DHA" mı yoksa "OHA" mı?

"DHA" mı yoksa "OHA" mı?
 

Hürriyet İnternet gazetesi


Bir flaş haber sebebiyle asabım çok bozuk ve isyan ediyorum. Tam da güncel bir yazı yazmaya hazırlanmışken böyle bir haberle karşılaşıyorum.

78 yaşındaki Vakit yazarı Hüseyin Üzmez 14 yaşında küçük bir kıza tecavüz iddiasıyla göz altına alınmış. Yani olay doğruysa Hüseyin Üzmez bir kız çocuğu üzmüş!

Bazıları diyebilir ki, ne var yani? Dünyanın her yerinde görülebilen basit bir sapıklık olayı. Hayır, hayır! Bu olay hiç de basit ve vakayi adiyeden değildir.

Birilerinin her zaman yaptıkları gibi, ben daha yazımı bitiremeden bu olayın üzerine balıklama atlayacaklarını ve allayıp pullayarak çok daha farklı noktalara çekeceklerini biliyorum.

Hüseyin Üzmez olayı bir ilk de değildir. Daha dün bir tanesi çıkmış, üç karısı olduğunu söylemişti. Ve kerhanelere atıfta bulunarak kendi kerhanesini yüceltmeye çalışmıştı.

Bu tip olaylar kullanılarak İslam'a çift yönlü saldırı yapılmaktadır; bir taraftan İslam'a inanmayanlar için bu olaylar bulunmaz bir fırsattır. Mal bulmuş magribi gibi bu olaylara sarılarak, "bakın İslamiyet budur" imasında bulunmaya çalışırlar. Öbür taraftan, İslamiyeti kendilerince yorumlayanlar, daha doğrusu çarpıtanlar, kendi sebep oldukları bu fahiş olayları kullanarak kendi marjinal taraftarlarına İslam yolunda cihat ettikleri imajını verirler. Kendilerinin inançlı oldukları için devlete hakim olan laikler ya da inançsızlar tarafından kendilerine zulüm yapıldığını iddia etmeye çalışırlar. Mağduriyet edebiyatı yaparlar. Gerçekte İslamiyet'i istismar ederek maddi ve manevi çıkar elde ederler.

Rüşen Çakır'ı bir tv programda izlemiştim. Marjinal davaların kurucuları ve ileri gelenleri aslında o davanın bilinçli ve uzman elemanları olmadıklarını iddia etmişti. Bundan bilinçli ve uzman kişilerin marjinal olamayacakları görüşü de çıkıyordu. Rüşen Çakır iddiasına örnek olarak Abdullah Öcalan ve Usame bin Ladin'i göstermişti.

PKK'nin kuruluş nedenleri arasında, Kürtçe'ye yasak getirilmesi ve bu yasak dolayısıyla Türkçe bilmeyenlerin mağdur edilmeleri gösterildiğinden normal olarak PKK'yı böyle birisinin kurması gerekirken, Kürtçe bile bilmeyen, kürtçülüğü tartışmalı Öcalan tarafından kurulmasına dikkat çekmiş, Ladin'in de İslami açıdan uzman ve bilgili olmadığını söylemişti.

Bizzat benim yaşadığım ve yakın tarihte Türkiye'de yaşanan olaylardan benim de kafamda kuşkular vardı. Rüşen Çakır'ın iddialarıyla zihnimdeki kuşkular yeniden canlandı ve berraklaşmaya başladı.

Beş vakit namazına beş daha katan, iki kere hacca gitmiş, elinde tespih camilerden çıkmayan, sakallı çok dindar birini tanıyordum. Ticaretle uğraşıyordu, işleri iyi gitmemiş borçlanmıştı. Dindar kişilere karşı daha da saygılı olduğumdan ona da saygı duyuyor ve borçlarına yardımcı olmaya çalışıyordum. Beni ilk şaşırtan olayı; borçlarıyla ilgili "Boşver, olan olmayana verecek" diyerek borçlarını ödemeyebileceğini ima etmesi oldu. Oysa kul hakkı İslamiyet'te çok önemliydi. İkinci olay ise; çok dindar olduğu için İslami konularda çok bilgili olduğunu sanıyordum. Meğer Kur'an okumasını bile bilmiyormuş!

Yakın tarihimizde, 28 Şubat süreciyle beraber ortaya çıkartılan tarikat rezaletlerini milletçe ibretle izlemiştik. Her zaman vardılar ama o zaman ortaya çıkartılmışlardı. Halen de varlar. Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı, vs vs. Hepsinin de islami konularda eğitim almadıkları, kara cahil oldukları ortaya çıkmıştı.

Şimdi de Hüseyin Üzmez olayı. İslamcı etiketi taşıyan bir gazetede, İslami yazar etiketiyle yazılar yazıyordu. Köşesinde ve zaman zaman çıktığı tv programlarında İslam adına esip gürlüyor, mangalda kül bırakmıyordu. İslami konularda fetva vermede Diyanet İşleri Başkanı'nı bile geride bırakıyordu. Oysa onun da İslami konularda hiçbir eğitiminin ve kariyerinin olmadığı ortadadır.

Kendisi 78 yaşındadır. Beş yıl önce kendisinden 50 yaş küçük bir kızla ailesinin muhalefetine rağmen evlenmiştir. Bugünkü haberlere göre de 14 yaşındaki bir kıza tecavüz iddiasıyla göz altına alınmıştır.

Hüseyin Üzmez şu anda zanlı durumunda. Olay gerçek olsa bile marjinal taraftarları tarafından yanlış mı bulunur acaba. Malesef hayır! Onun için fetva hazırdır; İslamiyet'te dört eş mübahtır. Ayrıca Hz. Muhammet çok eşlidir. vs vs.

Yani bırakın 50 yaş küçük bir kızla evlenmenin ve 14 yaşında bir kıza tecavüzün ahlaksız bir davranış olarak algılanarak muhatabının aşağılanmasını, Hz. Muhammed'in sünnetinin eda edilmesi sebebiyle yüceltme söz konusudur.

Tekbir giyimin patronunun yaptığı da bundan farklı değildir. O da sünneti yerine getirerek yüce bir kişiliğe ulaşmıştır.

Onlar İslamı günlük yaşamlarında uygulamayı başarmışlar ama laik düzen onları eleştirerek onlara zulüm etmektedir. Onlar İslam'ın 21. asırdaki mücahitleridir. Bu olaylar nedeniyle taraftarları arasında da prestijleri artmaktadır.

Bunun doğal sonucu da maddi olarak zenginleşmedir. Başkaları bir karıyı bakamazken 3 karıyı bakmak kolay olmasa gerektir. 50 yaş büyük biriyle de herhalde romantizm için evlenilmez!

Yapılanlar ve söylenenler din adına dinsizlikten başka bir şey değildir. Oysa İslamiyet o günün sosyal şartlarında zaten toplumda var olan çok eşliliğe 4 eşle sınırlama getirmiş ve tek eşliliği doğrudan Kur'an ayetiyle tavsiye ederek teşvik etmiştir. İlk eşin rizasını gerekli görmüş ve hepsine de eşit davranmayı şart koşmuştur. Bunu başaramayacağınızdan tek eşle yetinin demiştir.

İslam'da imam nikahı diye de bir müessese yoktur. İki şahit huzurunda karşılıklı ikrar söz konusudur. Toplumda karı koca olarak bilinmedir önemli olan. Bugünse gizli gizli imam nikahlarıyla gerçekte zina yapılmaktadır. İslam bu rezalete alet edilmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, din kisvesi altında yaşanan fuhşiyat İslamiyetin istismarından başka birşey değildir. İslamiyetin cinsi sapıklıkları kamufle eden, meşrulaştıran bir din olarak ortaya konulması da çok üzücüdür. Eğitim ve kariyeri araştırılmadan sırf görünüşüne ve söylemlerine bakarak kimseye islami etiket vurmamak gerekir.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..