Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

"Dilemma" hepiniz ikilemdesiniz

"Dilemma" hepiniz ikilemdesiniz
 

Bazı durumlar vardır ki bir felçli gibi olursunuz yada hissedersiniz, hatta ağzınız açılıp da bir tek harfi bile seslendiremezsiniz. Beyninizi zorlarsınız ya da bilmiyorum belki o zorlar sizi, konuşun diye.

Ama çıkmaz tek laf.

Depresif bir durumdur belki. Ama ne fark eder ki felce de bir şeyler sebep olmaz mı zaten?

Olmuştur hepimizin böyle anları. Buna günlük konuşma dilinde "Nutkum tutuldu" belki de "Basiretim bağlandı" deriz.

Bir yazı yazarsınız bloğunuz için.

Ziyaretçi sayısı az olur üzülürsünüz. Çok olur yine üzülürsünüz.

Neden bu kadar okundu? Dur artık dersiniz. Korku vardır içinizde çünkü. Yazdığınızın birilerini rahatsız edeceğini bilirsiniz. Belki de umursamazlar. Ama korku size böyle düşündürür. Aslında yazdıklarınızda, sizce kötü bir şeyler yoktur.

Ama ya birileri kötü bir şeyler bulursa? Ya da bulmak isterse?

"Ben en iyisi etliye sütlüye karışmayım" gibi bir seçeneğiniz mevcuttur tabi ki.

O da vicdanla ilgili bir durum. Ve o da felce sebep olabilir. Unutmayın.

Her gün yüzlerce gazeteden, TV den, blogdan yazılar, resimler görürsünüz. Sayılarıda az değildir. Maalesef tüm yazılı ve görsel medyada bir enflasyon mevcuttur.

Gündem o kadar çabuk değişir ki.

On günlerce yatıp kalktığınız en derin mevzular bir anda yok olup gider.

Şaşkınlık yaratır. "Nasıl olur?" diye sorarsınız kendinize.

Manşetler o kadar çoktur ki. Neye inanacağınızı şaşırırsınız.

Herkes, herkes ve herşey hakkında yazar çizer.

Ama, beyniniz bu hıza yetişemez. Analizi ve filtrelemeyi yeterince hızlı yapamaz.

Kendi öz düşüncelerinize göre bir süzme gerçekleştirilemez. Koyun gibi yetiştirildiğimiz için beynimiz bu özelliğini kaybetmiş sanırım.

Analitik bir beyin olmaktan çıkmıştır o.

Düşünemez oldu artık beyin. Çözümleyici olamıyor.

Birileri karşına devamlı ikilemler koyuyor, bakıyorsun.

Biri çok değer verdiğin bir lider, asker, ülkeyi ülke yapanlardan biri. Hiç birşey yapmamışsa bile yetkilerini çıkarı için kullanmamış bir insan. Çok mu travmatik oldu bilmiyorum ama...

Diğeri özel dünyan, vazgeçemediğin, yanlızken dertlerini, sıkıntını, kızgınlıklarını paylaştığın ve yalvardığın, seni yarattığına inandığın bir varlık.

Seç hadi. Öyle diyorlar işte seç hadi birini. İkisi aynı anda olmaz diyorlar.

Kulla yaradanı aynı kefeye koyuyorlar.

Felç edici bir durum. "Nutkunuz tutulur". "Dumura uğrarsınız"

* * *

Belki de sevdiğiniz bir köşe yazarıdır. Amerika'ya gider.

Eşi Amerikalıdır. Önemli bir yerde çalışan biridir.

Bunu uzunca zaman bilmezsiniz, sonra pat diye size duyururlar bunu.

Hadi seç, bu köşe yazarına inan yada inanma. Değer ver ya da verme.

Dumur dumur dumur....

* * *

Çok radikaldir. Yazıları 2-3 kere okuyunca anlaşılır. Kullandığı kelimeler itibari ile. Türkiye'deki en farklı yazı tarzına sahip bir köşe yazarıdır.

Bir gün bir okursunuz birilerini kötüleyeceğim diye kendine tamamen ters bir fikri, ideolojiyi savunur.

Dumur.

O kendisi demiştir, O "Periler Hükümdarı" nın kendisi demiştir ya beni oku yada okuma.

Nasıl yapsak? "Olmadı bu olmadı" diye üzülürsünüz. Ama bir bakarsınız herkesin işi yolunda.

* * *

Bana dava açan adamı yerden yere vururum. Nerdeyse vatan haini olarak suçlarım. Ama benden olmayana dava açanı yerlere göklere koyamam.

Al inan şimdi! İyi mi bu? Yoksa Kötü mü?

Hangisine inanayım.

* * *

İşte bu "Cognitive Eclipse" (Akıl Tutulması). TÜSİAD'ın bizlere kazandırdığı güzel bir tamlama.

İşte bu lafı da beğendim şimdi ne olacak? İnsanlara faydası olmadığına inandığım "Kapitalizm" ideolojisini mi savunmuş oldum?

Dumur, Dumur, Dumur....

İşte öyle ne olduğunu anlamadım. İkilemler çok fazla. Aynı anda iki farklı boyutta yaşıyor gibiyiz.

Hollywood'da bile çekilemeyen "korku" filmleri içindeyiz sanki.

Mission Completed (Görev tamamlandı). Görev korku salmaktı. Bitti.

Bu arada Irak'a gittik. Mükemmel derecede memnun kaldık. Ama iki gün önce yerden yere vuruyorduk.

Anlamadım.

Şimdi Irak bizim için iyi mi yoksa kötü mü?

Neyse yeni ikilemlere girmeyelim.

Birkaç zaman önce ilişkileri resmi olmasa da gayri resmi olarak "maslahatgüzar" seviyesine çektiğimiz bir ülkeye "zirveye gelmeyi çok istiyoruz" dedik.

Şimdi bu ülke bizim için iyi mi? Yoksa kötü mü?

Dolayısıyla Akdeniz Birliği iyi mi? Kötü mü?

Bakın yine girdim ikileme. Olmayan yer yokki....

 
Toplam blog
: 13
: 418
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

Ben Mahir Özerman, 1970 Erzincan doğumluyum. Bilkent Üniversitesi, filoloji mezunuyum.  Yazmayı..