Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

'Dönüşüm' muhteşem olacak

'Dönüşüm' muhteşem olacak
 

Bu sabah 09.30'daki sınavım için 08.45'te uyandım.

İki ayak bir pabuca sığar mıymış sığmaz mıymış bir kez daha denedim.

Bugün de sığdırabildim.

Bir de 'sabah erken kalkar çalışırım nasılsa ya' tesellileriyle uyutmuştum kendimi.

Yine güne kendime kızarak başladım.

Sabah nasıl uyanıyorsam tüm gün o ruh hali etrafında dolanıp duruyorum.

Bu zamana kadar kötü uyanıp da ivmenin hızla yükseldiği bir güne tanıklık etmedim.

Bunu da çok iyi bildiğimden söylene söylene çıktım evden.

Aferin İpek yine kendine harika bir gün armağan ettin...

'Gün içinde yaşayacakların müstahak sana' dedim acımasızca.

İki gün öncesinde kardan sınavların ertelendiği yer sanki burası değilmişçesine güneş yaktı yüzümü.

Kırmızı, boynumdaki beni ısıtan atkımı bir çırpıda çekip çıkardım.

Derin bir nefes aldım.

Ocağın neredeyse ortasında, ayamamış bir sabahımda açan güneşe bıyık altından gülümsedim.

'Burada olmana bir anlam veremiyorum ama hoşuma da gitmiyor değil' demekti bu.

Sonradan hatırladım zaten yeterince geç kaldığımı.

Hemen toparladım kendimi.

Adımlarımı hızlandırdım.

Okula girdim, hafta içiymişçesine kalabalıktı.

Herkeste yine bir telaş.

Bir an hangi gün olduğunu düşündüm.

Pazardı tabi ki.

Pazarları hiç sevmem.

Neyse, yürümeye devam ettim.

Saat geç olduğundan olsa gerek tanıdık bir yüz aradım ama bulamadım.

Ta ki sol tarafımdan hızla geçip giden birilerini görene kadar.

Evet o birilerini tanıyordum.

Hem de çok iyi.

Çok iyiden de iyi hatta.

En azından ben öyle düşünüyordum.

Öyle olsaydı bir günaydını benden esirger miydi?

Sınav telaşına verdim.

Üzerine uzun uzadıya düşünmedim.

Bakıp da görmemenin ne demek olduğunu ben de çok iyi bilirim.

Sınav salonuna girdim, herkes tanımayan gözlerle değil de tanımazdan gelen gözlerle suratıma bakıyordu.

Alışkındım zaten.

Aldırmadım.

Hiçbir şeyin değişmemiş olması oradan kaçıp gitme isteğimi yine tetiklese de sıradan bir gündü işte.

'Neden böyle oldu ki?'lerle boğduğum, sıradanın dışına taşan günlerimi hatırladım.

Ruhum sıkıldı.

Tam o an bugün her şeyin eskisinden farksız olduğu gerçeği içime su serpti.

Sınav çıkışında biraz lafladık arkadaşlarla.

Bir an annemin 'her şeyi çok da düşünüp kafanda büyütme, insanlar işte, fazla bir şey bekleme' sözü aklıma geldi.

Annem ya, bir insan her seferinde nasıl bu kadar haklı olabilir ki.

Güldüm.

Onlara güldüm sandılar.

Bozmadım.

Bu güne dek kahve içme tekliflerimi hiç geri çevirmeyen bir arkadaşıma 'gel bir kahve ısmarlayayım hadi sana, sonra da fallaşırız' dedim.

Munzurca gülümsedim.

Fallaşmak dertleşmek anlamına gelir, bilirdi.

Hep yaptığımız şeydi.

Ben demesem o diyecekti biliyordum.

Öyle sanıyordum.

Başka zaman dedi.

'Başka mı zaman?' diye tepki vermişim istemsizce.

O an tüm gün yaşadıklarım gözümün önünden hızlıca geçti.

Anlamıştım.

Kabustaydım.

Tek sorun uyanamıyor oluşumdu.

Bir çırpıda sıkça uğradığım, içine girerken suratıma çarpan kahve kokusunu içime daha da çok çekebileyim diye derin bir nefes aldığım o köşedeki kahveciye gittim.

'Hoş geldiniz İpek Hanım' dedi.

Derin bir oh çektim.Ağzından kelimeler dökülmeden önce gözleriyle 'hoş geldin' derken gülümsemesiyle 'yine gel' diyordu.

Bıraktığım gibi bulmuştum işte.

'Nasılsınız?' sorusundan sonra sadede geldik.

Her zamankinden dedim.

'Tabi, sütlü mü olsun?' dedi.

O an şaşkınlığımı gizleyemedim.

'Süt mü?' demiş bulundum.

Kahveyi sütsüz,şekersiz sevdiğimi belki de en iyi bilen insandı kendisi.

'Yok, sade' dedim hala şoku atlatamamış bir vaziyette.

'Kahvenizi hazırlıyorum, sol taraftan alabilirsiniz' dedi.

Kaskatı kesildim.

Ben bunu zaten biliyorum diye çığlıklar attım.Ama içimden.

Evet evet,bu sabah kesin bir kabusa uyanmıştım.

Ama bu kabustan da uyanmanın vakti çoktan gelmemiş miydi?

Sonra fark ettim her sınavdan önce arayıp başarılar dileyen annem bu sabah aramamıştı.

Hemen telefona sarıldım.

Artık emindim.

Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.

Anneme bir çırpıda olanı biteni anlattım.

'Çıkmazda gibi hissediyorum' dedim.

O da bana her zamanki sakin tavrıyla hayatta çıkmaz sokakların olmadığını ama zaman zaman bilmediğimiz yollara sapabildiğimizi söyledi.

Bilmediğimiz yollar, dönüşü olmayan yollar anlamına gelir.

Bir sabah uyandığımda hayatın akışını kontrol edemediğimi,insanların zamanla değişebildiğini anladım.

Bu sabah hayata adaptasyon sürecim yeniden başladı.

Bu süreçte hayatta kalabilmeyi başarabilenler yoluna devam ederken,doğanın kanunu işte adapte olamayanlar bir bir elenecektir.

Tüm çabamız da her yolun sonunda, hayatımızın yeni şeklinde de hayatta kalabilmek adınadır.

Bir sabah Gregor Samsa gibi dün bıraktığınız yerde bulamazsanız hayatınızı endişelenmeyin,çok uzağa gitmiş olamaz.

Koşarsanız yakalarsınız.

Yakaladığınızda yüzüne karşı eskisi kadar güzel olmadığını söylemeyin,çok üzülür.

 
 
Toplam blog
: 35
: 255
Kayıt tarihi
: 31.12.14
 
 

Her gece ikişer dakika arayla beş alarm kurup her sabah onları üç kez ertelerim. Uyanır u..