Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

"Dört duvar bir Pazar"

"Dört duvar bir Pazar"
 

Pazar'ın adı soğuk içi sıcaktır.

Bir pazar günü klasik yaşam tarzımdan ödün vermemek adına yataktan kalktım kahvemi yaptım ve bilgisayarımın başına geçtim. Sosyal medya malumunuz çok önemli. Gazete, dergi ve kitap sosyal medyadan, hatta daha ağırlıklı olarak twitterden sonra gelmeye başladı hepimiz için. Bu arada sosyal medya yokken ne yapıyorduk sorusu bir kez daha aklıma geldi; fakat bu konu başka bir tartışma konusu.(Sanki medya bilimcisiyim laflara bak hele.)

Twitter ne işe yarar sorusuna cevap ( yaşlı bir adamın ağzıyla sorduk soruyu )

Twitter bir sosyal bilmem ne ağıdır. Bu mecrayı ciddiyetle anlatacak olursak öncelikle her şeyden haberdar olmamızı sağlıyor diyebiliriz. Haber alıyoruz hemde gazeteler baskıya girmeden önce. Sonra sevdiklerimize gönderme yapıyoruz. (döşemeli) Ondan sonra televizyonda program yapan zeka küpleri sanatçılarımız ve sunucularımız hakkında eleştiriler yapıyoruz. İnsanlara vurmaya başlıyoruz (yazıyla tabii ki ) ve o kadar abartıyoruz ki sabaha kadar bitiremiyoruz söyleyeceklerimizi. Mesaj gönderiyoruz insanlığa dair. Türk insanı olarak öncelikle hepimiz şair kesildik. Bazı vatandaşcıklarımız da tuvalete ve sevişmeye kadar varan ama bu süreçleri anlatacak cüreti henüz kendinde bulamayan tiplerdendir. İş, yatağa geldiği zaman ya da bunu düşünmeye başladığınız zaman sarpa sarıyor ve o kimselerin öyle şeylerden haberleri olmadığını hatırlıyorsunuz! Başka bir konu da, yediklerimiz ve içtiklerimiz eğer pahalıysa fotoğrafını çekiyoruz ve burada paylaşıp hayranlarımızın gözüne sokuyoruz; ama yumurta kırmışsanız o sabah, kahvaltı yapmamış gibi davranıyorsunuz twitterda nedense (Bu arada balık kızartıyorum, yanına da salata yapacağım)

Yemekten bahsetmişken ' öğrenciyim ' kelimesinin ardına sığınıp aç kalan ama bu açlığının nedeni parasızlık değil zevksizlik olan kimselere de bir şeyler söylemek istiyorum. Zeytin ile ekmek yemek değildir öğrencilik. Öğrencilik bir öğrenme sürecidir. Bu Karl Marx ya da Nietzsche'den geçmiyor bildiğiniz üzere. Domatesi ekmeğin arasına koyup sigaraya 6 7 lira veriyorsun ama iş balığa ya da başka bir sulu yemeğe '' ağzınlan başka bir yerin bir oliiyy'' (cümledeki tırnak içindeki bölüm alıntıdır, değiştirilerek yazılmıştır.) Bakkala çapaklı gözlerinle bira ya da sigara almaya değilde manava balık almaya git. İstavritin kilosu 8 lira benden söylemesi.

Velhasılı kelam sosyal medya konusunda son olarak cerilevis nickli twitter fenomeninden bahsedelim. Kendisi artık twitterdaki şöhretinin kaymağını yemeye başladı ve Vatan gazetesinin pazar ekinde yazmaya başladı.Ne yazıyor derseniz şu an okuduğunuz zırvalıklardan pek bir farkı yok aslında. Acun'a salladıkları hariç elbet. Acun'un o kovduğu kıza söylediği sözü ise yazmayı bir borç bilirim. Acun - ''Yeni tanıştığın birine siz demeyi öğretmediler mi sana ''( Yarışmaya katılan ve daha ilk defa belki de ikinci kez gördüğü kıza söylüyor kızarak.) Ne o sizde acunzedelerden misiniz ? Hani büyük bir keyifle programını izlediğiniz, önceleri muhabir olan kısa bir süre sonra da paraya isim arayan televizyoncu Acunzade beyin taraftarlarından. Sevmiyorum değil kardeşim ne diye kızıyosun.Tamam madem sen istedin.

'Acunıcak programlar' kapsamında genel bir körü körüne değerlendirmede bulunalım o zaman.

Acun Bey'in yaptıklarını konuşmaya gerek duymuyorum.Türkiye'ye getirdiği yıldızlar, hazırladığı programlar ( bu programların hepsi yurtdışından ithaldir ) vs... Aldığı Ferrari'de modeli ve fiyatıyla Acun Bey'in ilklerindendir. Ben kendisinden pek şikayetçi değilim aslında. Paraysa para, arabaysa araba, şöhretse şöhret. Fakat kazandığı oranda yaşıyor olması anormal bakış açısını beraberinde getirir elbette bizim ülkemizde.

Ülkemizin insanları biraz kıskanç ve fesattır.Aman bana uzak olsun demeyin sizde gittiğiniz cafenin kazandığı parayı hesaplıyorsunuz.Aldığınız bin ikibin lirayla da dünyaları Facebook'ta ayaklarımıza getiriyorsunuz, pardon etiketliyorsunuz:).Tamam be zırlama sana demedim.

Ayrıntılarda boğulurken başka bir şey geldi aklıma. Asıl konu olan Acun'un başarısından ziyade programlarındaki altyapısız ve birikimsiz kimliklerin jürilik yapmasıydı ama madem girdik  oraya da küçük bir el atalım. Demek ki Türk Televizyoncuları da pek iş yapar değil. Çünkü model alıp gelmek o kadar da çok zor değil. Sadece sıradan bir fikirle Acun, yurtdışına gitti. Aslında oralarda Acun Firar'da programını çekiyordu ve gözlemlerinden, tecrübelerinden, öğrendikleri ve tanıştıklarından hareketle alt tarafı ticarete sardı. Gitti programların ruhani liderleriyle bir araya geldi.Türk insanının boş içerikli anlık eğlencelerden pek bir hoşnut olacağını tahmin ediyordu etmesine de bu kadar koyun edasıyla bağlanacaklarını inanın bilmiyordu. Başardı sonuçta açın televizyonları da Hülya Avşar'ın yetenek avcılığını izleyin.

Türkiye'deki jüri üyeleri

''İyi eğitimli, geçmişinde belgeli başarıları olan, yaptığı işler ile saygınlık kazanmış kimselerden oluşur.'' Demek isterdik kesinlikle.Hülya Avşar, Hadise ve Sergen oluşturuyor Acun'un jürilerini. Bu kimselerin  iyi eğitimleri olmamakla beraber iyi şarkıcı ya da kaliteli bir yeteneği seçebilecek, anlayabilecek aynı zamanda analiz edebilecek kimseler olmadığı kanaatindeyim. Spor yorumu bir nevi kahve muhabbetidir. Bir iki maç izleyebilen de az çok futbol hakkında yorum yapabilir. Hülya Avşar'a gelince yapmış olduğu hiçbir proje yoktur kendisinin. Bir kaç kez tenis oynamıştır medyanın gözü önünde. Farklı bir hava katmıştır halkın gözünde kendisine o kadar. Kendinide çok zeki olarak tanıtmaktan çekinmemiştir. Zaten ne kadar zeki olduğunu anlayacaksanız birinin, ben zekiyim demesini bekleyin. Zekiyim diyenin aklına pek güvenmeyin. Kesin yargılarda bulunanlardan kaçının ve domuz eti yediğiniz için sizinle konuşmayan bir yobazın kanalına asla girmeyin .Allah'a inanmıyor diye birine sırt çeviremeyeceğimiz gibi eşcinselleri de aşağılayamayız. Kendinden olmayanı dışlamakla kalmayıp hakaret etmek siz sözde müslümanların işi değildir.Yüce Allah'tan korkunuz.

Dine imana girip insanlığa mesaj verdikten sonra  da artık yazımı bitirmeye karar veriyorum. Sonuçta benimde bir pazarım var. Bu yazma hobime ayırdığım süre de bu kadardı. Zaten yazar olabilecek potansiyelim hiç olmadı. O yüzden fazla uzadıkça b.ka sarıyor. Hele ki Pakize Suda ile Pucca'nın kalem kapattığı bu ülkede öyle bir şeye kalkışacak kadar yetkin olamayacağımı iyi biliyorum. Haddimi biliyorum.  

Son olarak insanlık namına:

 - Durumunuz varsa bir öğrenciye mutlaka burs verin. Burs vermek için zengin olmanıza gerek yok. Arada 100 lira da atsanız olur. Sevaptır. Hep bana demeyin cimrilik yapmayın.

 - Arada bir güzel film izleyin. Kendi hayatınızdan sıkılmışsınızdır. Aynada aynı surat, arkada aynı kıç sizi boğmasın. Kendinizden nefret etmeyin ve farklılıklara zihninizi açın. İyi film nerede diyenlere internetten arama motorlarını kullanmalarını tavsiye ediyorum. Tavsiye istiyorsanız bu akşam için 'Biutiful' adlı filmi izleyebilirsiniz. Bazı ingilizce bildiğini sananların beautiful diyeceğini hissediyorum. Ne diyorsam o o kadar !

 - Hafta sonunda kitapçılara gitmiyorsanız arada uğrayın derim. Bakının sağa sola canım. Kitapçıya giren entel de olmuyor yobaz da. Bir şey kaybetmezsiniz. Bu insanlar ne yapıyor diye bir inceleyin bakalım. Şayet dün TÜYAP kitap fuarına gittim. Gerçekten insanlara, çocuklara, ailelere imrendim. Keşke bizim Karasu'da da böyle olsa. Oradaki gençler genelde çarşıda volta atıp kavga etmekten hoşlanıyor. Bazen de ateş ediyorlar, birbirilerini öldürüyorlar filan. Kitap okumaya başlamadan önce sakin olmayı öğrenmeliyiz galiba. Ya da okudukça sakinleşiriz kim bilir.

 - Gazete okumayı kahveye gittiğinizde oyundan önce yapılacak bir şeymiş gibi görmeyin. Her gün en az bir gazete satın alın. Nitekim gazetecilik okuyan benim gibi dostlarınız varsa onlara yardımcı oluyorsunuz gelecek gazeteciliği için. Yardımcı olacağını öğrenen de gazete almayı bırakır ya neyse:)

  - Cimilli İbo, İbrahim Tatlıses, Atilla Taş, Doğuş değilde bazen batı müziğine bir kulak verin.'' Ayy bu ne diyor yaa ''diyen çok bilmiş hanımefendiye söylüyorum.Bana laf yetiştirmeden önce tırnaklarının arasını temizle lütfen.

  - Malumunuz sokakta bir çok dilenci yanımıza yanaşıyor.Biz de haliyle bu kadar çok dilenciden dolayı çok duyarsızlaştık.Kim gelirse yanından uzaklaşıyoruz .Fakat hayvan bakan yardıma muhtaç insanlara gözünüz takılsın. Belkide o insanlar hayvanlardan gıda alıyordur.(Ruhun gıdası) Belkide çok ihanet gördüler. Yardıma muhtaçlar ve vereceğiniz 1 lira sizi mutsuz onları mutlu etmeyecektir. İki taraf da mutlu olacaktır. Kaybedeceğiniz bir şey yok. O kadar da para sevdalısı olmayın.

  - Kocaman insanlara söylüyorum öncelikle. Ne olursunuz amaçsız koşan deli danalar gibi metroya binmeye çalışmayın. Önce bırakında insanlar insinler. Kimseyi ittirmenin anlamı yok. Sizin yüzünüzden çok sinirlenebiliyor insanlar. Buna rağmen seslerini de çıkartmıyorlar. Yani saygı da görüyorsunuz. Sen ne bilirsin diye kendinizden küçükleri hor görmeyin. Sizin bilmediklerinizi biliyor olabilirler. Saygı gibi. Hem belki de iş görüşmesine gidiyordur biri ne olur kimsenin yüzünü ekşitecek şeyler yapmayın. Utanır insan biraz, kulak vermeniz faydanıza olur.

  - Koskocaman insansanız sizden küçük birine işler kötü diye yakınmayın. Çok itici duruyorsunuz. Gözüme varyemez doyumsuzlar olarak geliyorsunuz.

 - Kemal Sunal filmlerine bir göz atın derim arada. Hiç olmadı repliklerine bakın. Son zamanlarda gülmek istediğimde onu açıyorum. Küçüklüğümden beri kendisini izliyor ve çok seviyor olmamdan da kaynaklanıyor olabilir. 

 - İlçelerimizde kültürel çalışmalara önem vermeliyiz yazısı yazacağıma başka şeyler yazdım ama bunu da araya sıkıştırıyorum şimdi. Fotoğrafçılığı özendirin. Çocuğunuza, yeğeninize ya da belediyede çalışıyorsanız tüm şehrin küçüklerine sanatsal faaliyetlere katılım için teşvik yapın. Gerçi katılım için önce sanat olması lazım ya neyse. Sorun büyük çok çalışmak şart.

 - Bazı kimselerin twitter kullanmaya başlama zamanlarının geldiğini düşünüyorum. Twitter gibi kullanılan bir Facebook istemiyorum.

- Güzel bir pazar kahvaltısından sonra eğer evdeyseniz tırnaklarınızı kestiyseniz, ütünüzü yaptıysanız hatta duş bile aldıysanız ve evin temizliği de aradan çıktıysa  tamamdır. Sizde normal insansınız işte. O yüzden burada yazanların hepsini severek okudunuz .Halk okuyucusu oldunuz. Aman ha Elif Şafak okuyun arada. Halk olmakla beraber o acayip kelimeleri kullanıcam diye yer kollamasına tanık olun. Entelektüel birikim şart. Arada lazım oluyor karşınızdakinin anlayamayacağı kelimeler keza :)

 
Toplam blog
: 17
: 226
Kayıt tarihi
: 13.12.11
 
 

1987'de doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunu ..