Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Dostluk
 

"Dostum kalmanı diliyorum, yaşam denen bu oyunda..."

"Dostum kalmanı diliyorum, yaşam denen bu oyunda..."
 

Bir dönem biter hayatımızda ve an gelir ki, bir akşam vakti gün geceye açmışken kollarını üşüşüverir yüreğinize yepyeni dokunuşlar, bambaşka hisler.

Bazısı tanıdıktır size, bazısıysa değil...
Bir öncekine benzer birileri, diğerleriyse henüz yabancıdır ve ağır ağır tanıtırlar size kendilerini ...

Yüreğim doldu taştı yine akşam vakti...
Şimdi şimdi hemen az önce...bilgisayarımın başında eskilerden bir şeylere bakınırken yazdıklarımın arasında, bilemem ne derece okuduklarımla alakalı, ne derece değil; farklı bir şeyler kıpırdandı içimde?...

Neyle doldu sol yanın derseniz? Ben de soruyor, sordukça tanımlamak için yazıyorum zaten şu anda...

Tetikleyen; bir dostuma duyduğum özlem, ardı sıra da belirenler oldu aslında...
Varlığı ile mutlu olarak yola çıktığım arkadaşlığımızda, yokluğunu yeğler anlarımla noktaladım onunla dostluğumu kısa zamanda...

Az önce yaşananlarsa, tekrar bir göz atmaya zorladı beni yaşadıklarıma. Zihnimde belirmesiyle mi tetiklendi bilmem, yada çekim yasası yine mi devrede ?

En başında itki ile kontrolsüzce bir merhaba, apar topar yaşanan bir tanışma, ardı sıra gelen karmaşa ve sonrasında da kırgınlık ve bir anlamda vedalaşma...

"Veda" henüz enerji boyutunda olmadığında, sözde yaşanması bir şey ifade etmez bilirim aslında...
Fakat bu her ne kadar benim tarafımdan biliniyor olsa da; gerçek diye kabul ettiğimiz vedaysa ve böyle adlandırdığımız hayatlarımızda genel kabul gören de olduğunda "veda; bir sondur" aslnda. Ve biz de, bu kuralı böylece kabul eder ve bu doğrultuda rolümüzü kabullenir oynarız değil mi hayatlarımızda?...

Veda, dediysek arkadaşlığa olmasa da, dost olmaya veda edilmiştir işte her ne kadar sözle olmasa da...
Ama öyle, ama böyle ilişkinin bundan sonrasında, bu adın ağırlığı vardır aslında...

Kırgınlıklar yüzyüze gelipte paylaşılarak adlandırılmamış olsa da, her iki tarafta da bunu farkındadır pekala.
Ve nedenleri arasında da, en başta korkularımız gelmektedir kanımca....

Zamanla yaşanıpta yüzleşilmeyen, konuşulup çözümlenmeyen kırgınlıklarımız; tümden kaybetme korkularımıza, kaybetme korkusu maskelere, maskeler yapay ve içten olmaktan uzak o sunni hallere dönüştükce de; durum iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal almıştır işte. Ama ne fayda? Olan olmuştur. Ve yaşananlar kayıtlıdır pek ala hem hem yürekte, hem hafızalarımızda...

İşte tüm bunlar, epeydir için için yaşanırken; gel zaman git zaman bir selam ve merhaba ile sınırlı tutulan bu arkadaşlıkta, sonlara da böylece varılmıştır.

Taa ki bu ihtiyaca varana kadar....
Bende ki musluk damlaya damlaya, dibindeki şu görünmez kovayı doldurmuşta, her yeri sular seller basmış, bu sular parmak uçlarıma kadar yazı olupta varmış meğer...

Bilmiyordum gerçekten bu denli ihtiyaç duyduğumu, taa ki şu ana kadar.
Neye derseniz?
Arkadaşımla, dost da olabilmeye diyeceğim size...

Bir maske taktık yüzümüze, hem de en sahtesinden...
Ard arda bir o , bir ben sırayla,
Sanki idalaşır gibi, adeta yarışırcasına...
Yetmez gibi hemen üzerine bir tane daha...

Kimi umursamazlık,
Kimi önemsememe,
Kimiyse "ihtiyacım yok ki sana" isimli olanlanından bir tane...

Tabi, o olmasa da yaşanabiliyordu hayatta... zaten burada ki mesele, bu değildi ki aslında.
Asıl sorun; bir hiç uğruna dostuğu önemsiz sayma sevdasına düşmekte.

Ve hiç dediğimiz de kayıp sandıklarımızdır burada: "Reddedilmemek ve incinmemek uğruna, gerçekleri dile getirmekten bu imtina niye?" diye sorduğumda görebildiğim için tüm bunları, şanslı adlediyorum kemdimi bu defa.

Darısı, o gün gelipte bunları bir de dostumla paylaşabildiğimde, kazandığımda onun dostluğunu bu defa; yaşanacak sıcaklığa...diyerek noktalamak istiyorum bu satırları; sözün sahibini bulması umuduyla...

Sevgi ve ışıkla
Ayna

25.06.07


 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..