Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '13

 
Kategori
Magazin
 

‘Dünya Savaşı’nda güçsüzlükten güç doğar!

‘Dünya Savaşı’nda güçsüzlükten güç doğar!
 

Evinizin mutlu aile ortamındaki sıcacık yatağınızda güne merhaba dediniz. Kahvaltıyla günlük rutin arasının vazgeçilmez alışkanlığı olan televizyon kanallarındaki sörfünüzde, muhteşem bir sabahı müjdeleyen spikerin kuş gribine dair kesinleşmiş duyurusundan yunusların karaya vurma nedenlerini sorgulayan çevrecilere, kuduz vakalarından Dünya Sağlık Örgütü’nün devreye girişine güncel haberler arasında gidip geldiniz. Aile arası konuşmaların gölgesinde kalan ‘Hayal dünyasında yaşayanlar geçeceğini söylese de virüs yayılıyor’ ayrıntısınıysa hiç önemsemediniz. Bu tabloda aklınıza gelir mi hiç, ilerleyen saatlerde bilinmeyen bir virüsün sebep olacağı dünya savaşının içinde çırpınacağınız?

Aslında biyolojik deneylerin hızla arttığı, hükümetlerin silah tüccarlarıyla büyük şirketlerin kuklasına dönüştüğü ve kapalı kapılar ardında ne gibi dolaplar çevrildiğinden kimsenin haberdar olmadığı bir dünyada gelmesi gerekse de, hemen hiç kimse böyle bir kaygı içinde güne başlamaz.

Nitekim senaryosu, Matthew Michael Carnahan tarafından Max Brooks’un romanından uyarlanan ‘Dünya Savaşı Z/World War Z’deki Birleşmiş Milletler görevlisi Gerry Lane ve ailesi de Philadelphia caddelerindeki sıkışık trafikte zaman geçirmek için kelime oyunu oynarken yanı başlarındaki belanın farkına varamıyor.

Havadaki helikopterlere bir anlam veremezken motosikletli polisin ayna parçalayan geçişiyle karadaki tehlikeyi fark eden Lane Ailesi, hemen her Hollywood yapımında mutlaka bulunan astımlı kızlarının kaygısı ve diğerinin battaniye tutkusuyla boğuşurken acı gerçekle yüz yüze geliyor. 

Tsunamiden beter dalgalar halinde gelen kudurmuş insanlar tarafından ısırılanların 1’den 10’a kadar sayım sürecindeki dönüşümüne tanıklık eden Gerry’nin olağanüstü durumlarda çalışmış olma avantajıyla paçayı kurtaran Lane Ailesi, o dakikadan itibaren seyirciyi de ‘Savaşta hareket edenler yaşar’ felsefesiyle işlenen öyküsünün içine çekiyor. Bu öyküde aile için yapılan fedakârlıklardan tutun da, siyasi göndermeler taşıyan konuşmalara kadar pek çok mesaj mevcut.

***

‘Hareket hayattır’ diyerek ve durumun vahametine karşın paniğe yer vermeyerek yol alan ‘Dünya Savaşı Z’, ısırılmanın ardından zombileşenlerin, virüsü sağlıklı bedenlere yaymanın ötesinde bir güdü taşımayan, sesle tetiklenen saldırganlığına tanıklık ettirirken, dünyadaki en büyük sorunun ‘İnsanların, bir şey olana kadar olabileceğine inanmamaları’ olduğuna işaret etmekte.

Felaketlere, gerçekleşene kadar ihtimal vermeme durumunun yanlışlığını, İsrail’in dokuz kişi aynı şeyi söylüyorsa onuncusu diğerlerinin yanıldığını düşünüp araştırmalıdır, felsefesine dayanan ‘Onuncu adam’ formülüyle vurgulayan yapım bu noktada da ‘Zor olan ipuçlarını görmektir’ mesajını vermekte.

Hindistan’daki zombi iddiasını ciddiye alıp Dünya’yı saran virüsten surlar örerek kurtulmaya çalışan İsrail’in, yeterince ciddiye alınmadığı için gerçekleşen Yahudi soykırımı başta olmak üzere, karşılaştığı tüm olumsuzlukları öne sürerek bu gerçeği örnekleyen ‘Dünya Savaşı Z’, belanın bu topraklara bulaşmasını da Filistinlilerin özgürlük şarkısına bağlamakta.

‘Diş çekme’ formülüyle kendine has bir savunma stratejisi geliştirdiği söylenen ve ilk etapta suçlu olarak akla gelen Kuzey Kore’yi anmayı ihmal etmeyen yapımda virüsün çıkış noktası olarak belli belirsiz vurgulamalarla Ortadoğu’nun işaret edilmesi de manidar.

***

‘Doğa ana en güçlü seri katildir ve tüm seri katiller yakalanma isteği taşır’ yorumundan hareket edip olayı, katliamcı insanlarla özdeşleştiren ve bu noktadan salgını önleyici tedbire ulaşan ‘Dünya Savaşı Z’nin benzer zombi filmlerinden en büyük farkı, hiç kuşkusuz olayın yorumlanışı ve aktarılışı.

Bunun nedeni de, başlangıcındaki haberlerle vurgulanan ‘insanların doğa öğütücülüğü’nü, zombilerin takırdattıkları dişleriyle yansıtarak maksadını açık eden filmde yaşananların amacının, korku filmi mantığından çok uzak oluşu.

Dolayısıyla, genellikle sadece Amerika’nın belli bir bölgesiyle sınırlı kalan ve bu anlamda yerelleşen zombi olayı, burada dünyanın geneline yayılmış durumda. Amerika’nın başkansız kaldığı ortamda Güney Kore’den Rusya’ya, çöllerden Galler’e dört bir tarafta zombileşme durumu mevcut. Yani filmdeki zombiler ırk, dil, din ayrımı yapmaksızın herkesi dönüştürüyor. Bununla paralel olarak çözüm arayışına giren kişi de, Birleşmiş Milletler görevlisi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün bilim insanları oluyor. Kısacası, ortada ne Amerikan korku rüyası, ne de Amerikan kahramanlığı var!

***

Bütün yükü sırtlanan Brad Pitt’in zombileşmeye karşı tedbir olarak gökdelenin kenarında atlayışa hazır beklediği sahneyle, özverili baba rolünün hakkını verdiği ‘Dünya Savaşı Z’, insan olgusuna ağırlık verişiyle de öne çıkmakta. Bu ise pek çok Amerikan aksiyon filminde yakalanan, bilgisayar oyunu izleniyormuş, hissini yok ediyor.

Tıpkı İsrail yaklaşımı gibi, ‘Bir gün neden gerçek olmasın’ sorgusuna düşüren ve içeriğindeki dehşetin gerçekliğini efektlerden ziyade insani olgularla algılatmayı seçen yapımda, zombilerin Kudüs’ü çevreleyen Çin Seddi benzeri duvarları aşmaya çalışırken yarattıkları yığın, görselliğin tavan yaptığı an. Bu müthiş sahnenin yaratılmasına sebep olan Filistinlilere sergiletilen aymazlık ise hem iğneleyici hem de trajikomik.

Şiddetin, sıçramayı neredeyse uçmaya dönüştüren, zombilerin seri hareketlerinden ivme aldığı ‘Dünya Savaşı Z’de, Amerikan Ordusu’nun kimseyi kaşının gözünün hatırına beslemeyeceği gerçeğinin sergilenmesiyse, olaya açılan özeleştiri penceresi.

***

Nereden, nasıl çıktığı sorularına cevap verme noktasında suskunluğu tercih eden, çözüme giden süreçte tahmin edilemeyecek bir sürpriz barındırmayan ve finalinde devam mesajı veren ‘Dünya Savaşı Z’nin asıl mesajıysa, birbirlerini yemekten ve çeşitli virüslerle dünyanın dengesini bozup yaşanabilirliğini tüketmekten zevk alan insanlara.

Bu yılki Moskova Film Festivali’nin açılış filmi de olan ‘Dünya Savaşı Z’deki görüntüler, para ve güç hırsıyla dolu olanları yolundan çevirebilir mi? Yoksa sergilenenler sadece başarılı bir kurgu olarak algılanmanın ötesine geçemez mi?

Gezi Parkı’ndan gelişen orantısız güç kullanımı ve kışkırtmalar, yıllardır süren Filistin-İsrail çekişmesi, ABD’nin Kuzey Kore takıntısı ya da Suriye’yi hizaya getirme arzusundan açığa çıkan ‘insanın insanı yok etme’ gerçeği göz önüne alındığında, herkesin vereceği cevap, yaşam algısına ve insanlığa bakış açısına bağlı!

Aynı şekilde, baştan sona farkını fark ettiren ve bana göre izlenmesi gereken yapımlardan olan ‘Dünya Savaşı Z’nin beğenilip beğenilmemesi de kişisel tercihe kalmış.

Onuncu kişinin gün gelip haklı çıkmaması ve yeri geldiğinde, güçsüzlükten de güç yaratılıp en zorlu savaşların bile durdurulabileceğinin unutulmaması dileğiyle, iyi seyirler…

 

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..